Mümtaz’er Türköne yazdı: Alparslan Türkeş mi, Osman Kavala mı?

Mümtazer Türköne: Alparslan Türkeş’in ve benim yargılandığım kanun maddeleri ile (Eski TCK’nın 141, 142 ve 146) Osman Kavala’yı (ve tabii beni) içerde tutan kanun maddeleri hemen hemen aynı.

  • ü
  • 22 Temmuz 2024
  • ü
  • Gündem

“Türkeş de Kavala da benzer kanun maddeleriyle yargılandılar. İkisinin asıl ortak paydası ise kanun maddeleri değil, hukuksuzluk oldu” değerlendirmesini yapan Mümtazer Türköne’nin The Turkish Post’ta yayınlanan yazısını aktarıyoruz:

Ömrünün yedi senesini cezaevinde geçirmiş bu iki ismi karşılaştıranlar, Rahmetli Türkeş’in ikisi de milletvekili olan iki çocuğu.

Babalarının siyasî mirasını tüketerek kariyerlerini sürdüren bu iki kardeşin, kendilerine ait, kendilerinin geliştirdiği bir siyasî sermayeleri hiç olmadı. Babalarının ismi bazen ayaklarının altına serilen kırmızı bir halı oldu, bazen de onları paraşütle zirvelere indirdi.

Sanıyorum aksini kimse öne sürmez: O soyadına sahip olmasalardı, ikisinin Esame defterinde kaydı olmazdı.

Zaten tartışmanın hemen kişisel bir mugalataya dökülmesi, oradan iki kardeşin eteklerinde biriktirdikleri taşları babalarının arkasına saklanarak birbirlerine atmaları, hikmetin onlarda olmadığını gösteriyor.

Aslında hem Alparslan Türkeş hem de Osman Kavala adına ikisini karşılaştırarak söz söyleme hakkına en fazla sahip olanlardan biri benim.

Neden mi?

Türkeş’in 7 yıl yattığı ve bir numaralı sanığı olduğu MHP ve Ülkücü Kuruluşlar davasının sanıklarından biri de bendim. Aynı dosyada yargılandık ve aynı suçlamalara maruz kaldık. Aynı dava dosyasından yargılananlar birbirimize “cürüm” derdik. Ben Türkeş’le “cürüm”düm. Hepsi anayasayı zorla değiştirme suçu kapsamındaydı. 80 darbesinde 24 yaşındaydım, hayata yeni atılmıştım ve 2.5 senem bu dava yüzünden gıyabi ve vicahi tutuklu olarak buharlaşıp gitti. Sonunda Türkeş’le beraber beraat ettim.

Türkeş’in çocukları Ülkücülüğün çilesini çekmemiştir; bırakın çile çekmeyi milliyetçiliğin tarihini, Türkçülüğün esaslarını bilmezler, babalarının icat ettiği 9 Işık’tan üçünü bile sayamazlar.

Tuğrul Türkeş ile aynı yaştayız. Talebeliğimizde biz her gün ölümle burun buruna yaşarken, o kendi başına Beştepe’ye gayet rahat gider gelirdi. Ülkücülerle hiç teması yoktu. Türkeş’in Oran’daki evinin önünde nöbet tutarken onu sadece kıyafetlerini değiştirmek için babasının evine girip çıkarken görürdük.

Osman Kavala’ya gelince:

Silivri 9. Kısım’da uzun süre birlikte yattık. Onunla avukat görüşlerinde, revir-hastane çıkışlarında karşılaşır, selamlaşırdık. Formunu koruyordu. Ayrıca ona karşı bir minnet borcum da var. O cezaevine geldikten kısa bir süre sonra kütüphanemiz, en başta İletişim yayınları ile inanılmaz bir şekilde zenginleşti. Onun sayesinde çok güzel kitaplar okuma fırsatı buldum.

Şimdi karşılaştıralım:

Osman Kavala da tıpkı bir zamanlar Alpaslan Türkeş’e uygulandığı gibi, güç sahiplerinin keyfî kurallarına göre içerde tutuluyor.

Alparslan Türkeş’in ve benim yargılandığım kanun maddeleri ile (Eski TCK’nın 141, 142 ve 146. Maddeleri) Osman Kavala’yı (ve tabii beni) içerde tutan kanun maddeleri hemen hemen aynı. Benzer suçlardan, benzer kanun maddeleriyle yargılandık. Yalnız Kavala’nın durumu bize göre daha vahim. O yargılandığı davadan beraat etti. Tahliye edileceği saatlerde savcı yeni bir soruşturma kapsamında onu tutukladı sonra da gecikmeyi en ağır cezayı verdirerek telafi ettirdi. Kavala’nın içerde tutulması sadece aleni bir hukuksuzluk örneği değil, aynı zamanda bir güç gösterisi.

Güç sahibi, Kavala’yı içerde tutarak “Bakın, her şeyin benim keyfime bağlı olduğunu görün” diye bas bas bağırıyor. Kavala’nın içerde tutulmasını haklı ve meşru gösterecek en küçük bir hukuk kırıntısı bile yok.

Karşılaştırmada bir hata yok.

Türkiye 1980 darbesine, darbeyi yapanların kışkırtmaları, provokasyonları ile geldi. 1978’de kontrgerilla taktikleri ile basit öğrenci çatışmaları kitlesel katliamlara dönüştü. Türkeş, doğrudan bu kitlesel katliamları organize edenler tarafından yargılandı ve 7 yıl cezaevinde tutuldu. 70’li yıllara dair Türkeş’e fatura çıkaranlar, sağ-sol şiddeti ile, kontrgerilla operasyonlarını birbirinden ayırarak daha insaflı hükümler vermeli.

Osman Kavala’nın arkasında bir kan deryası yok. Yakın tarihimizin en barışçı ve sivil protesto eylemi olarak tarihe geçen Gezi eylemlerinin “finansörü” sıfatıyla cezaevinde tutuluyor. Muhafazakâr-tüccar kafa her zaman parası bol olanlara kafayı takıyor. Aslına bakarsanız Osman Kavala’nın yegâne suçu varlıklı olmasından ibaret. Kesin olan tek şey, onun da beraat edecek olması.


Bu haberler de ilginizi çekebilir:

 

Asıl benzerlik: Gezi Olaylarına giden yolun taşlarını kim döşedi? Asıl suçlu kim?

Tekrarlıyorum: Türkeş de Kavala da benzer kanun maddeleriyle yargılandılar.

İkisinin asıl ortak paydası ise kanun maddeleri değil, hukuksuzluk oldu.

Sonuç da aynı. Hukuk olmayınca güç sahipleri de maksadına ulaşamıyor. Asıl mağdur edilen itibar kazanıyor. Baksanıza Türkeş’in mağduriyeti üç çocuğuna da haybeden milletvekilliği kazandırdı.

Velev'i Google Haberler üzerinden takip edin

ÖNERİLEN İÇERİKLER

WP Twitter Auto Publish Powered By : XYZScripts.com