Zeytinlikleri madencilik faaliyetlerine açacak AKP’nin yasa teklifi, muhalefet milletvekillerinin tüm itirazlarına rağmen Meclis Komisyonu’ndan önceki hafta geçti.
Kamuoyunda ‘süper izin’ olarak anılan yasa teklifinin Meclis Genel Kurulu’na gelmesi bekleniyordu ki; DEM Partili Pervin Buldan’ın Meclis oturumunu yönetecek olması nedeniyle ‘kriz çıkmasını önlemek’ için önümüzdeki haftaya yani AKP’li Bekir Bozdağ’ın nöbetine ertelendi.
Anadolu topraklarının enerji ve maden şirketlerine yağmalatılmasındaki son perdede ‘kamu yararı’ hamaseti öne çıkıyor. “Enerji, ulaşım ve madencilik gibi sektörlerde yatırım süreçlerini hızlandırmayı amaçlıyor” denilen kanun düzenlemesi, zeytinlikleri katletmeye hazırlanırken ülkenin dört bir yanından Ankara’ya gelmiş çiftçiler, köylüler, yaşam hakkı savunucuları Meclis önündeydi.
Yasa; doğayı-insanı yok sayarak sermayenin-maden şirketlerinin önünü ferah feza açmayı hedeflerken, Akbelen direnişinden tanıdığımız İkizköy Muhtarı Nejla Işık “Zeytinin kıymetini, bir zeytin ağacının nasıl yetiştiğini bilmiyorlar ki defalarca torba yasayla önümüze koyuyorlar. Bu torba teklifi sunan vekiller, bir tane zeytin ağacı dikmiş midir? Bir tane ağaç kaç yılda yetişiyor, biliyor mu?” diyordu.
Bilmiyor değil ama bilmezden geldikleri muhakkak olmalı ki zeytinlikler için ‘kesilecek’ yerine ‘taşınacak’ denmesi hayli çarpıcı. Şimdiki konu ‘zeytinlikler taşınabilir mi?’
Yasa tasarısının tartışıldığı günlerde gazeteci Nevşin Mengü, YouTube programına çıkardığı Prof. Dr. Mücahit Taha Özkaya’ya “Akhisar’da zeytinliğimiz var atadan dededen kalma. Ben biliyom hocam, zeytin taşınır” dedi.
Sonradan ortaya çıktı ki Mengü’yü onaylayıp “Evet zeytinlikler taşınabilir” diyen bu ‘bilim insanı’ Mücahit Taha Özkaya, meğer bir maden şirketi için para karşılığında rapor hazırlamış.
Özkaya; Kale Madencilik’in faaliyet izni almak için hazırlattığı ‘zeytin raporunda’, Latmos Dağları’ndaki taş ocaklarının, yöre halkının da geçim kaynağı olan zeytinciliği tehdit etmediğini ileri sürmüş.
Komisyon toplantısında ‘zeytin ağaçlarının taşınması’ diye bir şeyin mümkün olmadığına dikkat çeken Doğal Hayatı Koruma Vakfı’ndan Ömür Kula, iktidara ilk elden yanıtı şöyle veriyordu: “Ya, arkadaşlar, doğa nasıl taşınabilir ya? Ekosistemi nasıl taşıyorsunuz bir yerden bir yere? Saksı mı bu? Deli miyiz?”
Sorasında ayrıntılı bilimsel raporlar kamuoyuyla paylaşıldı. Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi, Proje Evi Kooperatifi ve Slow Food Türkiye Ağı zeytinliklerin taşınabilir olduğu yönündeki iddiaların gerçekle ilgisinin olmadığına dikkat çekti.
Madencilik faaliyetlerinin zeytinlik ekosistemleri üzerinde geri döndürülemez yıkımlara yol açtığı belirten çevre örgütleri, bu işlemin yalnızca çok sınırlı koşullarda başarıyla uygulanabileceğini, yaygın taşımaların ise ciddi verim kayıplarına ve ağaçlarda stres oluşumuna neden olduğunu ifade etti. Taşınan ağaçların toprak mikrobiyotasını kaybettiği, su ve besin döngüsünün bozulduğu vurgulandı.
Madencilik faaliyetlerinin toprak yapısını bozduğu, ağır metallerin biriktiği ve zeytin ağaçlarının temel ihtiyaçlarından olan yer altı sularının tehdit altına girdiği aktarıldı. Rehabilitasyonun ise maliyetli, uzun vadeli ve çoğu zaman zeytinliklerin sunduğu ekosistem hizmetlerini geri getirmekten uzak bir çözüm olduğu belirtildi.
Zeytinliklerin sadece üretim alanları değil, aynı zamanda önemli karbon yutakları olduğu vurgulandı. Zeytinliklerin yılda hektar başına ortalama 4–5 ton karbondioksit tutabildiği kaydedildi. Türkiye’nin taraf olduğu Paris İklim Anlaşması’nın 5. maddesi kapsamında bu alanların korunmasının hukuki bir yükümlülük olduğu hatırlatıldı.
Zeytinliklerin yok edilmesinin yalnızca çevresel değil, sosyo-kültürel bir yıkım anlamına geleceği ise şöyle anlatıldı:
“Tüm bu bilimsel gerçeklerin ötesinde zeytin tarımsal ve ekolojik olduğu kadar sosyoekonomik ve kültürel bir değerdir. Yüzbinlerce insanın doğup büyüdüğü, yaşamını sürdürdüğü ortamın doğal bir parçası, atasından miras aldığı, çocuklarına miras bırakacağı geçim kaynağı, kültürünün, tarihinin, gelenek ve göreneğinin bir parçasıdır. Zeytinlikleri yok etmek ya da taşımak insanlara burada yaşamayın, üretmeyin demekle eşdeğerdir.”