Ne eğitimde ne istihdamda varlar: 2,5 milyon genç nerede? 

Ne istihdamda ne eğitimde olan gençlerin sayısı 2,5 milyon gibi devasa bir rakama ulaştı. Karakteristik özellikleri ise çocukluktan yetişkinliğe geçişin sürekli ertelenmesi, ekonomik ve kültürel olarak bağımsız olamama, aileyle birlikte yaşama... Ve en kötüsü de tablonun sistemle-ekonomiyle bağlarını kuramayan gençlerin, durumlarının sorumlusu olarak kendilerini görüyor olması.   

TÜİK verilerine göre, Türkiye’de 2,5 milyon genç ne okuyor ne de çalışıyor. Ülkedeki 15-24 yaş arasındaki nüfus 11 milyon 796 bin olduğuna göre; eğitimde ve çalışma yaşamında olmayan bu gençler, toplam gençlerin yüzde 21,4’üne denk geliyor. Bu devasa oran, konunun boyutlarını da çiziyor.

Habitat Derneği tarafından ‘ev genci’ olarak kavramsallaştırılmış bu tablo, eğitimini tamamlamış olmasına rağmen iş bulamayan gençleri tarif etmek için kullanılıyor. Yani ne eğitimde ne istihdamda olan gençler… NEET (Not in Education, Employment, or Training)

Türkiye’ye özgü bir tablo değil ancak yapılan araştırmalar, NEET oranının en çok arttığı 2’nci ülkenin Türkiye olduğunu söylüyor.

Çünkü Türkiye’de her 4 üniversite mezunundan 1’i işsiz… Başka bir deyişle OECD ülkeleri ortalamasında eğitim düzeyi arttıkça işsizlik oranının düşmediği tek ülke Türkiye.

ANA EKSEN YOKSULLUK VE CİNSİYET

Bu alanda çalışan uzmanlar; ‘ev genci’ tanımının varsıl aile çocuklarını da kapsadığını ancak bu oranın düşük olduğuna dikkat çekiyor. Ana eksen ise yoksulluk ve cinsiyet…

Eğitim Reformu Girişimi’nin raporuna göre; 2023-24’te eğitim dışı kalan çocuk sayısı bir önceki döneme göre yüzde 38,4 artarak 612 bini geçti.

Yine bir başka araştırmaya göre, üniversiteyi kazandığı halde gidemeyen gençlerin sayısı 1 milyona yaklaştı.

EĞİTİMDEN UZAKLAŞMA: YOKSULLUK 1’Nİ SIRADA 

Ekonomik sebepler ve yoksulluk, çocuk ve gençlerin okullarını bırakmasındaki nedenlerin başında geliyor.

Özellikle başka bir şehirde üniversite kazanan gençler için bu, barınma giderleri de işin içine girdiğinde karşılayamayacakları kadar yüksek bir maliyet demek.

İlköğretimde ise ‘okullarda 1 öğün ücretsiz yemek’ verilmesi, çocukların eğitimde kalmasını sağlayacak önemli bir etken olarak tarif ediliyor. Çünkü böylece çocuk hiç değilse okulda karnını doyuracak ve çocuk okula giderse ailenin cebinden para çıkmamış olacak.

GENÇ İŞSİZLİĞİ: İŞ BULMA SÜRESİ ORTALAMA 1 YIL

Olur da eğitim bir şekilde tamamlandı diyelim, bu kez gençleri bekleyen malum sorun işsizlik… TÜİK’e bakarsak gençler arasında işsizlik, son 10 yılın en düşük seviyesinde. TÜİK’in bakmadığı ise ‘geniş tanımlı işsizlik’…

Son 1 ayda iş arama kanallarından en az birini kullanmamış olanlar TÜİK’in radarına girmiyor, dolayısıyla işsiz de sayılmıyor.

Oysa ki, NEET sayısının artışında mezuniyet sonrası iş arama süresinin uzunluğu da bir diğer etken. Konuyla ilgili çalışmalar, üniversite mezunu bir gencin makul bir iş bulabilmek için ortalama 1 yıl beklediğini söylüyor.

