Haritalar sadece sınırları değil, çıkarları da çizer. Jeopolitika, bu çizgilerin dilidir.
Jeopolitika (Geopolitics), coğrafyanın siyasi güç üzerindeki etkisini inceleyen disiplindir. Dağlar, boğazlar, çöller, deniz yolları ya da iklim kuşakları… Tüm bunlar sadece doğa olayları değil; aynı zamanda devletlerin stratejilerini belirleyen, savaşları tetikleyen, ittifakları şekillendiren unsurlardır. Jeopolitika; fiziksel coğrafyayı, nüfus yoğunluğunu, doğal kaynakları ve ulaşım hatlarını devletlerin dış politikasıyla ilişkilendirerek yorumlar.
Kavram, 19. yüzyılın sonlarında İsveçli siyaset bilimci Rudolf Kjellén tarafından ortaya atılmıştır. Ardından Halford Mackinder’in “Heartland” teorisi (kara hâkimiyeti), Nicholas Spykman’ın “Rimland” doktrini (kenar kuşak hâkimiyeti) gibi stratejik yaklaşımlar Soğuk Savaş boyunca uluslararası siyaseti derinden etkilemiştir. Günümüzde Çin’in Kuşak-Yol Projesi, Rusya’nın Karadeniz politikaları ya da ABD’nin Pasifik’teki varlığı hep jeopolitik analizlerin zemininde değerlendirilir.
Jeopolitika, yalnızca savaşın ve diplomasinin dili değildir; aynı zamanda enerji hatlarının, göç dalgalarının, iklim krizinin, hatta teknolojik rekabetin de haritasını çizer. Coğrafya değişmez gibi görünse de, onun üzerinde kurulan anlamlar sürekli yeniden yazılır.
Jeopolitika ile jeostrateji arasındaki fark nedir?
Jeopolitika, coğrafyanın siyasi etkilerini analiz ederken; jeostrateji, bu analizlerden hareketle uygulanan politikalar bütünüdür. Yani jeopolitika düşünür, jeostrateji harekete geçer.
Türkiye’nin jeopolitik önemi neden bu kadar sık vurgulanır?
Türkiye üç kıtanın kesişiminde yer alır, enerji koridorları üzerinde bulunur ve Karadeniz–Akdeniz–Ortadoğu üçgeninde stratejik bir geçiş ülkesidir. Bu nedenle hem doğuyla hem batıyla sürekli yeniden konumlanmak zorundadır.
Jeopolitik düşünce günümüzde geçerliliğini yitirdi mi?
Tam tersine, siber güvenlik, veri hatları, dijital sömürgecilik gibi yeni meselelerle daha da derinleşti. Artık sadece toprak değil, bilgi, enerji ve algoritma akışları da haritalarla analiz ediliyor.
Coğrafya gerçekten bir kader midir?
Bu cümle tartışmalıdır. Coğrafya koşullar sunar, ama o koşulların nasıl değerlendirileceği toplumsal, siyasal ve teknolojik tercihlere bağlıdır. Kader, sadece doğru okunduğunda fırsata dönüşebilir.
Jeopolitik teoriler neden eleştirilir?
Çünkü bazı teoriler ırkçı, yayılmacı ya da determinist temellere dayanır. Özellikle faşist rejimler jeopolitik söylemi meşrulaştırma aracı olarak kullanmıştır. Bu nedenle eleştirel bir jeopolitik okuma şarttır.
Kitap Dünyasında:
Halford Mackinder – The Geographical Pivot of History: Jeopolitik düşüncenin klasik metni.
Robert D. Kaplan – The Revenge of Geography: Coğrafyanın tarih üzerindeki kalıcı etkisini güncel olaylarla birlikte ele alır.
Ayşe Buğra – Devlet ve Piyasa Karşıtlığının Ötesinde: Küresel siyaset ile ekonomik coğrafyanın kesiştiği Türkiye merkezli bir analiz.
Sinemada ve Dizilerde:
Charlie Wilson’s War (2007): Soğuk Savaş dönemi ABD-Sovyet rekabeti bağlamında Afganistan’ın jeopolitik önemi.
House of Cards: Washington’daki iç politik hesapların, enerji hatları ve dış politik hamlelerle nasıl iç içe geçtiğini gösterir.
Occupied (2015, Norveç): Norveç’in enerji bağımsızlığı nedeniyle işgale uğramasını konu eden çarpıcı bir jeopolitik kurgu.
Video Oyunlarında:
Hearts of Iron ve Europa Universalis: Gerçekçi harita dinamikleriyle uluslararası strateji simülasyonları.
Civilization serisi: Coğrafyanın, şehirleşme ve yayılma stratejisi üzerindeki etkisini deneyimleten bir klasik.
Tiyatro ve Diğer Sanat Alanlarında:
Aleksandr Dugin’in jeopolitik düşüncelerinin etkilediği sanat ve performans projeleri (özellikle Rus çağdaş sanatında).
İstanbul Bienali gibi uluslararası sanat etkinliklerinde “jeopolitik beden”, “harita üzerine kimlik” gibi tematik işler.
Jeopolitika, bir ülkenin kaderini sadece hükümetler değil, dağlar, nehirler, iklim kuşakları, yeraltı kaynakları ve harita çizgileri belirler düşüncesine dayandırır. Ancak bugün artık klasik anlamda “sınır” dediğimiz şeyler de esniyor. Dijital hatlar, siber savaşlar, veri yolları ve göç hareketleri de jeopolitik denklemde söz sahibi. Coğrafya hâlâ bir kader olabilir ama bu kaderi nasıl okuduğumuz, onu kimin lehine çevireceğimizi belirliyor.
Bu madde ilginizi çektiyse aşağıdaki başlıklara da göz atabilirsiniz:
► SALON SİYASETİ – Halktan Kopuk Stratejiler Dünyası
►SİYASET FELSEFESİ – Devletin Anlamı ve Eleştirisi
►KORKU SİYASETİ – Tehdit Algısı Üzerinden Yönlendirme ve Yönetme