Judi Dench (FOTOĞRAF: JUSTIN TALLIS / AFP)
Sinemanın ve tiyatronun yaşayan efsanelerinden Judi Dench, yıllardır mücadele ettiği göz hastalığının artık günlük yaşamını ve mesleğini sürdürmesini zorlaştırdığını söyledi.
Ünlü oyuncu, ITV News’e verdiği ortak röportajda — karşında 1979 yapımı Macbeth’ten bu yana dostu ve meslektaşı olan Ian McKellen varken — durumunu büyük bir açıklıkla paylaştı.
“Hayır, beni kamerada göremezsiniz çünkü artık göremiyorum,” dedi Dench. McKellen, hafif bir şakayla “Ama biz seni görebiliyoruz” deyince Dench gülümseyerek karşılık verdi: “Evet, sizin silüetinizi görebiliyorum. Seni o kadar iyi tanıyorum ki, Macbeth atkından bile anlarsın. Ama artık kimseyi tanıyamıyorum.” Dench sözlerini şöyle sürdürdü: “Televizyonu göremiyorum, okuyamıyorum.”
McKellen espriyle, “Hiç tanımadığın birine gidip ‘Ne hoş görünüyorsun!’ dediğin oluyor mu?” diye sorduğunda Dench’in yanıtı, durumun hüzünlü gerçekliğini daha da belirginleştirdi.
Bu haberler de ilginizi çekebilir:
Shakespeare in Love’daki unutulmaz performansından, Daniel Craig döneminde canlandırdığı M rolüne kadar kariyeri boyunca her kuşağa dokunan Dench, 2012’den beri yaşa bağlı makula dejenerasyonu ile mücadele ediyor. Retinanın merkezini etkileyen bu hastalık, merkezi görme kaybına ya da ciddi bozulmalara yol açıyor.
Ünlü oyuncu geçen yıl emekliliğe hazırlandığının sinyallerini vermiş, ondan önceki yıl da uzun replikleri ezberlemenin artık güçleştiğini ifade etmişti: “Uzun bir rolüm olduğunda zorlanıyorum. Bana metni öğretecek çok arkadaşım var ama henüz bir çözüm bulamadım. Yine de fotoğrafik hafızam var.”
Dench’in son ekran işi, Will Ferrell ve Ryan Reynolds’ın başrolünde olduğu 2022 tarihli Apple TV+ müzikal komedisi Spirited’daki küçük rolüydü. ITV ayrıca oyuncunun yakın zamanda Birleşik Krallık’ta yayımlanan bir yılbaşı reklamında da yer aldığını belirtti.
Dench ve McKellen bugünlerde, İngiltere’deki okullarda Shakespeare müfredatını yenilemeyi amaçlayan bir eğitim girişimini destekliyor. Proje, provaları birer öğretim aracına dönüştürerek öğrencilerin Shakespeare’i sahneleme yoluyla anlamasını hedefliyor.
Sinema, müzik ve edebiyat dünyasında pek çok isim yaş ilerledikçe görme ya da işitme kaybıyla yüz yüze geldi. Bu kayıplar çoğu zaman kariyerin yönünü değiştirdi; kimi zaman sahneden çekilmeye, kimi zaman da yeni çalışma yöntemleri geliştirmeye yol açtı. Bu durum, yaratıcılığın bedensel sınırlara rağmen sürebildiğinin de çarpıcı bir göstergesidir.
Örneğin, Ray Charles ve Stevie Wonder, görme kayıplarını müziğin merkezine taşıyarak modern popüler kültürün en güçlü figürleri hâline geldi. Ludwig van Beethoven, işitme duyusunu büyük ölçüde yitirdiği yıllarda eserlerinin en radikallerini besteledi; yaratıcılığın dış seslere değil, içsel işitmeye bağlı olabileceğini gösterdi.
Edebiyat dünyasında Jorge Luis Borges, yaşla ilerleyen retinal bir hastalık nedeniyle körlüğe yaklaşmış olmasına rağmen, en güçlü alegorilerini ve labirent kurgularını bu dönemde kaleme aldı. Körlük onun için yalnızca bir kayıp değil, aynı zamanda yeni bir düşünme biçimiydi.
Sinemada ise Judi Dench, yaşa bağlı makula dejenerasyonunun etkileri nedeniyle rol seçimlerini sınırlamak zorunda kaldı; metinleri okuma ve yüzleri ayırt etme güçlüğü, onu hafıza teknikleri ve yardımla öğrenme süreçlerine yöneltti. Benzer şekilde, Anthony Hopkins de işitme kaybını zaman zaman dijital desteklerle aşarak kariyerine devam etti.
Bu örneklerin ortak noktası, duyusal kayıpların yaratıcı üretimi durdurmadığı; aksine çoğu zaman yeni bir ifade alanı, yeni bir ritim ve yeni bir iç dünya açtığıdır. Bedensel sınırlılık, kimi sanatçılar için estetik bir derinliğe, kimileri içinse çalışma biçimlerini yeniden icat etmeye dönüştü. Yaratıcılık, böylece duyuların ötesinde bir direniş biçimi olarak varlığını sürdürdü.
Velev'i
Google Haberler üzerinden takip edin
