Köylüler, Meclis’te: Zeytinlikleri taşıyacaklarmış, bizi nereye götüreceksiniz? 

Zeytinlikleri, maden şirketlerine açacak AKP’nin yasa teklifi Meclis’e geldi. Yurdun dört bir yanından köylüler ise Meclis önünde nöbette: Köylü kızı Zeynep’im ben. Adı gibi top top çamları olan, çam fıstığının yetiştiği yerden geliyorum. Ama 10 yıl önce bir şirket geldi ve köyümün masalsı güzelliğini yerle bir etti. Artık berrak derelerimizden su akmıyor, çamlar kuruyor, hayvanlar ölüyor, meralarımız kalmadı, arıcılık yapamıyoruz.

Zeytinlikleri, maden şirketlerine açacak AKP’nin yasa teklifi Meclis Komisyonu’nda muhalefetin tüm itirazlarına rağmen kabul edilmiş ve geçtiğimiz hafta Meclis Genel Kurulu’na gelmişti.

Komisyon görüşmelerinden başlayarak Meclis önünde nöbet tutan, yurdun dört bir yanından gelmiş köylüler geceden sabaha, sabahtan geceye banklarda, ağaç altlarında aralıksız devam ettirdikleri nöbetlerini Meclis’in hemen yanı başındaki Cemal Süreya Parkı’nda sürdürüyor.

İçeri alınmadıkları Meclis’in önünden bir isyanı yükselten köylüler, bu geri döndürülemez yıkımı durdurabilmek için bütün bir topluma sesleniyor.

O yüzden sözü; bu yağma hikâyesinin ilk elden muhataplarına, asırlardır o zeytinliklere bakan büyüten, geçimini oradan sağlayan ve hemen oracıkta zeytinliklerin yanı başında yaşayan köylülere bırakıyoruz.

Aydın Çini’ye bağlı uzak bir dağ köyünden Meclis önüne gelen Zeynep şöyle anlatıyor:

‘ÇOCUKLUĞUM O DEREDE KURBAĞLARLA OYNAYARAK GEÇTİ’

Köylü kızı Zeynep’im ben. Adı gibi top top çamları olan, çam fıstığının yetiştiği yerden geliyorum. Ama 10 yıl öncesinden bir şirket geldi ve o köyümün masalsı güzelliğini yerle bir etti. Benim köyümde öyle bir çam ağaçları vardı ki tek bir güneş ışığı sızıp da giremezdi, o kadar gürdü, o kadar heybetliydi. Öyle dere yataklarımız vardı ki, o kadar berraktı ki suyu eğilip içerdiniz. Benim çocukluğum o derelerde kurbağalarla oynayarak, ayaklarımı suya sokarak geçti.

O çam ağaçlarının yerini kumdan dağlar aldı. O dere yataklarını molazlar sardı. Artık derelerden su akmıyor. Artık çamlar kuruyor, hayvanlar ölüyor, meralarımız kalmadı, arıcılık yapamıyoruz. Çam fıstıklarımız artık yetişmiyor.

‘ÇOCUKLARIMA KUMDAN TEPELERİ Mİ TESLİM EDECEĞİM’

Ben atamdan, dedemden böyle masalsı bir köy teslim almışken ben çocuklarıma ne teslim edeceğim şimdi? Kumdan tepeleri mi vereceğim, akmayan dereleri mi vereceğim, olmayan su kaynaklarını mı göstereceğim çocuklarıma? Ne verebilirim? Hiçbir şeyim kalmadı elimde. Her şeyimi aldılar elimden.

Savaştık, direndik. 10 senedir savaşıyoruz. Annemle babam, şirket tarafından silahlı saldırıya uğradı. Yılmadık. Davalar açıldı, yine yılmadık ve alnımızın akıyla çıktık davalardan, kazandık.

‘GİDECEK BAŞKA BİR YERİMİZ YOK’

Ama eğer ki bu maden yasası çıkarsa, iklim kanunu geri çekilmezse gidebilecek hiçbir yerimiz yok. Yapabileceğim hiçbir şey kalmıyor elimde. Göz göre göre çocukluğumu teslim etmiş olacağım o şirketlerin ellerine. Sadece benim değil, bütün vatanın, milletin borcu bu. Çocuklarımıza borcumuz bu. Eğer geri çekilirsek, savaşmazsak, direnmezsek, mücadele etmezsek elimizde neyimiz var neyimiz yoksa alacaklar. Ben köyümden, koyunlarımdan, suyumdan, evimden vazgeçmek istemiyorum. Eğer beni köyümden ederlerse bir ağaç gibi bir bitki gibi kuruyup ölürüm ben.”

