Özel eğitim kurumlarındaki öğretmenlerin yüzde 90’ı asgari ücrete çalıştırılıyor. 1 yıl bile olmayan 10 aylık sözleşmelerle çalıştırtılan öğretmenlerin iş güvenceleri yok, tatil gibi özlük hakları yok, tazminat alamıyorlar hatta önemli bir kısmının sigortası bile yok, olanı da eksik yatırılıyor. Kimi kurslarda büro personeli, temizlikçi, çaycı olarak gösterilen öğretmenler, bankaya yatırılan asgari ücretin bir kısmının geri alındığı yaygın bir patron terbiyesine tabiler. Öğretmenlerin talebi taban maaş…
Özel okul ve kurslarda çalışan öğretmenler, 1 ayı geçkin süredir Meclis önünde seslerini yönetenlere duyurmaya uğraşıyor. Sayıları 400 bine yaklaşan özel sektör öğretmenlerinin ‘eğitim nöbeti’ adını verdikleri mücadeleleri diğer illerde de milli eğitim il müdürlükleri önünde sürüyor. Bu süre boyunca, polis şiddeti ve taciziyle birlikte gözaltılar da peşlerini bırakmış değil.
Eğitim emekçilerinin temel talebi ise kamudaki öğretmenlerle aynı maaşı almalarını güvence altına alan taban maaş ve iş güvencesi.
Başat talep olan ‘taban maaş’ uygulaması 2014 yılında, tam da özel okulların sayısı ve patronları artmışken kaldırıldı. Özel okul sayısının görece az olduğu zamanlarda, özel sektörü cazip kılmak için kamudan alınan ücretlerin üstünde maaşlar olağanken, 2014 itibarıyla işler tam tersine döndü ve maaşlarda dramatik düşüş de böylece başlamış oldu.
Taban maaş neden önemli? Çünkü sözü edilen öğretmenlerin yüzde 90’ı asgari ücrete hatta altına çalıştırılıyor. 1 yıl bile olmayan 10 aylık sözleşmelerle çalıştırtılan öğretmenlerin iş güvenceleri yok, tatil gibi özlük hakları yok, tazminat alamıyorlar hatta önemli bir kısmının sigortası bile yok, olanı da eksik yatırılıyor.
Kimi kurslarda büro personeli, temizlikçi, çaycı olarak gösterilen öğretmenler, bankaya yatırılan asgari ücretin bir kısmının geri alındığı yaygın bir patron terbiyesine tabiler.
Dayatılan ücreti kabul etmediklerinde bunun istifa anlamına geldiğini söyleyen öğretmenler; ortada nasıl bir çaresizlik hali, mecburiyet ilişkisi olduğunu da özetliyor.
Eğitim emekçileri, tüm bu gasp ve mobing alanıyla mücadele edebilmek için 2021 yılında özel öğretmenler sendikasını kurdu ve o günden beri insan gibi yaşamak için insani bir ücrete ve koşullara ihtiyaçları olduğunu söylüyor.
AKP’nin hazırladığı ve Öğretmenlik Meslek Kanunu’nda değişiklik öngören 39 maddelik yasa tasarısı ise geçtiğimiz hafta Meclis Başkanlığı’na sunuldu.
Aslında pek çok kritik ve yapısal yeni düzenleme barındıran kanun tasarısı basında daha çok ‘öğretmenlere yönelik şiddet olaylarına ağır cezalar öngören’ tarafıyla konu edinildi.
Öğretmenlere yönelik şiddetin bilebildiğimiz son haberi ise Kastamonu’dan geldi.
Özel Tema Koleji patronu, kapatma kararı aldığı kampüsünde işten çıkardığı ve ‘mali haklarıyla ilgili görüşme yapmak’ için MEB’e bağlı öğretmenevine çağırdığı öğretmenlere saldırdı. Eğitim emekçileri, Malik Erdoğan ve oğullarınca darp edildi.
Öğretmenlere şiddete ağır cezalar öngören meslek kanunu patronların fiziksel şiddetini de kapsayacak mı bilmiyoruz ama ekonomik şiddet ile patron mobingi tasarıda tek bir maddeyle bile yer almadı. Ekonomik ve sosyal hakları meslek kanununun tamamen dışında bırakıldı.
Oysa ki; Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin tasarı henüz Meclis’e gelmeden önce konunun üzerinde çalıştıklarını ve sözü edilen kanunda yer alacak düzenlemeyle tüm öğretmenlerin aynı statüde birleştirileceğini söylemişti.
Özel öğretmenler Sendikası ise “Bize laf değil yasa lazım” diyerek Bakan’a yanıt verdi.
Geçtiğimiz haftalarda devlete bağlı okullarda çalışan öğretmenler için “Kamudan fonlanıyorlar’ diyebilen Bakan Tekin’e eğitim örgütleri gerçeği şöyle anlattı:
“Şunu biliyoruz ki, kamu kaynaklarından fonlananların öğretmenler değil patronlardır. Özel okul patronları kamu kaynaklarını istedikleri gibi kullanabiliyor, devletten teşvik alıyor. Kamu kaynakları ile teşvik edilen patronlar bu teşvikleri kendi zenginlikleri için kullanmaktan çekinmiyor. Öğretmenleri ise asgari ücret seviyesindeki maaşlara mahkûm ediyorlar.”
Yargıtay’ın ‘vasıflı meslekler asgari ücretle çalıştırılamaz’ kararı ve kamu-özel ayrımı gözetmeksizin öğretmenlerin MEB personeli olduğunu söyleyen yasa maddelerine rağmen, AKP öğretmenleri patronlara ucuz iş gücü olarak sunmakta beis görmüyor.
Bu haberler de ilginizi çekebilir:
Son 20 yılda özel sektörün toplam eğitim alanındaki payının yüzde 5’ten yüzde 25’e çıktığını düşündüğümüzde AKP iktidarının bu alandaki politikasını anlamak güç değil. Temel insan hakkı olan eğitimi ticarileştirip, kendisi de bir şirket patronu gibi davranan MEB, bu haliyle özel sektörün en büyük müttefiki olarak iş görüyor.
Özel Öğretmenler Sendikası ise taban maaşla birlikte insanca yaşam koşullarını alana kadar sürdüreceklerini söyledikleri direnişlerinde ısrarcı.
MEB’e görevlerini hatırlatan Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası Eğitim Sekreteri Umut Erkut, “Yüz binlerce öğretmeni görmezden gelemezsiniz. Özel sektör öğretmenlerini patronların insafına bırakılmış şartlarda çalıştıramazsınız” diyor:
“Şikâyetlerimizi görmezden gelerek, taleplerimizi yok sayarak bizlere güvencesizliği dayatamazsınız. Denetim yapmayarak, yapılan denetimleri göstermelik düzeyde tutarak emeğimizin sömürülmesine daha fazla göz yumamazsınız. Özel sektör öğretmenlerinin geçmişte bir araya gelememiş olmasını fırsat bilen patronların alışkanlık haline getirdiği hak gasplarına artık ortak olamazsınız. Yüz binlerce özel sektör eğitim emekçisinin iradesini alanlara taşıyan Öğretmen Sendikası olarak sizi uyarıyoruz. Patronların değil öğretmenlerin çıkarlarını korumak zorundasınız. Öğretmenlerin gerçek taleplerini içeren bir meslek kanunu istiyoruz. 5580 sayılı kanundaki ‘taban maaş’ hakkımızı geri istiyoruz.”
Velev'i
Google Haberler üzerinden takip edin
