Gazeteci Murat Yetkin, Meclis'in yeni döneme başlamasıyla komisyondan geçen İsveç'in NATO üyeli konusunun Genel Kurul gündemine geleceğini belirterek, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 'siyasi hayatının en zor kararlarından birinin eşiğinde' olduğunu savundu. Yetkin'e göre risk, İsveç'e onay verildikten sonra ABD Başkanı Biden'in F-16 için "uğraştık ama olmadı" deme ihtimali.
TBMM’nin kış dönemi ara tatili 16 Ocak’ta bitiyor. TBMM’nin önündeki en önemli konuların başında ise İsveç’in NATO’ya katılımının oylanacağı oturum olacak. İsveç’in üyeliğine Meclis Dışişleri Komisyonu’nda onay verilmişti ancak Türkiye ABD’den F-16’lar konusunda güvence almadan oylamayı yaptırmayacağının işaretlerini daha önce vermişti. Gazeteci Murat Yetkin’e göre İsveç’in NATO üyeliğinin geleceği Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın siyasi hayatının en riskli kararlarından birinin eşiğinde. Yetkin, “riskin” neden kaynaklandığına da açıklık getirdi.
Yetkin, Yetkin Report’taki yazısında “Erdoğan’ın siyasi riski: İsveç, F-16’lar gelmeden NATO’ya girecek mi?” başlıklı yazısında, “Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan siyasi hayatının en zor kararlarından birinin eşiğinde. Siyasi riski yüksek bu stratejik adımı da sadece Cumhurbaşkanı şapkasıyla değil AK Parti lideri şapkasıyla TBMM’de atması gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Erdoğan’ın siyasi riski bulunan zor kararının, Türkiye’nin sadece güvenliğini ve dış ilişkilerini değil, dolayısıyla ekonomisini de etkileyebilecek türden olduğunu söyleyen yetkin, “ABD yönetimi F-16 satışı için adım atmadan İsveç’in NATO üyeliğini TBMM Genel Kurulunda oylatıp onaylatacak mı?” diye sordu.
Bu haberler de ilginizi çekebilir:
Yetkin, yazısının devamında şunları yazdı:
“Erdoğan, ABD ile kurula zor denklemi 18 Aralık’ta uçağına çağırdığı gazetecilere en anlaşılabilir şekliyle açıklamıştı. ABD Başkanı Joe Biden 14 Aralık’ta telefon ederek eğer Erdoğan İsveç’in NATO üyeliğinin TBMM’den geçmesini sağlarsa, kendisinin de Türkiye’ye F-16 satışının Kongre engeli aşmasını sağlayacağını söylemişti. Türkiye ise İsveç’in PKK’nın Türkiye karşıtı eylemlerine yeterince karşı durmadığını vetosuna gerekçe gösteriyordu. Savunma Bakanı Güler ise 16 Aralık’ta, Erdoğan’ın Gazze ve Holokost çıkışlı Almanya seyahatinden bir gün önce, F-16 olmazsa Eurofighter almak istediklerini söyledi. Riski olan bir çıkıştı; Türkiye’nin savunma açığını, savaş uçağı ihtiyacını dile getiriyordu.
Burada Biden’in o telefonda Erdoğan’ın 7 Aralık’ta Atina’yı ziyaret ederek Yunanistan’la yakınlaşma çabasından övgüyle söz ettiğini de anımsatmamız gerekiyor. Erdoğan’ın 20 Aralık’ta “darbeci” dediği Mısır Cumhurbaşkanı Abdül Fettah Sisi’yi üçüncü seçimini kazandığı için tebrik ettiğini de anımsayalım. Bu adımlar adeta ABD’ye bu uçakları bölgedeki müttefiklerini tehdit için istemiyorum mesajı gibiydi; PKK’yla mücadele ise aynı zamanda NATO sınırlarını savunmak sayılırdı.
Geriye kararın Meclis’ten geçmesi kalmıştı ki, PKK 22 Aralık’ta saldırdı. Irak’ta 12 askerin şehit olduğu açıklaması siyaseti gerdi.
Acaba Erdoğan bu gelişme üzerine İsveç kararının TBMM Dışişleri Komisyonunda AK Parti oylarıyla geçmesine izin verecek miydi?
