6-7 Eylül Olayları’nın (pogromunun) 70. yılına girdik. Türkiye tarihinin utanç verici sayfalarından biri olarak 6-7 Eylül’le 70. yılında da henüz yüzleşebilmiş değiliz. Yüzleşme ihtimalinden bile kaçıyoruz.
“Yüzleşilmeyen her acı, bünyede hastalık olarak ortaya çıkar” derler. Hemen ardından da eklenir: “Yüzleşilmedikçe, yeni acıları da çağırır.”
6-7 Eylül 1955’te İstanbul, İzmir ve Ankara başta olmak üzere ülkede yaşayan Rum, Ermeni ve Yahudi vatandaşlar basının yönlendirmesi, kolluk güçlerinin müdahalesizliği ile birleşip mini bir kıyıma dönüştü. Dükkanlar yağmalandı, evlere girildi, yaşlı insanlar yerlerde sürüklendi, kadınlar tecavüze uğradı, yüzlerce kişi darp edildi, ibadethaneler bile gözü kararmış güruh tarafından tahrip edildi.
70 yıl önce yaşanan “6-7 Eylül olayları”, başta Rumlar olmak üzere Türkiye vatandaşı olan Ermeni ve Yahudi’leri hedef alan bir pogromdu. 10’dan fazla kişinin öldürüldüğü, 60’dan fazla kadının tecavüze uğradığı, 4000’den fazla dükkanın, 1000’den fazla evin, 90 civarında ibadethanenin ve 36 okulun yağmalandığı pogromun ardından binlerce Rum Türkiye’den göç etti. Böylece ülkede kalan “son Rumlar” da bu olaylar “sayesinde” temizlendi.
Aradan geçen yıllara rağmen karanlığın üzerindeki perde hala kaldırılmadı. Neler yaşandığına dair en önemli anlatım ise, o günlerde Seferberlik Tetkik Kurulu’nda çalışan, daha sonra Özel Harp Dairesi Başkanlığı’na kadar yükselen Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu’ndan gelmişti: “6-7 Eylül de bir Özel Harp işidir ve muhteşem bir örgütlenmeydi. Amacına da ulaştı…”
6-7 Eylül Olayları’nı konuşurken o meşhur yalana ve gazeteye değinmemek olmaz. 6 Eylül günü, sonradan yalan olduğu ortaya çıkan bir haber İstanbul’da hızla yayıldı: “Atatürk’ün Selanik’teki evi bombalandı.” Haber radyodaki 13.00 haber bültenine yetiştirildi. Haber radyodan verildi, ama olayları asıl tetikleyen provokasyon, iktidardaki Demokrat Parti’ye yakın bir gazete olan İstanbul Ekspres’ten geldi. Normalde 20 bin basılan gazete, olayı manşetine taşımış ve 290 bin adet basılmıştı. Kıbrıs Türktür Cemiyeti’nin genel sekreteri Kamil Önal’ın, “Mukaddesata el uzatanlara bunu çok pahalıya ödeteceğiz” demecinin de yer aldığı gazete kısa sürede İstanbul sokaklarında dağıtılmıştı. Birkaç saat içinde binlerce kişi ellerinde silah, kazma, kürek, taş, sopa, demir çubuk ve diğer kesici aletlerle sokaktaydı.
6-7 Eylül konuşulurken basınımızda “olay” kelimesi daha çok kullanılıyor. Ancak özellikle son 20 yıldır pogrom kelimesi de kullanılıyor. Yaşananların bir “kıyım” olduğunu savunanlar önce adını doğru koymak gerektiğini söylüyor. Bu konuda Vartan Estukyan, Aposto’da şunları yazıyor: “Hemen her Rum, Ermeni, Süryani, Yahudi, ezcümle gayrimüslim için büyük bir travmadır bu pogrom. Henüz yapıcı bir yüzleşme ve kabulle karşılaşılmadığını da düşünecek olursak bu tarih, sadece dezenformasyonun gücünün 70 yıldır sürdüğünü hatırlatmıyor, aynı zamanda hem bir zamanlar gayrimüslim komşuların yaşadığı semtlerin nostaljisini yaparken hem de neden bugün esamisinin okunmadığını da gözler önüne seriyor. 6 Eylül’de yaşananlara “olay” demek o gün burnu dahi kanayanlara büyük haksızlık olacağı için, pogromla yüzleşmeye önce adını koyarak başlamalıyız.”
