Çanlar yalnız Elif Şafak için çalmıyor – tehlikenin farkında mıyız?

Elif Şafak odaklı intihal vakasında kılıçlar çekilmiş vaziyette. Tozdan dumandan ufuk görünmüyor. Ve edebiyatın temel değerleri, görünüşe göre kimsenin umurunda değil. Mahkemenin kararı Yargıtay’da kesinleşirse ‘emsal’ olacak ve edebiyat tarihi yeniden yazılacak.

Şaşkınlıkla takip ediyorum: Neredeyse etini ayrı, kemiğini ayrı koyacaklar Elif Şafak’ın… Meğer ne çok öfke birikmiş ona ve temsil ettiklerine dair…

Hal böyleyken, Sinek Sarayı’nın son yayıncısı Kırmızı Kedi de yangına körükle gidiyor yüksünmeden. “Aslı varken taklidine gerek yok” diyor tanıtımlarda… Üç kitap daha fazla satacağım diye tüm taşları devirme gayretinde…

Eğri oturup doğru konuşma derdinde olanlar da var neyse ki… İçlerinde Latife Tekin, Oya Baydar, Murathan Mungan, Orhan Pamuk, Murat Uyurkulak, Sema Kaygusuz ve Zülfü Livaneli’nin bulunduğu 130’a yakın isim bir açıklama yaptı yakın zamanda: “Edebiyatçılar olarak bu linç kampanyasını endişe ile izliyoruz.” Çağrıları ise şöyle: “Edebiyatın temel değerlerine sadık kalalım.”

Kılıçlar çekilmiş vaziyette. Tozdan dumandan ufuk görünmüyor. Ve edebiyatın temel değerleri, görünüşe göre kimsenin umurunda değil.

 

GÖLGE YAZAR HADİSESİ VE ELİF ŞAFAK GERÇEĞİ

Şunu baştan söylemeli: Elif Şafak Aşk ile popüler yazar kulvarına sıçradı ve okur sayısını onla, yüzle çarptı. Belki de en vasat romanıyla en çok kazanan yazarlardan biri oldu.

Popülerlik ve çok kazanç… Bunlar bir kişinin taşlanması için bulunmaz fırsatlardır. Zira hemen hemen herkesin içinde bir anlığına da olsa ünlü olma ve çok kazanma arzusu vardır. Olamayan ve asla olamayacağını düşünen için bu hedeflere ulaşmış kişi hedeftir. Ne söylese yeridir.

Dahası: O kişi, bu üne ve servete, yazarak ulaşmışsa hakkı kötektir. Zira neredeyse herkesin yapabileceği (!) bir maharetle elde etmiştir bunları.

Yalnız tantanada Elif Şafak’ın da görünme arzusu etkili.  Olasılık ki, her röportaj talebini kabul etti vaktiyle. Klasik yazar duruşu (ne demekse) dışına çıkıp pozlar verdi.

Ama söyledikleri zamanla görüntüsünün de önüne geçti.

Peki, neydi o sözler?

Birlikte hatırlayalım: İngilizce düşünmeye, hatta İngilizce rüya görmeye başladığından itibaren eserlerini İngilizce yazdığını söyledi. Yayınevlerinin İngilizce yazdığı eseri çevirttiğini, kendisinin bu çeviriyi kontrol edip onay verdiğini…

Bunlar, dilini anlamakta zorlanan kişilere karşı geliştirdiği bir tür savunmaydı büyük olasılıkla. Ancak ülkücü bir kesimde ciddi rahatsızlık yarattı. Zaten soyadının Shafak olmasına ‘gıcık’lardı, Zaten LGBTQ+ aktivisti olması yeterince ‘fena’ydı. Yakışmıyordu Arapça ve Farsça kelime dağarcığı kendilerinden fazla olan bir yazarın böyle konuşması.

Yine hatırlayalım: Eserlerini kuzeninin (yeğeni de olabilir) yazdığı konuşuldu. Gölge yazarı olduğu iddia edildi. Hatta bir söyleşisinde kitaplarını bir grup İngiliz filolojisi mezunu ile birlikte yazdığını söyledi.

Yetmedi: Doğan Hızlan ve Semih Gümüş’ün yönettiği bir programda, biseksüel olduğunu itiraf etti de dedikodu kazanı kaynadı. Hop oturup hop kalktı bir kesim…

Çorap kaçınca… Birileri de o kaçık iplikten tutunca, devamı da geldi tabii. Rivayet üstüne rivayet kurgulandı. Değme yazarların gözleri yaşartıldı. Bir mübalağa, bir teşbih…

 

Ç’ALMAYAN YOK NEREDEYSE

Theodore Zeldin’in bir sözünü hatırlatmak isterim müsaadenizle… Hayatın Gizli Hazları’nı yazan Zeldin der ki: “Her hikâye, iki şekilde başlar. Ya biri bir şehre gider ya da şehre bir yabancı gelir.”