Erdoğan’ın İsveç onayını, 11-12 Temmuz 2023’teki NATO Zirvesinde Biden’a söylediği gibi Meclis’e göndermesi, 1 Ekim’de Meclis’in açılacağı gün PKK’nin İçişleri Bakanlığına intihar saldırısı, ardından ABD askerlerinin Suriye’de PKK hedeflerine yönelen Türk SİHA’sını düşürmesi ve Gazze Krizinin patlamasıyla ertelenmişti. Ama yine de Erdoğan, müttefiki MHP lideri Bahçeli’nin itirazına rağmen 24 Ekim’de onayını imzalayıp Meclis’e göndermişti.
22 Aralık PKK saldırına rağmen Erdoğan riski aldı ve Meclis Dışişleri Komisyonu 26 Aralık’ta İsveç’in üyeliğini onayladı. Üstelik sadece AK Parti değil, MHP ve ana muhalefet CHP de olumlu oy kullanmıştı.
Şimdi Meclis yeniden açılıp İsveç’in NATO onayının nihai aşama olan Meclis Genel Kuruluna gelmesi öncesinde PKK 12 Ocak’ta yine saldırdı; Irak’ta 9 Türk askerinin şehit olduğu açıklaması siyaseti yeniden sarstı.
İsveç’in NATO üyeliğinin TBMM Genel Kurunda oylanarak onaylanması tersinmez, yani geri dönüşü olmayan bir adım, yani Türkiye bir aşamada bu kararını geri alamayacak NATO’daki oy birliği sistemi nedeniyle.
Ankara’daki endişe, İsveç onayının verilmesi ardından Biden’ın Erdoğan’a “Uğraştık ama olmadı” deme ihtimali. Siyasi riski yüksek olan durum işte bu.
Öte yandan Türkiye’nin kolektif hafızasında acı ve çok pahalıya mal olan bir örnek var. 12 Eylül 1980 askeri darbesinin lideri Kenan Evren, ABD’nin darbe ve getirdiği hak ve demokrasi ihlallerine göz yumması pazarlığıyla (Yunanistan’ın 1974 Kıbrıs harekâtına tepki olarak çıktığı) NATO’nun askeri kanadına dönüş onayını vermişti. O zamanlar genç bir senatör olan Biden’ın da rol oynadığı bu süreç de kamuoyuna ABD’nin Türkiye’nin Yunanistan’la birlikte Avrupa Birliğine girmesini sağlayacağı ama “asker sözünde” durmadığı çarpıtmasıyla yansıtılmıştı.
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın 6 Ocak’taki Türkiye ziyareti, Gazze Krizi bir yana, Erdoğan’ı İsveç kararı Meclis’ten geçerse ABD Dışişlerinin Kongre’ye satış izni yazısını yazacağı ve bunun da Kongre’deki 15 günlük itiraz süresini kazasız belasız atlatması için gerekenin yapıldığına ikna etmek amacını taşıyordu. Blinken’ın hemen ardından Atina’ya gidip F-35 sözü vermesi de Kongre’deki Yunanistan lobisinin F-16 satışının engellenmemesi amacıylaydı. İsrail ve Ermenistan lobileri de Biden’ın sorunu oluyor bu durumda.
Biden yönetimi “sözümüz söz” diyor ama Erdoğan bir de F-16 konusunda “Aldatıldım” demek istemiyor.
Neticede Türkiye çaresiz değil. Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin’in Su-35 ve Su-57 teklifi ortada. Ancak Savunma Bakanı Güler’in Eurofighter beyanından Türkiye’nin kendi uçağını yapana dek savaş uçağı ihtiyacı bulunduğundan ama NATO ve dolayısıyla Batı’dan kopmak istemediği sonucunu çıkarabiliriz.
Dolayısıyla ABD’nin sözünü tutup tutmayacağı NATO’nun güvenilirliği bakımından da bir sınav olacak.
Başa dönüyoruz; Erdoğan siyasi riski alıp önümüzdeki hafta veya haftalarda İsveç’in NATO üyeliğini Genel Kurul’da oylatıp onaylatacak mı? Gözler Meclis’te.”