AKP’nin hazırladığı ve Meclis’te büyük tartışmalara neden olan zeytinlikleri maden faaliyetlerine açacak yasa teklifinin tamamı TBMM Komisyonu’ndan geçti. Kamuoyunda ‘süper İzin’ olarak anılan torba kanun teklifi yaklaşık 26 saat süren tartışmaların ardından kabul edildi, muhalefetin teklife ilişkin verdiği önergelerin tamamı ise reddedildi.
Toplantıya maden şirketinin temsilcileri alınırken köylüler, çiftçiler, üreticiler alınmadı. İçeri girmek isteyen köylüler, “Biz milletiz. Burası 85 milyonun meclisi” diyerek olan bitene isyan etti.
Muhalefet milletvekilleri; çevre hakkı savunucuları ile hukukçuları toplantıya almak isteyince AKP’li Mustafa Varank’ın CHP’li Orhan Sarıbal’ın üzerine yürüyüp tartakladığı anlar kameralara yansıdı. Türkiye Barolar Birliği Çevre Komisyonu Avukatı Okumuşoğlu’nun ise AKP’nin korumaları tarafından yerlerde sürüklendiği görüldü.
Binlerce kilometre yol kat ederek Ankara’ya gelen ve içeri alınmayan köylüler Melis önünde oturma eylemine başlarken, Akbelen direnişinden tanıdığımız İkizköy Muhtarı Nejla Işık “Kimse malına mülküne güvenmesin. Yarın veya yarından da yakın hepinizin malına mülküne çökecek bu yasa” diyordu.
TBMM Sanayi Komisyonunda zeytinliklere ilişkin kanun teklifi görüşmelerinde, köylüler ve STKlar içeri alınmadı. Komisyonda arbede yaşandı.
Gerekirse Meclis önünde yatacaklarını, açlık grevine gireceklerini söyleyen Işık, AKP ve MHP’li vekillere “Zeytinin kıymetini, bir zeytin ağacının nasıl yetiştiğini bilmiyorlar ki defalarca torba yasayla önümüze koyuyorlar. Bu torba teklifi sunan vekiller, bir tane zeytin ağacı dikmiş midir? Bir tane ağaç kaç yılda yetişiyor, biliyor mu? AK Parti ve MHP’ye sesleniyorum. Akbelen’in, İkizköy’ün haksız durumunu 6 yıldır anlatıyoruz. Köylünün sesini duyun, çiftçinin sesini duyun. Bu kadar kolay değil insanların emeğine, alın terine, toprağına, ağacına çökmek” diyerek seslendi.
İkizköylü Melahat Çulha da ekledi: “Sabah kalkınca kömür koymuyoruz sofraya. Yeter bıktık artık şu zeytinliklere ettiklerinizden. Bıktık nefret ediyoruz. Ben sabaha kadar hiç uyumadım duyunca. 1 haftadır ağlıyorum ben.”
“Enerji, ulaşım ve madencilik gibi sektörlerde yatırım süreçlerini hızlandırmayı amaçlıyor” denilen kanun düzenlemesi, ‘kamu yararı’ hamasetiyle zeytinlikleri katletmeye hazırlanıyor. Kömür santralları için binlerce zeytin ağacını katledecek düzenleme, doğayı, insanı yok sayarak maden şirketlerinin önünü ferah feza açmayı hedefliyor.
Fotoğraf: Hikmet SAATCİ
ÇED süreçleri hızlandırarak, zeytinliklerde madencilik faaliyetlerinin önünü açan yasanın çerçevesi özetle şöyle:
ÇED (Çevresel Etki Değerlendirmesi) ‘olumlu kararı’ alınmadan yatırım yapılamaz ancak olumlu görüş verilmeyen durumlarda karar, Kurul tarafından ‘üstün kamu yararı’ gerekçesiyle aşılabilecek. Kurum görüşlerini bildirme süresi sonunda yanıt gelmemesi hâlinde, görüş otomatik olarak olumlu sayılacak. Bu maddeler ile idari denetim mekanizmaları zayıflatılarak zeytinlik alanların korunmasından sorumlu kamu kurumları işlevsizleştiriliyor ve ÇED süreci formaliteye indirgeniyor. Ve tüm bunlardan dolayı da zeytinlikler üzerinde plansız ve yıkıcı yatırımların artmasına kaçınılmaz gözüyle bakılıyor.
AKP’nin teklifi Meclis Genel Kurulu’nda kabul edilip yasalaştığında 1939’dan beri yürürlükte olan Zeytin Kanunu fiilen işlevsiz hâle gelecek. ‘Madencilik faaliyetleri izin alınmadan yapılamaz’ maddesi, ‘kamu yararı’ adı altında devre dışı bırakılacak.
Zeytin yasası 2023’ten bu yana 9 kez madencilik ve diğer faaliyetler için değiştirilmeye çalışıldı. Her defasında TBMM’den ya da yargıdan geri döndü. Danıştay en son Ekim 2024’te zeytinliklerin madenciliğe açılmasını sağlayan yönetmelik değişikliğini iptal etmişti. 13 Haziran’da ise AKP milletvekillerinin imzasını taşıyan teklifte yeniden gündeme geldi. Teklif; Zeytin Kanunu’nu doğrudan değiştirmiyor ancak fiilen etkisizleştiren değişiklikler içeriyor.
Yasa teklifinde dikkat çeken bir başka konu da 24 bin zeytin ağacına mal olacak katliam için ‘kesilecek’ değil ‘taşınacak’ denmesi.
Komisyon toplantısında zeytin ağaçlarının taşınamayacağına dikkat çeken Doğal Hayatı Koruma Vakfı Genel Müdürü Ömür Kula, iktidara şöyle seslendi: “Ya, arkadaşlar, doğa nasıl taşınabilir ya? Ekosistemi nasıl taşıyorsunuz bir yerden bir yere? Saksı mı bu? Deli miyiz? Bu bir excel tablosu mu?”
Bundan sonra ne olacağını, Meclis’ten komisyondan öte İkizköylülerin ve toplumun mücadelesi belirleyecek aslında. “Şirketlerin değil, zenginin değil, güçlünün değil, köylünün, fakirin, fukaranın, çiftçinin, işçinin, bizim yanımızda olun” diyerek topluma seslenen İkizköylüler ve onların çağrısına kulak veren milyonlar son söz söyleyecek:
“Çünkü bizler o zeytin ağaçlarını yetiştirirken babalarımız, dedelerimiz ayakları naylon, çorap görmedi bile. Yalın ayak o dağdan tepeden zeytini alıp, getirip, omzunda taşıyıp, bizim için evlatları, torunları için bu topraklara dikti ve şunu söyledi: “Hiçbir şeyim yoksa bile kurda, kuşa nasip olsun. Faydam olsun, bir dua edenim olsun.’ Şimdi tüm bunlar bir avuç kömüre feda edilemez.”