İlyada ve Gılgamış’tan bu yana nice eser, diğer bir eserde görünmüş, ona ilham vermiş yahut onda yer almıştır.

Sonra unutmayalım, Tanpınar, Oğuz Atay, Pınar Kür ve Cemal Süreya dahil, en az bir kez intihalle suçlanmayan yazarımız, şairimiz yoktur.

En tipik örneği Adalet Ağaoğlu’nun Bir Düğün Gecesi’dir. Burhan Günel, Benzer Romanlar adlı kitabında, Aldoux Huxley’nin Ses Sese Karşı adlı eseri ile  Bir Düğün Gecesi arasında ‘şaşırtıcı benzerlikler’ bulur ve bunları ayrıntılı örneklerle verir.

1990’lardan itibaren intihal vakaları, “metinlerarası ilişki” olarak tanımlanır. Böylelikle bir miktar huzur (!) tesis edilir.

İntihalle suçlananların ikinci dayanakları ise Şeyh Galib’in, “Esrarını Mesnevi’den aldım / Çaldımsa da miri malı çaldım” sözüdür.

Kuşkusuz içeriği boşaltılıp hileyle doldurulmuş bir söz kullanımıdır bu.

 

GÖRÜNMEYEN TEHLİKE: TÜM KİTAPLAR ZAN ALTINDA

Sözü çok dolaştırdık; gelelim Elif Şafak’a…

Bit Palas’ı inceleyen ve yüzde 5 ‘anahtar kelime’ düzeyinde intihal yapıldığına karar veren bilirkişi heyeti kimlerden oluşuyor, biliyor musunuz?

Çok az yerde sözü edildi. Ama en ayrıntılı bilgiyi Metin Celal verdi. Edebiyat tarihinde bir milat olma olasılığı taşıyan kararda etkili olan raporu, “Teknail Özderyol (FSEK uzmanı), Hasan Şimşek (yayıncı-yazar) ve Ferhat Koç (mali bilirkişi) yazıyor.

Dananın kuyruğu (varsa eğer) işte burada kopuyor aslında. Bir edebi eseri değerlendiren kişiler bu konuda uzman değil. Hemen düzelteyim: Uzmanlıkları tartışılır…

Birebir alınmış paragraf, cümle bulamayan, ama isim benzerliği (Bit Palas – Sinek Sarayı) ve sık tekrarlanan kelimeler üzerinden yüzde 5 intihal tespit eden bilirkişiler, edebiyatla çok da haşır neşir, içli dışlı, duruma ve olaya vakıf kişiler değil.

O vakit şunu sormak gerekmez mi: Niye Edebiyatta Çalıntı adlı bir çalışması bulunan Hayri K. Yetik, mahkeme heyetinin aklına gelmez?

Metinlerarası dedik ya… Bu konuda muteber eserleri bulunan Kubilay Aktulum’un eksiği nedir ki, bilirkişi seçilmez?

Başka nice ad bulunur. O olmaz da bu olur… Ama burada mühim olan, ehil kişilere emanet edilmesi yetkinin.

Eğer böylesi bir karar, bu kişilere emanet edilmişse ve bir bildikleri varsa, durum vahim demektir. Zira ne, ne yaptıklarının farkındalar ne de neye yol açacaklarının…

Metin Celal, olası tehlikeyi çok güzel görmüş. Virgülüne dokunmadan alıntılıyorum:

“Tehlikenin farkında mısınız? Bu davada verilen karar Yargıtay’da kesinleşirse ‘emsal’ olacak ve geleceğe yönelik olarak benzer davalarda alınacak kararları da olumsuz anlamda belirleyecek.

Karar kesinleştiğinde Mine G. Kırıkkanat ‘apartman’ konulu tüm romanlar hakkında dava açabilir ve bu kararı emsal olarak gösterip davaları kolayca kazanabilir. Tabii kendi eserleri ile diğer eserler arasında konu, mekân ya da kahramanlar açısında benzerlikler bulan her yazar da bu kararı emsal olarak gösterip dava açar ve kazanabilir. Tehlike de burada.”


Bu haberler de ilginizi çekebilir:

Görünüşe göre, ulusalcılar ile küreselciler tepinirken olan çimlere, yani edebiyata ve okuruna olacak.

Şurası açık: Çanlar yalnız Elif Şafak için çalmıyor. Edebiyatımız için çalıyor. Ve hiçbir ülkede edebiyat bu denli ucuz değil. Ayağımızı denk almazsak ayaksız kalacağız. Bilmem farkında mıyız?

 

Velev'i Google Haberler üzerinden takip edin

ÖNERİLEN İÇERİKLER

WP Twitter Auto Publish Powered By : XYZScripts.com