Suriyeli düşmanlığı: Anadolu taşrasından beyaz Türklere nefret kardeşliği

Yoksulluk içinde yaşayan milyonlar, işlerini ve evlerini kaybetmişken onlara tüm bu tablonun müsebbibi olarak memleketlerine sonradan gelmiş sığınmacılar işaret ediliyor. Sonrası Kayseri’de başlayıp ülkeye yayılan pogrom noktasına varmış ırkçı saldırılar…

Kayseri’nin Danişmentgazi Mahallesi’nde, bir çocuğun Suriyeli bir erkek tarafından taciz edildiği iddiasının ardından başlayan olaylar, failin Suriyeli olması sebebiyle kentteki sığınmacıları linç hareketine dönüştü.

Türk bayrakları ve tekbir eşliğinde sokakları dolduran saldırgan gruplar Suriyelilere ait ev, iş yeri ve araçları ateşe verdi.

Saldırılar Kayseri’den sonra en az 10 ile daha sıçradı. Hatay, Bursa, Kilis, Konya, Urfa, Adana, Gaziantep, İzmir, Antalya ve İstanbul’da göçmenlere ait işyerleri ve araçlar tahrip edildi, göçmen karşıtı sloganların atıldığı ırkçı gösteriler düzenlendi.

Antep’de iki grup arasında başlayan tartışmada silah kullanıldı. Nizip ilçesi ve Cinderesi mahallelerinde Suriyelilere ait birçok iş yeri saldırganlar tarafından taşlanırken, Gazikent Mahallesi’nde bir Suriyelinin kullandığı aracın önü kesilerek camları kırıldı.

Eli sopalı saldırganlar mahalleleri işgal ederken, sığınmacılar sokaklardan/kamusal alanlardan uzak durmaya başladı, evlerinden çıkamaz hale geldi.

Sonra Antalya Serik’ten bir cinayet haberi geldi. 17 yaşındaki Ahmet Handan El Naif isimli Suriyeli işçi sokak artasında bıçaklanarak öldürülmüştü.

POGROMA VARAN LİNÇ HAREKETLERİ

Görüntüler, 6-7 Eylül pogromunu anımsatan linç hareketine dönüşürken güvenlik birimlerinin, siyasetçilerin ve politik aktörlerin olaylara etkin müdahale etmediğine özellikle dikkat çekildi.

Tüm bu saldırıların zeminini hazırlayan uzun yıllara yayılmış manipülasyon ve nefret söylemlerini cezasız bırakan yargı, pogrom noktasına gelmiş saldırılara yayın yasağı getirmekle yetindi. Saldırılar olup bittikten, ölen ölüp kalan kaldıktan sonra gözaltılar yapıldı.

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, ülke genelinde 474 kişinin gözaltına alındığını duyururken bunlardan 285’inin yaralama, uyuşturucu, yağma, hırsızlık, cinsel taciz, sahtecilik gibi birçok suçtan adli kaydının olduğu ortaya çıktı. Hatta bazılarının göçmen kaçakçısı olduğu da…

Gözaltına alınanlarının siciline bakıldığında sabıkası zaten bozuk, suça eğilimli bir takım kriminal kişi ve grupların işiymiş algısı oluşsa da Suriyeli düşmanlığının boyutlarının Anadolu taşrası ve marjinal gruplarla sınırlı kalmadığını biliyoruz.

SADECE TAŞRA MI?

Kayseri’nin ardından gelen haberlerden biri de İstanbul Sarıyer’dendi. Anadolu taşrasının aksine İstanbul’un sosyo-ekonomik açıdan orta sınıfa tekabül eden kentli, eğitimli semti Sarıyer…

Taşradaki duygudaşlarını örnek almış olacak ki ekmek bıçağını kaptığı gibi semtinin kafesinde soluğu alan M. İ.’nin “Delikanlıysanız gelsin, ben Türküm Türk, benim ülkem burası” diyerek Suriyelileri tehdit ettiği görüntüler öncekilerinin peşine eklendi.

NASIL OLUYOR DA ORTAKLAŞILIYOR?

Muhafazakârından sekülerine, kentlisinden taşralısına, orta sınıfından fakirine kadar hemen her meselede ayrı düşen toplumsal kesimler, farklı uçlara denk düşen politik eğilimleriyle nasıl oluyor da yabancı düşmanlığında birleşiyor?

