Elif Şafak’ı taşlamak yahut edebiyat bu işin neresinde?

Son günlerde Mine Kırıkkanat ile Elif Şafak üzerinden 'intihal' polemiği yaşanıyor. Ancak edebi bir tartışmadan ziyade, bir linç girişimi söz konusu. Herkes safrasını kusuyor. Gelin, aslı astarı nedir bu olayın, birlikte bakalım.

Tuhaftır; onu adıyla anan pek yok: Ya ‘cemaatin gelini’, ya Türk düşmanı, ya ‘küçük hanım’… Hatta terbiye sınırlarını zorlayarak ‘edebiyatın piçi’ yakıştırmasını dahi yapanlar var – ne hazin, ne hoyratça bir tutum!

Bırakın övgüyü, salt ‘yazar’ demeye bile çekinen, sık sık çemkiren bir güruh söz konusu. Mal bulmuş Mağribî gibiler; enfes bir linç örneği sergiliyorlar. Ve o güruh, tüm bu hadsizlik ve gayri medeni tutuma rağmen, elinden bırakamıyor romanlarını. Onu ‘en çok kazanan yazarlar’ listesine sokacak kadar hem de…

Evet; Elif Şafak’tan söz ediyorum. Şu sıralar ‘intihal’ vesilesiyle adı dolaşımda olan yazardan…

İddia şu: Elif Şafak, Bit Palas adlı romanını, Mine Kırıkkanat’ın Sinek Sarayı adlı romanından intihal etti, yani çaldı.

Bit Palas’ın ilk basımı 2002’te Metis tarafından yapılıyor. Sinek Sarayı ise 1990’da Cep Kitapları (Varlık) aracılığıyla okura ulaşıyor. Sonra yayınevi yayınevi dolaşıp Kırmızı Kedi’de karar kılıyor.

Muhtemel ki, Mine Kırıkkanat (o zamanki adıyla Mine Gökçe Saulnier) Bit Palas’ı hayli geç okuyor. Yahut arkadaşlarından biri okuyup, kulağına fısıldıyor. Takibinde de dava süreci başlıyor.

 

YÜZDE 5 ‘BENZERLİK’ İNTİHAL SAYILIYOR

Bilirkişi iki eser arasında yüzde 5 oranında ‘anahtar kelime’ örtüşmesi buluyor. Sözü edilen anahtar kelimeler şunlar: Beyoğlu, apartman, sokak, kedi, çöp, puro…

Soru şu: Bu kelimeler Mine Kırıkkanat’ın mülkü mü?

Eğer böyle bir durum varsa Amerika’daki toprak paylaşımına özenerek hemen sözlüklere saldırıp kendimize en yakışan sözcükleri bir bir sahiplenelim.

Tabii burada da bir limit koymak gerek.

Hatırlar mısınız; Georges Perec, ‘e’ harfini kullanmadan bir roman yazıyor: La disparition. Cemal Yardımcı da bu romanı yine ‘e’ harfini kullanmadan dilimizi çeviriyor: Kayboluş.

Mübalağa ederek söylüyorum: Sanırım bilirkişi ve mahkeme heyeti, Elif Şafak’tan böyle bir beklenti içinde… Sözü edilen anahtar kelimeleri kullanmadan bir roman yazması umuluyor.

Peki, Mine Kırıkkanat’tan önce bu anahtar kelimeleri kullanan roman yazılmadı mı?

Mesela benim aklıma ilk gelen Emile Zola’nın Apartman’ı…

Neyse ki Beyoğlu’nda geçmiyor.

Esendal’ın Ayaşlı ve Kiracıları’ndan Metin Kaçan’ın Ağır Roman’ına uzanan çok sayıda örnek çıkar karşımıza.

İNTİHAL NEDİR? BENZERLİK ‘ÇALMA’ SAYILIR MI?   

Çok kabaca söylüyorum; intihal, “bir kişinin eserinde başka kişilerin ifade, buluş veya düşüncelerini kaynak göstermeksizin kendisine aitmiş gibi kullanması”dır.

Bilirkişi hangi ifadelerin, hangi buluşun çalındığını söylemiyor.

Söylediği şey şu: İki romanda da “art nouveau” mimari süsleme biçemi var. “Karakterlerin cinsiyetleri değiştirilmekte, oturdukları kat/dairenin numarası değiştirilmekte (cüce kadınsa cüce erkek, dev yapılı erkekse şişman dev kadın) ancak geri çekilip toplu olarak bakıldığında puzzle net olarak tartışmasız belirmekte”… Bir de “romanların adları bile birbirine benzemekte: Sinek Sarayı – Bit Palas!”

