Sosyal psikolog Jonathan Haidt telefonun Z kuşağında artan psikolojik sorunların sebebi olduğunu anlatan kitabıyla geldi. Haidt’e çevresel faktörlerin etkisini göz ardı ettiğini söyleyen eleştiriler ise gecikmedi.
Gençlerde depresyon gibi ruhsal hastalıkların artmasının ardında akıllı telefonlar yatıyor olabilir. NYU İşletme Fakültesi profesörü olan ve tetikleyici uyarıları ve güvenli alanları eleştirmesiyle tanınan sosyal psikolog Jonathan Haidt, yeni kitabı The Anxious Generation’da (Endişeli Nesil), “oyun temelli çocukluğun” yerini “telefon temelli çocukluğun” almasının, dünya genelinde ergenlik çağındaki ruhsal hastalık oranlarının artmasının başlıca nedeni olduğunu savunuyor.
Z kuşağının akıllı telefonlarla büyüyen ilk insanlar olduğunu söyleyen Haidt, bu durumun eski kuşaklara kıyasla depresyon ve anksiyete bozukluğu vakalarının artmasına neden olduğunu söylüyor. Bu tezine, Z kuşağının iklim krizi, artan eşitliksizlik, süregelen politik kriz gibi etkenlerden etkilendiğini söyleyerek karşı çıkanlara Haidt eski kuşakların da pek çok savaş ve küresel krizin etkisinde büyüdüğünü söyleyerek savını savunuyor.
Profesörün kitabıyla ilgili bilgileri de paylaştığı son makalesinde “Geçen haftanın en önemli haberlerinden biri CDC’nin iki yılda bir gerçekleştirdiği Gençlik Risk Davranışları Anketi’nin kısmen açıklanmasıydı. Buna göre ABD’deki genç kızların çoğu (%57) artık sürekli üzüntü veya umutsuzluk yaşadıklarını (2011’de %36’ydı) ve genç kızların %30’u intiharı ciddi olarak düşündüklerini (2011’de %19’du) söylüyor. Erkekler de kötü durumda, ancak depresyon ve anksiyete oranları o kadar yüksek değil ve 2011’den bu yana artışları daha az. CDC verilerindeki en büyük sürpriz, COVID’in 2012’den bu yana olduğu gibi devam eden genel eğilimler üzerinde çok fazla etkisi olmamasıdır. Gençler 2019 yılına kadar zaten sosyal olarak uzaklaşmışlardı, bu da COVID kısıtlamalarının ortalama olarak akıl hastalığı oranlarına neden çok az katkıda bulunduğunu açıklayabilir.” verilerine yer veriliyor.
Yazısında gazetecileri yıllardır yaptıkları “standart” şeyi yapmakla eleştiren ve gazetecilerin “Sosyal medyadan kaynaklanıp kaynaklanmadığını bilmiyoruz, çünkü kanıtların hepsi korelasyonel ve korelasyonlar gerçekten çok küçük” dediklerini belirten Haidt, 2019 ile 2023 arasında yeni yapılan çalışmalarla artık daha net sonuçlara ulaşıldığını ifade etti. Profesör bu durumu “Artık sosyal medyanın depresyon ve anksiyetenin ve dolayısıyla kendine zarar verme ve intihar da dahil olmak üzere depresyon ve anksiyete ile ilgili davranışların küçük bir korelasyonu değil, önemli bir nedeni olduğuna dair çok sayıda kanıt var.” sözleriyle vurguladı.
Yayımlanan makale ve kitap pek çok tartışmayı da beraberinde getirdi. Kitaba eleştiri getirenler arasında yer alan Psikolog Candice L. Odgers Nature Dergisi’ndeki yazısında, akıllı telefon kullanım oranlarındaki artış ile gençlerin ruhsal hastalıkları arasında korelasyon olduğunu gösteren kanıtlar olduğunu, ancak birinin diğerine neden olduğunu kanıtlayan hiçbir şey olmadığını söyledi.
Judith Warner ise Washington Post için kaleme aldığı yazısında Haidt’in 11 Eylül, ekonomik çalkantılar, okul saldırıları, iklim krizi gibi stres faktörleri altında büyümenin psikolojik etkilerini azımsadığını savunuyor.
Bu haberler de ilginizi çekebilir:
Konu ile ilgili tartışmalar sürerken ekran başında geçirilen zamanı azaltmanın ve daha fazla egzersiz, sosyalleşme ve güneş ışığı almanın insan sağlığına iyi geldiği konusunda uzlaşıldığı görülüyor.