Yazar Türköne, iktidarın 'yumuşama' hamlesini 'aynı stratejinin taktik hamlelerini şiddet ve gövde gösterisinden arındırmaya yönelik bir çevre düzenlemesi' ifadesiyle tanımladı.
Yazar Mümtaz’er Türköne, 12 Eylül ve 15 Temmuz ara dönemlerinin ikisini de hapiste geçirdiğini anlattığı yazısında “Bana sorarsanız ikincisi birincisine göre çok yumuşaktı. En basit ölçü kalıcılıktır.” dedi.
Yumuşamanın bir strateji değişikliği olmadığını belirten Türköne, iktidarın ‘yumuşama’ hamlesini ‘aynı stratejinin taktik hamlelerini şiddet ve gövde gösterisinden arındırmaya yönelik bir çevre düzenlemesi’ ifadesiyle tanımladı.
Türköne, “Yumuşakçalar, yani omurgası alınmış canlılar da pençesiyle ve dişleriyle avını parçalayan vahşi hayvanlar kadar tehlikeli olabilir. Zehirli deniz analarını hatırlayın.” benzetmesi yaptığı Turkish Post’taki yazısında, “Türkiye 15 Temmuz’dan sonra, tıpkı 12 Eylül’de olduğu gibi bir ara döneme girdi. Dönemin Başbakanı Binali Yıldırım, 15 Temmuz’un hemen arkasından Olağanüstü Hal ilan edilirken darbeyse alın size darbe” diye bir laf ederek, bu ara döneme girişimizi ilan etmişti. Bana sorarsanız, 2018 Mahalli Seçimleri ile bu ara dönem sona erdi. Gücünü darbeden alan otokrasiler girdikleri seçimi kaybetmezler. O yıl iki kere tekrarlanan İstanbul seçimi, ara dönemin de sonunu getirmiş, sonrası Mehter yürüyüşü gibi iki adım ileri bir adım geri yalpalamalarla yoluna girmişti.” değerlendirmesini yaptı.
Yazar Mümtaz’er Türköne yazısını şöyle tamamladı:
12 Eylül ve 15 Temmuz ara dönemlerinin ikisini de hapiste geçirdim. Bana sorarsanız ikincisi birincisine göre çok yumuşaktı. En basit ölçü kalıcılıktır. Son ara dönem, sandıktan çıkma bir iktidarın dikta özlemleri ve sancılarıyla geçti; ancak kalıcı bir başarı sağlayamadılar. Ürkek, çekingen hatta düpedüz korkak bir sivil iktidar eline geçen sürekli dikta rejimi fırsatını tereddütler arasında tüketti. Geriye kalan, sorumsuz ve denetimsiz ara dönem rejiminin kendi özgün dinamikleriyle ürettiği ve bugünkü yumuşamanın da sebebini oluşturan ekonomik kriz oldu. İktidarı tahtından etmesi kesin görünen ve kemer sıkma politikası ile bedeli halka ödettirilen ekonomik kriz, bu ara dönemin ahbap-çavuş kapitalizmine özgü keyfiliğinin, hukuksuzluğunun ve devletin ekonomik iktidarını çürüten yolsuzlukların kucağımıza bıraktığı dört başı mamur bir eser oldu. Devletin çivisini çıkartanların yerine tekrar yerleştirmesi örneği tarihimizde yok. Yeni bir aktör devreye girecek, sadece çiviyle uğraşmayacak, dağılan dişlileri de tek tek elden geçirecek.
İnsanî açıdan benim de onayladığım 28 Şubat generallerinin serbest bırakılması, bir dizi yumuşama hamlesinin ilk cüzü olarak yorumlandı. Cumartesi annelerine Galatasaray meydanının açılması pek öyle görünmedi. Siyasî rehinelerin âkibetini ara dönemden çıkışın işareti olarak yorumlayabilirsiniz. Yumuşama Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş’ın serbest bırakılması ile inandırıcı hale gelecek. Cumhurbaşkanlığı seçiminde %10 oy almış bir politikacı ile iktidara karşı sivil direnişe dönen Gezi olaylarının sembol isminin hapiste tutulması bir yargı kararı değil, ancak ve ancak ara dönemin uygulamasıdır.
Bunların tamamı yumuşak bir sahnenin, -iktidarın çok sevdiği teknikle- “yumuşama algısı oluşturma”nın simgeleri, meselenin asıl devasa kütlesi ve özü değil.
Ara dönemlerde gözlerinizi kapatınca buharlaşıp yok olmuyor: Kürt sorunu, Türkiye’de bütün kurum ve kurallarıyla demokrasiye ve hukuk devletine geçişin ana problem merkezi olarak yeniden yükselişe geçecek. Yumuşamanın, yapıcı politikaların, iktidarların çıkar hesaplarının üzerine çıkan millî politikaların gerçek yüzü bu alanda kendini gösterecek. En temel ölçü ise, Türkiye’nin Suriye, daha kesin sınırları içinde Suriye’deki Kürt varlığı olacak. Kuzey Doğu Suriye’deki örgütleri yok etmek için askerî müdahaleden, oradaki Kürt varlığının etkin garantörü olmaya uzanan Türkiye’nin çok geniş bir yelpazede birbirine zıt görünen alternatifleri var. Taktik yumuşama ile stratejik yumuşama arasındaki sınır Suriye’de, Kürtlerin kaderi üzerinden çizilecek.
Geçiş dönemlerinde yeni bir çağ başlatan dinamiklerle, statükoyu sürdürmeye çalışan çıkar ağları arasında sağa sola savrulmalar yaşanması doğaldır. Biri ileri atılmak ister, öbürü çelme takar. Onca tartışmaya, iktidarın ara dönem geçmişine simsiyah gölgeler düşürmesine rağmen Mafyaya yönelik operasyonlar yeni dönemin ruhunu iktidarın da (veya bir iktidar kliğinin de) kavradığını gösteriyor. Bu operasyonlar iktidarın asgarî bir kanun düzenine dönüş iradesini yansıtıyor. Alın size yumuşamanın en etkileyici belirtisi.
Ekonomik krizin elini kolunu bağlaması yüzünden iktidarın mecbur kaldıkları ile kendi geleceğini kurtarma telaşı babında yumuşamayı birbirinden ayırmalıyız. Muhalefetin sırtında yumurta küfesi yok. Rize mitingi, CHP’nin zamanlaması ve yeri doğru belirlenmiş şık bir hamlesi oldu. Özgür Özel’in cezaevinde Demirtaş’ı ziyareti, yumuşamada tam saha presin işareti.
Bu haberler de ilginizi çekebilir:
Akıl, yumuşak bir rekabetin iktidara da muhalefete de yarar sağlayacağını gösteriyor.
Tasfiye edilen ara dönem artıklarının gücü yumuşamayı engeller mi? Önümüze gelen gündemler yumuşak siyasetin önde olduğunu gösteriyor.