70 yıldır karanlıkta bırakılsa da 6-7 Eylül olayları toplumsal hafızada dipdiri duruyor. Filmlerde, kitaplarda, belgesellerde, edebiyat eserlerinde bir yolunu bulup “sızıyor”. Onlardan bazılarını sıralayalım…
6-7 Eylül Olayları’nı konu alan film ve diziler:
2003 çıkışlı Yunanistan ve Türkiye ortak yapımı dram filmi Bir Tutam Baharat, olaylardan etkilenmiş İstanbullu Rum bireyleri konu alıyor. 2008 yapımı Güz Sancısı filmi ise olayları konu almış ve Türkiye’de yoğun tartışmalara neden oldu. Tomris Giritlioğlu’nun filmi, bugün de bu alanda yapılmış en önemli filmlerden biri olarak göze çarpar. 2013 yapımı Sürgün, 1964 Rum Tehciri’nin yanı sıra 6-7 Eylül Olayları’nı da işlemiştir. 2021 yapımı Netflix dizisi Kulüp, 2. sezonunda olayların İstanbul’daki azınlık bireylere etkisini ele almıştı. Dizinin konuyu işlemesi 6-7 Eylül olaylarının Türkiye gündemine tekrar girmesini sağlamıştı.
6-7 Eylül Olayları’nı konu alan kitaplar:
6-7 Eylül olayları edebiyat eserleri de dahil olmak üzere birçok kitaba konu oldu, olmaya devam ediyor. En yenisi ise Serdar Korucu imzalı, “Akşam İstanbul’da Çok Fena Şeyler Oldu” kitabı. Gazeteci-yazar Serdar Korucu 6-7 Eylül 1955 pogromunun hayatta olan tanıklarıyla konuşarak kitabı kaleme aldı.
Doğrudan 6-7 Eylül’ü ele alan veya içinde olayları aktaran kitaplardan akla gelen bazıları da şöyle: Son Eylül
Salkım Salkım Asılacak Adamlar, Beyoğlu’nun En Güzel Abisi, Bir Yerde Bir Gül Ağlar, Elenika, Kurtarılmış Haziran, Haymatlos, İstanbullu Elefteria, En Hüzünlü Eylül, Hulki Bey ve Arkadaşları, Güvercinler, Aşkın Samatya’sı Selanik’te Kaldı, Cumhuriyet dönemi azınlık politikaları bağlamında: 6-7 Eylül olayları, Gurbet Kuşları, Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi. Yusuf Atılgan’ın da 6-7 Eylül olayları üzerine yazdığı Çıkılmayan adlı kısa hikayesi bulunuyor.
Bu haberler de ilginizi çekebilir:
Pogrom veyahut kıyım; dinsel, etnik veya siyasi nedenlerle bir gruba karşı yapılan şiddet hareketleridir. Bu şiddet hareketleri genellikle evleri, iş yerlerini veya ibadet yerlerini tahrip etmek, insanları dövmek, yaralamak, tecavüz etmek veya öldürmekten oluşur. Bu deyim ilk olarak tarihin çeşitli dönemlerinde Yahudilere karşı yapılan şiddet hareketlerini tanımlamak için kullanılmış, sonra da anlamı diğer gruplara karşı yapılan benzer şiddet olaylarını kapsayacak şekilde genişletilmiştir. Pogrom kelimesinin aslı Rusçadır, fakat Rusçadaki anlamı daha geneldir. Rusçada her türlü toplu şiddet olaylarına pogrom denir. Kelime büyük ihtimalle bir Yahudi dili olan Yidiş yoluyla Batı dillerine ve Türkçeye girmiştir.