Erkeğin reis olduğu ‘kutsal aile’de kadının yaşam hakkının sınırları, itaatle çizilmiş durumda. İktidar ise kadınların en çok öldürüldüğü aileyi güçlendirmekle meşgul…
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ne saatler kala “Geçen sene 32 hanımefendi ikazımıza uymadı, kapıya adam gelince açmış, içeride vurmuş onu” diyerek cinayetlerin sorumlusunu kendince işaretledi.
Bakan konuşmasına, bu konuda ne kadar mahir olduklarını anlatarak devam etti: “Elektronik kelepçeyle ilgili kapasite sorunuz yok. Bin 500 olan kapasiteyi 5 bine artırabiliriz hızlıca, bu konuda bir sorunumuz yok. Biz koruma kararı aldığımız kadına bir belge imzalatıyoruz. Koruma kararı aldıktan sonra belgedeki 11 maddeyi polisler okuyor.”
Bakan’ın demesindeki gibi ‘kadına şiddetle mücadele’ sadece polisiye tedbirlere indirgenmiş durumda ve o da gereği gibi yerine getirilmiyor elbet.
Kadın örgütleri, 6284’e göre 6 aya kadar verilebilecek uzaklaştırma kararlarının 10 gün, 15 gün gibi sürelere düşürülerek işlevsizleştirildiğine, koruma kararlarının kağıt üstünde kaldığına dikkat çekiyor.
“Bir kez daha soruyoruz: 6284’ün etkin ve tam uygulanması için daha kaç kadının katledilmesi gerekiyor?” diyen kadınların talepleri net: Yasalara dokunma uygula, cezasızlık politikaları ile failleri cesaretlendirme…
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Sekreteri Fidan Ataselim, bu alanın bilgisini şöyle özetliyor:
“Toplumu çürüten şey, uygulanmayan yasalardır. Kadınlar karakollara gidip şikâyetçi oluyorlar, ısrarlı takip edildiklerini söylüyorlar ama dikkate alınmıyorlar. Bu ölümler göz göre göre geliyor. Vakaların sistematik olarak daha da artacağını öngörmek mümkün.
6284; önleyeceksin, koruyacaksın, etkin soruşturma yürüteceksin, cezasızlığı ortadan kaldıracaksın, kurumlar arası politika geliştireceksin, kadınları güçlendirici politika geliştireceksin diyerek bütünsel bir çerçeve çizer.
Bakanlıkların sorumluluğu, yasaların etkin uygulanmasının takipçisi olmaktır. Erkekliği güçlendirmek, aileyi kutsamak değildir. Fakat bu yöndeki politikalar sonucu, erkekler artık kadınlara her şeyi yapabileceklerini düşünüyorlar. Çok büyük cesaret kazanmış durumdalar.”
Meclis’te göstermelik araştırma komisyonları kurarak ‘şiddeti önlene’ nutukları atan iktidar, ilgili komisyonun başına da kadına şiddet konusunda herhangi bir uzmanlığı ya da özel bir çalışması olmayan bir erkek milletvekili atadı. Eski televizyon programcısı yeni vekil Hulki Cevizoğlu… İlk toplantısını yapan komisyonda üç kişilik divana AKP’den iki erkek milletvekili seçildi. Tek başına bu örnek bile iktidarın kadın politikalarının özeti gibi.
Ve adından ‘kadın’ çıkartılan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı… Bakanlık bütçesinde öncelik, kadının değil ailenin… 8 kalemden oluşan bütçede ‘kadınların güçlendirilmesi’ başlığı ancak 7. sırada kendine yer bulabilirken, bu, toplam bütçenin yalnızca yüzde 0.87’si anlamına geliyor.
Kadınlar en çok Erdoğan’ın “Aile toplumun temelidir. Bu bakımdan aile toplumun çelik çekirdeği, özü, nüvesi, güç kaynağıdır” dediği yerde (ailede) öldürülüyor.
İktidar ‘aile aile’ dedikçe, kadınlar her gün daha çok canından oluyor. Evli oldukları erkek, birlikte oldukları erkek, boşanmak istedikleri erkek ya da babaları tarafından ve kendi hayatlarına yön vermek isterken… Bu konudaki istatistikler çarpıcı:
Geçen ay öldürülen 48 kadından 10’u boşanmak istemek, barışmayı reddetmek, evlenmeyi reddetmek, ilişkiyi reddetmek gibi kendi hayatına dair karar almak isterken öldürüldü. Kadınların yüzde 40’ının evli olduğu erkek tarafından, yüzde 54’ünün ise evlerinde öldürüldüğü tespit edildi.
Bu arada Ekim 2024, son 10 yılda en çok kadının öldürüldüğü tarih olarak kayıtlara geçti.
Kadının ancak erkeğin uzantısı olarak varlık kazanabildiği ailede kadına ‘itaat et rahat et’ demeye getiren iktidar, erkeklerin egemen olduğu haneleri güçlendirmekle meşgul.
Erkeğin reis olduğu, her türlü söz ve uygulama hakkının olağan kabul edildiği ‘kutsal aile’de kadının yaşam hakkının sınırları itaatle çizilmiş durumda.
Şiddeti önlemenin ancak eşitlikle mümkün olabileceğini söyleyen kadınlar ise elzem ve şart olan eşitlik için hayatın her alanını kapsayan bütünleşik politikalara ihtiyaç olduğunu söylüyor.
Kadınlar, 2024’ün 25 Kasım’ında kadına yönelik sistematik şiddet politikalarının son bulması, uluslararası sözleşmelerin hayata geçmesi, yoksulluk, savaş, kadın kazanımlarını da hedef alan kayyım uygulamalarının son bulması, eşit ve özgür bir yaşam için bir kez daha sokaklarda olacaklar.