“… Çünkü görüyoruz. Okullar bir süredir yalnızca eğitim kurumu olmaktan çıkarılıp yeni bir kuşak yaratma projesinin merkezi haline getirildi. Eleştirel düşüncenin değil itaatin, bilimin değil doğmaların, özgürlüğün değil baskının egemen kılınmaya çalışıldığı bir süreçle karşı karşıyayız. Ve biz bu düzenin sessiz seyircisi olmayacağız. İstanbul İl Mili Eğitim Müdürlüğü önündeyiz çünkü sözümüzü sakınmıyoruz. Bu düzeni teşhir ediyor, yıkıma karşı mücadele bayrağını yükseltiyoruz. Bugün burada öğretmenlerimiz için laik ve bilimsel bir eğitim için baskılara biat etmeyen liseliler adına konuşuyoruz. Bize diyorlar ki siz siyasete karışmayın. Sizin siyasetiniz öğretmenlerimizi görevden aldı, sizin siyasetiniz ders kitaplarımızı gericilikle doldurdu. Sizin siyasetiniz bizden bir gelecek çaldı. O zaman biz de size söylüyoruz. Bu hesabı bize siz soracağız.”
Bu sözler, Milli Eğitim Bakanlığı’nın proje okul denilen bazı liselerde yüzlerce öğretmeni kadro dışı ilan ederek sürgün etmesinin ardından duruma itiraz eden bir lise öğrencisine ait.
MEB, proje okulları için bu yıl öğretmen atama ve yönetici görevlendirme sonuçlarını 8 Nisan’da yayınladı ve yüzlerce öğretmen görev yaptığı okula yeniden atanamadı. Ve o günden beri de liselerde binlerce öğrencinin ‘öğretmenime dokunma’ eylemleri ülke genelinde sürüyor.
Lise öğrencilerinin İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yönelik operasyonun ardından başlayan protestolarda da yer alması, eylemlerin öğretmen sürgünleriyle sınırlı kalmadığının, son durumu aşan dinamiklere sahip olduğunun göstergesi gibi.
23 yıllık AKP iktidarında okullardaki sorunlar birike birike içinden çıkılmaz boyutlara ulaşırken, bu tablonun doğal sonucu olmalı ki bugün binlerce lise öğrencisi “Sizin siyasetiniz bizden bir gelecek çaldı” diyebiliyor.
22 yılda 18 kez eğitim müfredatını değiştiren AKP’nin bu bitmek bilmez manevralarının köklerini Erdoğan’ın 2012 yılında partisinin gençlik teşkilatının kongresinde sarf ettiği “… Dininin, dilinin, beyninin, ırzının, evinin, kininin, kalbinin davacısı bir gençlik yetiştireceğiz” sözlerinde aramak fazla olmayacak.
4+4+4 sistemi, özel okul ve imam hatip sayısındaki dramatik artış, gerici vakıflarla yapılan protokoller, Diyanet’in eğitim bakanlığı gibi çalışmaya başlaması, çocuk işçiliğin devlet eliyle meşrulaştırıldığı mesleki eğitim merkezleri (MESEM’ler) AKP’nin eğitim politikasının küçük bir özeti…
Bugün ise konuşma sırası tüm bu yıkım tablosunun ilk elden muhataplarında… İlk kez toplumsal bir eyleme katılmanın heyecanını yaşayan lise öğrencilerinde… Sözü “Cesareti Saraçhane’den aldık” diyen gençlere bırakıyoruz:
Bianet’ten Ali Dinç’e konuşan Şehremini Anadolu Lisesi öğrencisi “Buradaki kavgamız sadece MEB’e karşı değil, sermaye düzenine karşı” diyor ve ekliyor: “Gelecek kaygısı yaşıyorum ama Saraçhane’den sonra liseliler olarak cesaret aldık. Saraçhane’de insanlar, direnmenin nasıl bir güç olduğunu anladı.”
Öğretmenlerinin yerine gelecek kişilerden endişeli olduğunu belirten bir başka liseli, “Şu anki gençlikten korkuyorlar. Bu nefreti doğru yere yönlendirmemiz lazım. Her öğrenci gelecek kaygısı yaşıyor ve bu da düzenden kaynaklanıyor” diyor.
“Okullarımızda karşılaştığımız gerici saldırılara karşı liseliler olarak hep beraber davranabilmek gerek” diyen Sarıgazi Arif Nihat Asya Anadolu Lisesi öğrencisi, sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Bu saldırılar, düzenin, sermayenin ve burjuvazinin bizlere dayatmaya çalıştığı gerçeklik üzerinden şekilleniyor. Türkiye’deki AKP iktidarı günden güne devletleşen bir iktidar. Fakat AKP, bize sahip olmadığını anlamak zorunda…”
Gelecek kaygısı yaşadığını belirten bir başka öğrenci, “Artık hakkım olanı alamamaktan da korkuyorum. Kazanacağım, çalışacağım, ama bir anda üniversite diplomam elimden alınacak diye korkuyorum” diyor.
Bir başka lise öğrencisi ise yaşananları ve kimi okul yönetimlerinin panik halini şöyle özetliyor:
“Öğretmenlerimizin tayin edildiklerini duyunca hızlıca bir eylem kararı almıştık. Eylem dediğim de cuma günü okul çıkışı gerçekleştirilecek İstiklal Marşı törenin ardından alkışlar eşliğinde oturma eylemi yapmaktı. Hava günlük güneşlik olmasına rağmen sırf eylem yapmayalım diye töreni sınıflarda gerçekleştirdiler. Bunun üzerine biz öğrenciler, durumu protesto etmek amacıyla merdivenlerden inerek alkışlamaya başladık. Bu sırada okulumuz müdür yardımcısı Güldan Gül, ‘Böyle eylemlere devam edersiniz sizi mezun etmem’ diye bağırdı. Ardından okul çıkışında kapıya gelen polisler dört beş arkadaşımızdan ayaküstü kimliklerini isteyip adeta ifade aldı.”
“Bizim hocalarımıza göz diken bu iktidar, daha dün meslek liselerindeki akranlarımızı ucuz işgücü pazarı olarak görüp MESEM’lerde iş cinayetlerinde katletti. Eğitim değil, sömürü düzeni inşa edildi” diyen lise öğrencileri, itirazlarını sürdürmede kararlı görünüyor:
“Bugün buraya, Gezi Direnişi’nde polis tarafından 15’inde katledilen Berkin Elvan’ın, devletin MESEM’lerde katlettiği Arda Tombul’un, ataerkiyi besleyerek katledilmesine doğrudan sebep olduğu sıra arkadaşlarımız Ayşenur ve İkbal’in, 19 yıl öğretmenlik yaptığı okulda proje uygulaması nedeniyle sürgün edilen ve bununla mücadele ederken hayatını kaybeden öğretmenimiz Mustafa Turgut’un öfkesiyle isyan etmeye geldik. Bugün burada liseliler olarak toplanmamızın sebebi, sermayenin ve onun ayrılmaz bir parçası olan neoliberal aklın iktidarının her alana yönelik gözü dönmüş saldırısının, eline geçtiği her bir aygıtı kâr aracına dönüştürmeye çalışmasının ve en ufak fikir ayrılığına bile tahammül edemeyecek kadar korkmasının ilanı ve başkaldırısıdır.”
Velev'i
Google Haberler üzerinden takip edin
