Münih Filarmoni Orkestrası şefi Lahav Shani, Fotoğraf: Tobias Hase (www.mphil.de)
Avrupa’da sanat ve siyaset bir kez daha karşı karşıya geldi. Belçika’nın önde gelen etkinliklerinden Ghent Festivali, Münih Filarmoni Orkestrası’nın konserini programdan çıkardı. Gerekçe, orkestranın şefi Lahav Shani’nin İsrailli kimliği oldu.
The Times’ın aktardığına göre festival yönetimi, bu kararın “sükûneti koruma” ve “İsrail hükümetinden mesafe koyma” amacı taşıdığını öne sürdü. Ancak karar Almanya’da büyük tepkiyle karşılandı. Alman hükümeti, bunun yalnızca bir sanatçının kökeni nedeniyle dışlanması olduğunu savunarak, açıkça “antisemitizm” ifadesini kullandı.
Olay, Avrupa kültür dünyasında sanatsal ifade özgürlüğü ile ulusal kimlikler arasındaki kırılgan sınırları yeniden gündeme taşıdı. Shani, bugüne dek Berlin ve Amsterdam’daki orkestralarla verdiği konserlerle saygın bir uluslararası kariyer inşa etmişti. Onun isminin bir festival programından çıkarılması, sanatın evrenselliği ve siyasetin müdahalesi arasındaki gerilimi bir kez daha görünür kıldı.
1989 doğumlu Lahav Shani, İsrail’in en parlak genç orkestra şeflerinden ve piyanistlerinden biridir. Henüz çocuk yaşta Tel Aviv’de klasik piyano eğitimi almaya başlayan Shani, ilerleyen yıllarda Berlin’de dünyaca ünlü şef Daniel Barenboim’in öğrencisi oldu. Bu eğitim, onun müzikal çizgisinde belirleyici bir etki bıraktı.
Bu haberler de ilginizi çekebilir:
Shani, uluslararası sahneye 2013’te prestijli Gustav Mahler Şeflik Yarışması’nı kazanarak adım attı. Ardından Avrupa’nın önemli orkestralarıyla sahneye çıktı. 2018’de Rotterdam Filarmoni Orkestrası’nın müzik direktörlüğüne getirildiğinde, bu görevi üstlenen en genç şeflerden biri olarak dikkat çekti. Aynı dönemde Berlin Staatsoper’de konuk şeflik yaptı ve Berlin Filarmoni’den Londra Senfoni Orkestrası’na kadar pek çok büyük toplulukla çalıştı.
2020’de İsrail Filarmoni Orkestrası’nın müzik direktörlüğüne getirilen Shani, ülkesinde Zubin Mehta’dan sonra bu prestijli koltuğu devralan ilk isim oldu. Çok yönlü bir sanatçı olarak konserlerinde zaman zaman piyano başına da geçiyor; hem şef hem de solist kimliğini bir arada sergiliyor.
Bugün Lahav Shani, klasik müziğin yükselen kuşak liderleri arasında gösteriliyor. Şeflikte disiplinli ama yenilikçi üslubu ve piyanist olarak virtüözitesiyle uluslararası alanda saygın bir konum edinmiş durumda.
Son yıllarda uluslararası siyasetin gerilimleri, sahne sanatlarına doğrudan yansımaya başladı. Rusya’nın 2022’de Ukrayna’yı işgali sonrası pek çok Batı ülkesi yalnızca ekonomik yaptırımlara değil, kültürel boykotlara da yöneldi. Dünyaca ünlü orkestra şefleri Valery Gergiev ve Tugan Sokhiev, Kremlin’e yakınlıkları gerekçe gösterilerek Avrupa’daki görevlerinden ayrılmak zorunda kaldı. Gergiev’in Milano’daki La Scala’daki ve Münih Filarmoni Orkestrası’ndaki görevleri iptal edilirken, Sokhiev hem Toulouse Orkestrası hem de Bolşoy’daki pozisyonlarını kaybetti.
Benzer şekilde, Rus sanatçılarının konser ve turneleri pek çok yerde iptal edildi. Büyük orkestralar, solistler ve hatta bale toplulukları bu boykotların hedefi oldu. Eleştirmenler, bu yaklaşımın sanatı siyasetten ayırmak yerine tam tersi bir etki yarattığını ve bireysel sanatçıların ulusal kimlikleri üzerinden yargılandığını dile getirdi.
Bugün Belçika’da Lahav Shani örneğinde olduğu gibi, kültürel etkinliklerde milliyet ve siyasal konumun öne çıkarılması, sanatın evrensel doğasıyla çelişen bir gerilimi gözler önüne seriyor. Sanatçılar üzerindeki bu baskılar, uluslararası kültür diplomasisinin ne kadar kırılgan bir zeminde ilerlediğini hatırlatıyor.