Tüm bunlar, birinin hırsızlıkla (öyle ya, madem çalma söz konusu, çalana da hırsız denebilir) suçlanması, ceza alması için yeterli kanıt mıdır?

Hadi bir uç örnek vereyim: Walter Kappacher’in Der Fliegenpalast (Palace of Flies) adında bir romanı vardır. Okudunuz yahut adını duydunuz mu, bilmem… Roman 2009’da basılmış ve Georg-Büchner Ödülünü kazanmış.

Bu durumda, Elif Şafak ve Mine Kırıkkanat’tan aşıran mı oluyor Kappacher?

Öte yandan Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda “işleme hakkı” diye açık bir alan var. Yani bir kişi, bir eserden, onu işlemek suretiyle faydalanma hakkına sahip (FSEK m. 21). İşleme eser üzerindeki haklar münhasıran sahibine ait olduğundan, işleyen kişi söz konusu eser üzerinde ancak bağımsız eser sahibinin izin verdiği takdirde ve izin verdiği ölçüde eseri kullanabiliyor.

Lakin çok esnek bir madde… Bir şiirden hareketle bir film çekebilirim mesela. Şairin burada bir intihalden söz etme hakkı var mıdır, yok mudur, dipsiz bir kuyu… Bir fotoğraftan hareketle bir roman yazabilirim mesela. Fotoğrafçı neyi, nasıl kanıtlayacak?

İntihal, birebir almadır. Cümleyi, buluşu, üslubu… Bir romanı roman kılan şeyi çalmadır. Alıntıdan farklıdır.

Vaktiyle Orhan Pamuk’un Beyaz Kale’si ile yazarı bilinmeyen, dilimize Fuad Carim’in çevirdiği,1557 yılında yayınlanmış Pedro’nun Zorunlu İstanbul Seyahati arasında da benzerlikten öte bağlar bulunmuş, ancak bunlar satır satır karşılaştırmalı olarak paylaşılmıştı.

Oysa burada, iki kitap arasında çalma düzeyinde ne tür bir bağ var, karşılaştırmalı bir örneği yok. Bir apartmanda marjinal kişilerin yaşaması bir buluş değildir.

Yazar Elif Şafak. (Ulf Andersen/Aurimages via ZUMA Press)

ELİF ŞAFAK’IN İLK VAKASI DEĞİL

Bu arada, Elif Şafak, intihal gerekçesiyle başı çok ağrıyan bir yazar. Ben birini hatırlatayım. Rivayet şöyle:

Elif Şafak, Hayat Kadınları Aldatmaz’ı okumuş… Pek beğenmiş… Öyle beğenmiş ki, On Dakika Otuz Sekiz Saniye’yi ona bakarak, ondan esinlenerek, hatta çalarak yazmış!

Neymiş efendim, iki roman arasındaki benzerlik şu: Kahraman Çayırlı’nın romanındaki Aysel, Leyla olmuş… Adin ise Dali olarak çıkıyormuş karşımıza…

Yalnız bununla sınırlı değilmiş intihal… Çayırlı, Aysel’in 10 farklı gününü anlatıyormuş… Şafak ise Leyla’nın ölümünden sonraki 10 farklı dakikayı…

Ve en nihayetinde deniyor ki: Şafak, 80 sayfalık Hayat Kadınları Aldatmaz’ı temel almış, On Dakika Otuz Sekiz Saniye’nin omurgası yapmış… İçini yahut varsa boşluklarını doldurmuş.

Bakınız siz şu işe. Hem “güneş altında söylenmedik söz yok” diyeceksin, hem de Aysel Leyla olmuş diye birini suçlayacaksın! Olacak şey mi bu!

Bilenler bilir, Shakespeare için denir: Tüm zamanların gelmiş geçmiş en iyi hırsızı! Ünlü olamamış İtalyan yazarlardan ve İtalyan halk masallarından yararlanmış.

J.K. Rowling ise Harry Potter’ı “kutsal kâse”den aşırmış… Eski bir masaldan yani.

Hadi uzağa gitmeyelim… Peyami Safa ile Necip Fazıl arasındakileri hatırlayalım.

İlhan Berk’ten yaka silken şairleri…

Buradaki iddialar bile daha derli toplu… Daha ikna edici… Daha anlamlı… Kaldı ki aynı olaya, aynı esere bakan iki yazar, birbirinden bağımsız iki “farklı” eser yazabilir.

Etmeyin yahu!


İntihal nedir?

Velev'i Google Haberler üzerinden takip edin

ÖNERİLEN İÇERİKLER

WP Twitter Auto Publish Powered By : XYZScripts.com