Bağımsız Milletvekili Mustafa Yeneroğlu.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) dün (16 Aralık 2025) Türkiye’ye yönelik tarihi nitelikte bir karar daha aldı. Mahkeme, Bozyokuş, Karslı ve Seyhan gruplarını kapsayan dosyalarda 2.420 kişinin “kanunsuz suç ve ceza olmaz” ilkesi ile “adil yargılanma hakkı”nın ihlal edildiğini tespit ederek yeniden yargılama istedi. Daha önce binlerce benzer karara imza atan AİHM’in önünde bekleyen on binlerce dava daha olduğu öğrenilirken; karara ilişkin tepkiler gelmeye devam ediyor.
Hukuk devletinde varsayımla ceza olamayacağını kaydeden İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, Gülen cemaati yargılamalarında toptancı yargılama döneminin kapanması gerektiğini söyledi.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, dün açıkladığı üç ayrı kararla, toplamda 2.420 Türk vatandaşının yargılamasında hak ihlali yapıldığını tescil ettiğini belirten Yeneroğlu, bu kararlarla birlikte, benzer dosyalar kapsamında AİHM tarafından ihlal tespit edilen kişi sayısının 6.884’e ulaştığını hatırlattı.
Yeneroğlu’nun X hesabında yaptığı paylaşımda dile getirdiği hususlar şöyle:
Ortaya çıkan bu vahim tablonun ardında; her bir kişinin yarım kalmış hayatları, geride bekleyen çocukları, dağılan aileleri ve telafisi mümkün olmayan itibar kayıpları var. Diğer tarafta ise, AİHM’in açıkça ‘sistematik sorun’ olarak nitelediği bu tabloyla hala yüzleşmeyen bir anlayış bulunmaktadır.
Üstelik bu sayılar katlanarak artacak. Adalet Bakanlığı verilerine göre 2016–2024 yılları arasında silahlı terör örgütü suçundan verilen mahkûmiyet sayısı 332.176. Bu süreçte ceza hukukunun en temel güvenceleri olan “şahsilik” ve “kanunilik” ilkeleri, yerini kategorik, otomatik ve genelleyici bir cezalandırma pratiğine bırakmıştır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Büyük Daire’nin Yüksel Yalçınkaya kararını referans alarak ısrarla vurguladığı hususlar şunlardır:
Söz konusu yapının içindeki herkesin ya da her ByLock kullanan kişinin “otomatik” olarak terörist sayılması, hukuk devleti ilkesi bakımından temelsiz bir yaklaşımdır.
ByLock kullanımı, tek başına “silahlı terör örgütü üyeliği” suçlaması için kesin ve yeterli bir delil kabul edilemez. Mesaj içerikleri incelenmeden, bu içeriklerin suç teşkil edip etmediği ortaya konulmadan verilen mahkûmiyetler, adil yargılanma hakkını (Madde 6) ihlal etmektedir.
Bir uygulamanın kullanımını, geriye dönük olarak otomatik bir terör suçu deliline dönüştürmek, ceza hukukunun omurgasını oluşturan “kanunsuz suç ve ceza olmaz” (Madde 7) ilkesini fiilen askıya almak anlamına gelir.
Anayasa’nın 90. maddesi uyarınca, AİHM kararlarının gereklerini yerine getirmek siyasi bir tercih meselesi değil; doğrudan anayasal bir zorunluluktur.
Gelinen noktada atılması gereken makul ve zorunlu adımlar açıktır:
AİHM’in de en uygun giderim yolu olarak işaret ettiği üzere; mevcut ihlal kararları ışığında, benzer durumda olan binlerce dosya için yargılamanın yenilenmesi yolu açılmalıdır.
İktidar ve yargı organları, sistematik hale gelen bu hak ihlallerini durduracak yasal ve idari tedbirleri gecikmeksizin hayata geçirmelidir.
Yargılamalarda “niyet okuma”, varsayım ve şablonlar yerine; somut ve ikna edici delil kriterlerine geri dönülmelidir.
Bu haberler de ilginizi çekebilir:
Unutulmamalıdır ki adalet, ancak her bir dosyanın kendi özgül koşulları içinde ve evrensel hukuk standartlarına uygun biçimde değerlendirilmesiyle tecelli eder. Bu ağır mağduriyetlerin bir an evvel giderilmesi şarttır.
Velev'i
Google Haberler üzerinden takip edin
