Cem Demirer’in ilk uzun metraj filmi Mendirek, Bozcaada’daki iki kuzenin hesaplaşması üzerinden bir erkeklik mücadelesi ortaya koyuyor.
Cem Demirer’in ilk uzun metraj filmi olan Mendirek, alışılmış gösterimin aksine, erkek düzenin sıradan bir yaşamda bile erkeklere dayatabildikleri etrafında şekillenen bir hikâye sunuyor. Film, otorite baskısı, ekonomik sorunlar ve özel hayatlarıyla küçük bir ada içerisinde mücadele etmeye çalışan iki kuzen üzerinden bir erkeklik mücadelesi ortaya koyuyor. Dünya prömiyerini 46. Atlanta Film Festivali’nde yapan, 29. Adana Altın Koza Film Festivali’nde En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu ve Film Yönetmenleri Derneği En İyi Yönetmen ödüllerini kazanan Mendirek, ana karakterleri dışında tüm oyuncuların ada halkı ve gerçek balıkçılardan oluşmasıyla da dikkat çekiyor.
Film ekibinin yaratıcı kısmında da erkeklerin ağırlıkta olduğu Mendirek’te neredeyse hiç kadın karakter olmadığını söylemek mümkün. Kadın varlığı çok silik bir şekilde yalnızca iki karakterle yer alıyor; biri Aslan’ın annesi, diğeri ise Yılmaz’ın kendisini terk etmiş olan eşi Melek. Karakterlerin temsil ettiği durumu güçlendirmek için gelen bu iki kadın yalnızca bir iki ufak sahnede görülüyor.
Aslan’ın annesi filmde, oğluyla olan bire bir ilişkisiyle ve çocuğunun babasıyla olan iletişiminde tampon oluşuyla yer alıyor. Her iki sahnede de kadının varlığı, Aslan’ın çizilen “yetersiz erkek” imajını güçlendiren bir unsur olarak bulunuyor. “Silik” bir karakter oluşuyla adadaki diğer erkeklerin eğlence malzemesine dönüşen Aslan, yalnızca annesi tarafından olduğu gibi kabul görüyor. Babası ise ”Ne aslanmış be, kedi kedi!” gibi sözleriyle Aslan’ı “yeterince erkek olmamak”la suçluyor.
Yılmaz’ın eşi Melek’in ise yüzü neredeyse hiç gösterilmiyor filmde. Başta Yılmaz’la olan ilişkisinin tam olarak anlaşılamadığı Melek üç ayrı durumda seyircinin karşısına çıkıyor. İlk olarak Yılmaz’ın Instagram stalk’uyla tanışılan Melek, daha sonra Yılmaz’ın ısrarlı aramalarında ve rüyasında yer alıyor. Gizli numaradan ve açıktan arayarak Melek’i döndürmeye ve kadının ne düşündüğünü anlamaya çalışan Yılmaz, amcası (Aslan’ın babası) tarafından eşini elinde tutamamakla suçlanıyor. Adadaki erkek düzeninin hâkimi olarak sunulan amcanın, filmde ailesine hiç yer verilmeyen Yılmaz üzerindeki etkisi ise çok net bir şekilde görülüyor. Amcasıyla olan ilişkisi Yılmaz’ın nasıl düzenin polisine dönüştüğünü açıklıyor.
Artan telefon aramaları ve amca faktörüyle kim olduğu netleşen Melek yalnızca Yılmaz’ın bilinçaltı rüyasında tam anlamıyla seyirciye görünüyor. Yılmaz’la yaptıkları son telefon görüşmesinde ise Yılmaz’ın “Ben kötü bir insan mıyım?” sorusuna “evet” cevabı veren Melek, Yılmaz’ın iç hesaplaşmasını yaptığı bir araç olarak rol alıyor. Filmdeki kadın gösteriminin azlığını yönetmen Cem Demirer ise “Filmin büyük bir kısmı denizde geçtiği ve balıkçılar etrafında şekillendiği için kadın karakterler fazla göz önüne çıkmadı. Çünkü Bozcaada’da balıkçılık genellikle erkekler tarafından yapılıyor. Bu durum senaryonun her aşamasında böyleydi. Melek karakterinin ulaşılamazlığı, Yılmaz karakterini daha takıntılı bir hale getiriyor. Bu nedenle Melek’i ulaşılmaz biri gibi tasvir etmek, Yılmaz’ın paranoyak durumunu daha etkili kılıyor. Bence, Melek karakterini göstermemek, onu göstermekten daha etkili.” sözleriyle açıklıyor.
“Erkek olmamak”la suçlanan ve kendini ispat çabasında olan Aslan’ın ve adadaki düzenin polisine dönüşmüş Yılmaz’ın çatışması üzerinden erkekliğin sorgulandığı Mendirek, farklı zamanlarda seyircinin her iki karakterle de empati kurmasını sağlayarak karakterler arasında taraf tutulmasının önüne geçiyor. Birlikte büyüdüğü kuzeni Aslan’ı “yeterince erkek olamadığı” için düştüğü durumlardan kurtarırken kuzeninin sessizliği yüzünden başına sorunlar açılması Yılmaz’ın kuzeninin sakladığı sırrı fark etmesi üzerine yaşadığı tedirginliği açıklıyor. Kuzeninin alay konusu olmasındaki rahatsızlığının kendi imajını düşünüyor oluşundan mı, yoksa Aslan’ın iyiliğini düşünüyor oluşundan mı kaynaklandığı netleşmeyen Yılmaz’ın sır karşısındaki eylemleri de benzer bir muallaklık barındırıyor. Adanın ya da en azından içindekilerin yok olmasını dileyen Aslan’ın ise ezilerek büyümüş olması ve hâlâ benzer sebeplerle alay konusu oluyor oluşu, birlikte çalıştığı kuzeniyle, adayı terk etmesini ve kendisini adadakilere kanıtlamasını sağlayacak sırrını paylaşmamasını açıklıyor.
Bir hızlanıp bir durulan ritmi ve ses kullanımıyla izleyicinin düşünmesine alan açan film, geçiş sahnelerinde seyircinin bir önceki sahne üzerine düşünmesini sağlayarak da empatiye olanak tanıyor. Bu durum, nefes seslerinin ve müzik kullanımlarının bir sonraki sahneye taşınması ve bir karakterin denize dalış sesiyle diğer karakterin düşüncelere dalışının izletilmesi gibi teknik özelliklerle de destekleniyor.
Bu haberler de ilginizi çekebilir:
Dişil addedilen konuşmanın âdeta yasak olduğu kuzenlerin sessiz hesaplaşmasını ve aslında çok da memnun olmadıkları düzenden çıkamayışlarını gösteren Mendirek, MUBI Türkiye kataloğunda erişime açık.