Bu sorunun yanıtı hayli geniş olsa da topluma yayılmış ırkçılığın dayanaklarını, üretilen politikalarda arayabiliriz. Çünkü dünyada ve Türkiye’de işsizlikten cinsel istismara kadar her türlü sorunun ya da suçun müsebbibi olarak işaretlenen sığınmacılara karşı düşmanlık, esas olarak bir devletler politikası…

EKONOMİK KRİZ VE HEDEF SAPTIRMA

Ekonomik ve siyasi krizleri çözemeyen siyaset alanı toplumun birikmiş öfkesine adres olarak sığınmacıları gösterirken, siyaset erbapları üretemedikleri çözüm için bir tür ‘cambaza bak’ üç kağıdıyla çareyi hedef saptırmakta buluyor.

Ekonomik güvenceden uzak, yoksulluk içinde yaşayan milyonlar işlerini ve evlerini kaybetmişken onlara tüm bu tablonun müsebbibi olarak memleketlerine sonradan gelmiş sığınmacılar işaret ediliyor.

Suriyelilerin yaşam standartlarının yüksek olduğu, ev verildiği, hepsine yüksek maaş bağlandığı, çocuklarının iyi okullarda okuduğu yalanlarının sonucu pogrom noktasına varmış saldırılar oldu.

Ancak sığınmacıların ezici çoğunluğu ağır sömürü koşullarında, sefalet ücretleriyle güvencesiz çalıştırılan ucuz işçiler ordusu olarak sermayenin hizmetine çoktan sunulmuş durumda.

AKP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Özhaseki, “Suriyeliler geri gönderilsin” tartışmaları arasında “Onları kimse gönderemez. Şimdi bazı şehirlerde sanayiyi onlar ayakta tutuyorlar. Gidin bakın yüzbinlerce sığınmacı en ağır ve en zor işlerde çalışıyor” diyerek hem bu gerçeğin altını çizmiş hem de bu alandaki devlet politikasını itiraf etmişti.

AKP’NİN SİYASAL ŞANTAJ ARACI OLARAK SURİYELİLER

‘Sığınmacı sorununu’ araçsallaştıran AKP için bu alanın olanakları, ‘ucuz iş gücü ordusu bulmuş’ olmakla sınırlı değil. Sığınmacılar, iktidar için bir taraftan kolay ve potansiyel oy deposu olarak işaretlenirken, diğer taraftan da Avrupa’ya karşı “Kapıları açarız” tehdidiyle bir tür siyasal şantaj aracı olarak da iş görmekte.

CHP’NİN SIĞINMACI POLİTİKASI: SINIR NAMUSTUR

Konu sığınmacılar olduğunda muhalefet partilerinin tutumu da AKP’den farklı değil. Afganistan’da Taliban’ın 2018 yılı Ağustos’unda yönetimi ele geçirmesinin ardından Taliban vahşetinden kaçıp canını kurtarmak isteyen Afganistanlıların ölümle mücadele görüntüleri gelirken, CHP’nin Genel Merkez binasına astığı dev ‘sınır namustur’ pankartı hafızalardaki yerini halen koruyor. CHP’yi ‘hudut namustur’ diyen İYİ partinin izlemesi ise hiç uzun sürmedi.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Millet İttifakı’nın ittifak arayışları sırasında Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Zafer Partisi Başkanı Ümit Özdağ’ın desteğini alabilmek için ‘Suriyelileri geri gönderme’ teminatı vermesi de memleket muhalefetinin yabancı düşmanlığında nasıl da çarçabuk ortaklaşabildiğinin örneklerinden sadece biri.

YABANCI DÜŞMANLIĞININ KILIK DEĞİŞTİRMİŞ GÖRÜNTÜLERİ

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kayseri’de başlayıp ülkeye yayılmış ırkçı saldırlar için “Küçük bir grubun yol açtığı olaylar” diyerek meseleyi kendinden menkul hale getirip küçültmeye sonra da sorumluluğu üstünden atmaya girişti. “Sebeplerinden biri muhalefetin zehirli söylemleridir” diyen Erdoğan’a CHP lideri Özgür Özel’in yanıtı “Ülkeyi sen yönetiyorsun” oldu.

Oysa ki, ‘defol’dan ‘huzur içinde geri göndereceğiz’e tüm bu yaklaşımların yabancı düşmanlığının farklı kılıkları, başka varyantları olarak topluma nasıl sirayet ettiğini en son hem Anadolu kasabalarında hem de İstanbul’un beyaz Türk mahallesi Sarıyer’de görmüştük.

Velev'i Google Haberler üzerinden takip edin

ÖNERİLEN İÇERİKLER

WP Twitter Auto Publish Powered By : XYZScripts.com