HER 4 NEET’TEN 3’Ü KADIN

Ne istihdamda ne eğitimde olan gençlerle ilgili Türkiye’ye özgü bir diğer çarpıcı veri ise her 4 NEET gençten 3’ünün kadın olması.

NEET oranı 15-24 yaş grubunda AB’de erkeklerde yüzde 9.5, kadınlarda yüzde 9.7. Türkiye’de ise erkeklerde yüzde 16, kadınlarda yüzde 32. Yani kadınlar için AB’nin 3 katı.

Türkiye’deki bu tabloyu açıklayan temel argümanların başında ataerkil kültürel değerler, toplumsal cinsiyet rolleri ve kadın-erkek eşitsizliği geliyor. Yani ev işleri, temizlik, yemek, yaşlı bakımı, kardeş bakımı hep kadının görevlerinden…

Yine bu alanda yapılan çalışmalar, zorunlu eğitimin süresinin yükselmesinin eğitime katılan kız çocuklarının oranını artırdığını ancak bu kadınların NEET içindeki yüzdesini değiştirmediğini söylüyor.

EKONOMİK VE KÜLTÜREL OLARAK AİLEYE BAĞIMLILIK

NEET’lerin karakteristik özellikleri ise çocukluktan yetişkinliğe geçişin sürekli ertelenmesi, ekonomik ve kültürel olarak bağımsız olamama, aileyle birlikte yaşama, evlenip boşansalar da ailenin yanına dönme… Dolayısıyla aileye bağımlılık ve ailenin değerlerini yeniden üretme…

Konu üzerine çalışan Koç Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Fatoş Gökşen, Birgün Gazetesi’nden Semra Kardeşoğlu’na ne eğitimde ne istihdamda olan bu gençlerin hallerini şöyle özetlemiş:

ERTELEME VE KURSLAR…

“Bağımsız bir birey olarak yaşam kuramıyorlar. Ancak bu gençler kendilerini işsiz olarak da tanımlamıyor. Hep bir beklenti içindeler. Çok miktarda kurs, sertifika programlarına katılıyorlar. Dil kurslarına gidiyorlar, bu kursların önlerini açacağını düşünüyorlar. Oyunculuk kursu, seslendirme ya da spikerlik kurslarına yöneliyorlar. Sürekli bir erteleme ve yeni beceriler ekleme hali var. Bu becerilerin önlerini açacağını düşünüyor, kendilerine yeni bir gelecek tahayyül etme halleri var.”

‘ZALİM İYİMSERLİK’

Gökşen, bu tabloyu ‘zalim iyimserlik’ diye tanımlamış: “Ve bunun için sürekli anlamlı ya da anlamsız yatırımlar yapıyorlar. Ama bu yatırımların sonu yok. Sürekli erteleme hali var. Araştırmacı Berlant, bu duruma ‘zalim iyimserlik’ diyor. Tekstilde merdiven altı atölyede çalışan genç bir erkek, olmayan parasıyla oyunculuk kursuna gidiyor mesela. Zalim iyimserlik tam da bu işte…

‘GENÇLER KENDİLERİNİ SUÇLUYOR’

Gökşen, ‘gelecek tahayyülleri’ yerini ‘hayal kırıklığına’ bıraktığında ise gençlerin kendilerini suçladığına, ‘başarısızlığın’ sorumlusu olarak kendilerini gördüğüne dikkat çekiyor:

“Durumlarından neo-liberal politikaları değil kendilerini sorumlu tutuyorlar. Sistemi, devleti, ekonomiyi değil kendilerini sorumlu görüyorlar. Bu da günümüz politikasıyla bağlantılı. Talep etmeme, apolitik olma, gençler arasında örgütlenme ve siyasi katılımın zayıf olması gibi zafiyetler var.”

Başta da dediğimiz gibi bu alandaki rakamlar çarpıcı. 2,5 milyon genç ‘başarısız olmuş’ olamaz herhalde, bu kadarına onların bile gücü yetmezdi çünkü.

Velev'i Google Haberler üzerinden takip edin

ÖNERİLEN İÇERİKLER

WP Twitter Auto Publish Powered By : XYZScripts.com