Paris dışındaki Epinay-sur-Seine'de bulunan Eclair film ve dijital laboratuvarının merkezinde bir teknisyen, 1940'ların Fransız başyapıtı “Les Enfants du Paradis” (Cennet Çocukları) filmini restore ediyor. (28 Eylül 2012) AFP PHOTO / ERIC FEFERBERG (Photo by ERIC FEFERBERG / AFP)
Erken bir sabah ışığında, geçmişin gölgesi gibi duran bant kutuları ve sararmış pankartlar arasında, Avrupa’nın büyük kültür kurumları ağır ağır yalnızlaşıyor. Özellikle Fransa, İtalya ve Almanya’da kamu finansmanındaki kesintiler, analog dönemden kalan film, televizyon ve belgelerin dijitalleştirilmesini geciktirdi. The Guardian’ın değerlendirmesine göre, “bir sinema çağı kendi belleğini imha ediyor” uyarısı artık uzak bir paralel değil.
Öte yandan Le Monde, devasa sayıda arşiv materyalinin (“bibliothèque d’Alexandrie” metaforuyla) dijital mecrada da hızla yok olabileceğini belirtiyor. Bu durum, yalnızca teknolojik bir mesele değil; ulusal kimliklerin taşıyıcısı kültürel bellek açısından bir krizmiş gibi algılanmalı.
Arşiv yöneticileri, klasik medya formatlarının hızla bozulduğu bir zaman diliminde yaşıyoruz diyor. Manyetik bantlar çürüyor, optik diskler kullanılmaz hâle geliyor ve dijital platformlar farkında olunmadan çökmeye başlıyor. Guardian’daki yazıda “bugünün yitirdiği medya, film tarihinde büyük bir boşluk yaratacak” uyarısı yer alıyor.
Bu haberler de ilginizi çekebilir:
Bu tabloya karşılık, dijitalleşme girişimleri var; ancak Le Monde’nin işaret ettiği gibi bu süreç teknik, enerji ve kültürel sorunlarla yüklü.
Kültür yatırımlarındaki bu ertelemeler, bellek politikalarının ihmaline denk düşüyor. Arşivlerin açığı kapatılmadığında, kaynaklara erişim azalacak, araştırmalar zorlaşacak ve en önemlisi toplumsal hafıza zayıflayacak. Bu bağlamda, arşiv koruması yalnızca bürokratik bir görev değil; toplumsal anlamda “geçmişle hesaplaşma” meselesine dönüşüyor. Dijital göçün çığlığı, arşivin koruyucuları kadar toplumun tüm katmanına yöneliktir.
Arşiv, geçmişe dair belgelerin sistematik biçimde biriktirilip korunarak gelecek nesillere aktarılması pratiğidir. Bu belgeler metin, ses, görüntü ya da dijital formda olabilir. Kültürel arşivler, ulusal kimliğin, sanat üretiminin, toplumsal hafızanın veznedarıdır. Günümüzde arşivlerin dijitalleşmesi, erişimi artırırken yeni kırılganlıklar da getirmektedir.
Avrupa’da dijitalleşme bütçeleri daralan ilk kurumlar, kamu kaynaklarıyla çalışan ulusal film ve televizyon arşivleri. Fransa’da CNC bünyesindeki Archives du Film, 1980–2000 arası analog kayıtların önemli bir kısmını henüz yüksek çözünürlüklü taramaya alamadı. Özellikle televizyon dönemine ait U-matic ve Betacam kasetlerinde bozulma hızlandığı belirtiliyor.
İtalya Ulusal Sinematekası – Cineteca Nazionale, maliyet artışları yüzünden tarama laboratuvarlarında vardiya azaltmak zorunda kaldı; bu nedenle 1990’lar sonu televizyon yapımlarının dijital kopyaları eksik. Kurum, “erişilememe riski” yüksek yapımlar listesi oluşturduğunu açıkladı.
Almanya’daki Bundesarchiv-Filmarchiv ise koruma odalarının enerji maliyetleri nedeniyle bazı koleksiyonların soğuk depolama sürelerini kısaltmak zorunda kaldığını belirtiyor. Manyetik bantlardaki kimyasal çözülme (“vinegar syndrome”) birkaç yıl içinde geri dönüşsüz kayıplara yol açabilir.
Bu üç ülke dışında İspanya Filmotekası ve Belçika Kraliyet Sinemateki de benzer endişelerle tarama projelerini yavaşlatmış durumda. Avrupa genelinde sorun, yalnızca teknik değil; kurumların uzun vadeli kültürel hafızayı korumak için sürdürülebilir bir finansman modeline ihtiyaç duymasıyla ilgilidir.
Velev'i
Google Haberler üzerinden takip edin