Muğla Milas’a bağlı Karacahisar Köyü’nden Ayşe Günay:

 

‘ZEYTİNİ TAŞIYACAKLARMŞ, BİZİ NEREYE GÖTÜRECEKSİNİZ’

Dünden beri şoktayım. ‘Acaba rüyada mıyım?’ diyorum. Asırlardır atamın toprağı, vatanım… Ben bu bankta niye yatıyorum? Biz buraya niye geldik? Biz bu vatanın evladı değil miyiz? Zeytini sökelim, şuraya mı dikelim, buraya mı?’ Arkadaş bu çocuk oyuncağı mı? Asırlardır dikilmiş zeytini sen oradan oraya kaldıramazsın. Kaldırırsan o meyve sana küser. Çünkü o da bir canlı. Konuşmuyor ama canlı. Siz zeytini götürmeyi düşünüyorsunuz ama bizi nereye götüreceksiniz? Bizim toprağımızı ‘maden var’ diye talan edecekler. 40 tane köyü yok etsinler. Türkiye’yi yok etsinler. Ege, turizm, zeytin, bal, bahçe, incir, meyve olmazsa Türkiye olmaz.

Denizli’nin Tavas ilçesi Avdan köyünden 75 yaşındaki Hatice Kocalar:

‘1 KİLO ALTINA 1 AVUÇ TOPRAĞIMI DEĞİŞMEM’ 

İhtiyar halimizle topraklarımızı korumaya geldik. Bizim topraklarımız çok verimli. Bak bu kekikler, tam buğday ekmeği, nohut, mercimek, darı, badem, ceviz… Bunları hep toprak yetiştiriyor, kömür yetiştirmiyor. Bu maden yasasını kaldırsınlar. Biz bunun için geldik buraya. Bu onurumuz, gururumuz, avuçlarımızın içinde, nasırlı ellerimizin içinde. Ağaçlarımızı yıktılar, topraklarımızı talan ettiler. Ekinlerimizi, tütünlerimizi gömdüler. Bir de mahkemeye verdiler, yargıladılar beni. Türkiye duysun sesimizi. Bir kilo altına bir avuç toprağımı değişmem. Maden yasası geri çekilsin. Topraklarımızı bıraksınlar. Biz yaşamak istiyoruz.

Muğla İkizköy mahallesi muhtarı Nejla Işık:

‘BU ÇÖKME YASASINI KABUL ETMİYORUZ’

Denizli’den, Muğla’dan, Artvin’den, Çamlıhemşi’nden geldik. Bu çökme yasasını kabul etmiyoruz. Ama inatla, ısrarla sesimizi duymuyorlar; duyuyorlar ama işlerine gelmiyor. Şirketler TBMM’ye alınırken, elini kolunu sallayarak rahat bir şekilde dolaşırken biz köylülere Meclis’e giriş yasağı kondu. Burası milletin Meclisi değil mi? Şirketlerin Meclisi mi? Köylülerin, vatandaşların Meclisi mi?

Bu yasayı kabul etmiyoruz.  Bizim zeytinlerimizi, bizim emeğimizi hiç kimse şirketlere feda etmesin, edemez. Zeytinin kıymetini bilmeyen, bir ağaç yetiştirmeyen insanlar burada söz kurmasın.


Bu haberler de ilginizi çekebilir:

 

Emekçiler, çiftçiler, üreticiler burada. Bizim karşımıza enerjiyle gelmesinler artık. Enerjinin alternatifleri var ama toprak giderse, su giderse yaşam biter. Bizler insan olarak, canlı olarak sadece kendimizi görüyoruz değil mi? Başka hiçbir canlı görmüyoruz yaşamda. Bizler bu dünyanın hükümdarı değiliz. Hepimiz gelip geçiciyiz. Topraktan geldik, toprağa gideceğiz, bu dünya kimseye kalmayacak. Ama yok ederek değil, yaşayarak ve yaşatarak bırakacağız gelecek nesillere. Bizim derdimiz bu.

Velev'i Google Haberler üzerinden takip edin

ÖNERİLEN İÇERİKLER