AKP’nin yoksulluk yönetimi: ‘Hak’ değil ‘ihtiyaç sahibi’ yaratmak…

AKP iktidar sosyal yardımları icraattan sayıp, övünme vesilesi yaparken uzmanlar; yardım mekanizmalarının yoksulluğu azaltmadığına aksine yoksulluğun yönetilmesine yaradığına dikkat çekiyor. ‘Hak’ yerine ‘yardımı’ koyan iktidar, ortaya çıkardığı muhtaçlık ilişkisini siyasal çıkarları için araçsallaştırırken ‘yoksulluk’ çözülmesi gereken bir sorun değil, kullanılması gereken yararlı bir aparat haline gelmiş oluyor. 

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda 2026 yılına ilişkin merkezi yönetim bütçesi tartışılmaya devam ederken, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın bütçe verileri yoksulluk gerçeğinin en net fotoğraflarından biri oldu.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in “En kötüsü geride kaldı” dediği günlerde resmi rakamlar yardıma muhtaç hane sayısının 2024 yılı sonunda 4,5 milyonu geçtiğini açıklıyordu.

Bu rakam 18 milyon 300 bin kişiye tekabül ediyor ki bu da, Türkiye nüfusunun yaklaşık 4’te birinin kendi geçimini sağlayacak koşullarda uzak olduğu anlamına geliyor.

Yoksulluk böylesine genişlemişken Bakanlığın ‘yardım’ diye verdiği rakamların düşüklüğü de dikkat çekici. Geçen yıl 3 bin 88 lira olan ortalama aylık sosyal yardım tutarının bu yıl sonunda 4 bin 100 lira olarak lütfedilmesi bekleniyor.

Yine aynı resmi rakamlar, Temmuz 2025 itibarıyla Türkiye’de 552 bin çocuğun sağlık hizmetlerine, 1 milyon 116 bin çocuğun ise eğitme ancak sosyal yardım ile ulaşabildiğini ortaya koydu.

Ayrıca, geliri asgari ücretin 3’te 1’nden düşük olan 8.1 milyon kişinin Genel Sağlık Sigortası (GSS) primlerinin devlet tarafından ödenmesi de öngörülüyor.

YOKSULLUK, İKTİDAR İÇİN ÇÖZÜLMESİ GEREKEN BİR SORUN DEĞİL

AKP iktidar sosyal yardımları icraattan sayıp, övünme vesilesi yaparken uzmanlar; yardım mekanizmalarının yoksulluğu azaltmadığına aksine yoksulluğun yönetilmesine yaradığına dikkat çekiyor. ‘Hak’ yerine ‘yardımı’ koyan iktidar, ortaya çıkardığı muhtaçlık ilişkisini siyasal çıkarları için araçsallaştırırken  ‘yoksulluk’ çözülmesi gereken bir sorun değil, yönetilmesi gereken kullanışlı bir aparat haline gelmiş oluyor.

AKP’DEN İTİRAF: ‘BİZ DE FARKINDAYIZ’

Tam bu yüzden, AKP Milletvekili Orhan Yeğin bütçe görüşmeleri sırasında “Biz de ekonominin genel durumu nedeniyle milletin omuzlarında olan yükün, ağırlığın farkındayız. Gelir dağılımında makasın son üç-dört yıldır aleyhe doğru döndüğünün de farkındayız. Devlet memuru maaşıyla ev alabiliyordu, bugün alabiliyor mu? Doğru, bunun da farkındayız, hatta bırak üst düzey devlet memurunu, bir evde 2 kişi çalışıyorsa, 2’si de asgari ücret alıyor olsa bile, birinin maaşıyla geçim ederken birinin maaşıyla ev taksiti ödeyerek ev sahibi olabildiği bir dönemden bugün uzakta olduğumuzun da farkındayız…” diyebiliyor mesela… Çözüm değil, şikâyet merciiymiş gibi…

‘İHTİYAÇ SAHİBİ’ DEĞİL ‘HAK SAHİBİ’…

Yoksullukla mücadelenin yolu ise istihdam olanaklarının ve sosyal amaçlı kamu harcamalarının artırılmasından geçiyor. Bu da yoksulluk yaşayanların ‘ihtiyaç sahibi değil’, ‘hak sahibi’ olarak görülmesi anlamına geliyor ki yaratılmak istenen ‘muhtaçlık’ ilişkisine pek uymasa gerek…

‘Yoksullukla mücadele’ dendiğinde Türkiye’de ilk akla gelen sivil girişim Derin Yoksulluk Ağı kurucusu Hacer Foggo tüm bu tabloyu şöyle özetliyor:

‘SOSYAL YARDIMLAR ONLARIN ZATEN HAKKI’

“Hak temelli yaklaşım yoksulluk yaşayanların ‘ihtiyaç sahibi’ değil, ‘hak sahibi’ olduğunu savunur. Dolayısıyla, en temelde derin yoksulluk yaşayan insanlar hakkında ‘devlet, sivil toplum ya da hayır kurumlarının yardım yapması gereken pasif özneler’ algısından ‘potansiyeline saygı duyulması, fırsat eşitliği sağlanması ve güçlendirilmesi gereken aktif hak sahipleri’ algısı yönünde bir değişim olmak zorunda.

Bir de meselenin şu tarafı var: Sosyal yardımlar yoksulların boynuna geçirilmiş bir zincir gibi kullanılıyor. Yapılan sosyal yardımlar zaten onların hakkı, ama bu haklar itaat-biat ilişkisi içinde sürüyor. İnsanlar yarı aç, yarı tok bırakılıyor. Bu da, hiçbir zaman onları özgürleştirici bir durum olmadı.”

Velev'i Google Haberler üzerinden takip edin

ÖNERİLEN İÇERİKLER