Ekonomist Uğur Gürses, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınması ve tutuklanmasıyla başlayan sürecin ekonomiye etkisini değerlendirdiği yazısında, “Türkiye seçime gitmeden, ekonomideki kesif sis bulutunun dağılması mümkün değil. Bu, iktidar mutfağında pişirilen ‘ev yapımı’ krizin yeni bir yoksullaşma dalgası yaratması kaçınılmaz” dedi.
“Tamamıyla ‘ev yapımı’ bir kriz, finansal piyasalara bomba gibi düştü” diyen Gürses’in sitesinde yayınladığı yazı özetle şöyle:
* Tamamıyla ‘ev yapımı’ bir kriz, finansal piyasalara bomba gibi düştü. 2019’da başlayıp 2023 seçimlerine kadar geçen sürede yaratılan ‘kanamayı’ durdurma çabaları çöpe gitti. Adeta siyasi saiklerle bir fil züccaciye dükkanına sokuldu, ekonomi vazosunun da kırılması sonucunu getirdi.
* Borsa Varlık Fonu alımlarıyla, kur Merkez Bankası müdahalesiyle tutulmaya çalışılıyor. Faizde de bazı tahviller Merkez Bankası alımlarıyla toparlanmaya çalışılıyor. Bıçak sırtı durum devam ediyor.
* Asıl şu hikaye ortaya çıktı ki; son bir buçuk yılda tüm bu ‘ekonomide rasyonele dönüş’ hikayesinin özünde yapılan, amaçlanan hedef yeni irrasyonel siyasi hamleler için finansal yığınak oluşturmakmış. 28 Mart kapanış itibariyle, yaratılan finansal sarsıntının tek nedeni yargı eliyle siyasi olarak yapılan ‘ameliyat’.
* 28 Mart günkü TEFAS verilerine göre, para piyasası fonlarından çıkış, 644 milyar TL, serbest fon niteliğindeki para piyasası fonlarına ise 158 milyar TL’lik kayma olmuş. Nette ise toplam para piyasası fonlarından çıkış ise 487 milyar TL olmuş. Kabaca 13 milyar dolar. Nereye gitti dersiniz? İlk haftada döviz hesaplarında, parite etkisi arındırılmış biçimde 5.8 milyar dolarlık artış iyi bir gösterge.
Peki Kasım ayında hangi sivri akılla bu karar alındı?
* İlk kararı duyduğumda bunun fazla likiditeyi emme çabası olarak Merkez Bankası’nın tavsiye etmiş olabileceğini düşünmüştüm. Sonra öğrendim ki; Hazine’de işgüzar bir bürokrat borçlanma planını dikkate alarak SPK’dan bu kararı talep etmiş.
* Bu kararın Bakan Şimşek’in haberi olmadan alındığını düşünmek saflık olur. Ya SPK’ya ne demeli? En temel işi küçük yatırımcıyı korumak olan SPK, siparişle gelen talebi hiç ölçüp biçmeden yerine getirmiş.
* Tanıdığım bir uzman “Likit fondan bile zarar ettirdiler, tarihte olmamış bir şey” diyordu. Şimdi bu ‘sıvamanın’ temizlenmesi de Merkez Bankası’na havale edildi; banka TLRef tahvil alımı programı başlattı.
* Son bir yılda TL’yi teşvik etmek için TL yatırım araçları teşvik edilirken, TL tasarruf etmenin kalesi sayılacak para piyasası fonlarına zarar ettirmek, getirilerini düşürmek akla zarar bir düşüncesizlik. Bunu da hiç tartmadan yapan kifayetsiz otoritelerin ‘küçük yatırımcıları koruması’ mümkün mü?
Bu haberler de ilginizi çekebilir:
* Bu noktada BES devlet katkısının yüzde 30’unun hisse senedine yatırılması zorunluluğu koyan Nebati yönetimi ile para piyasası fonlarına yüzde 10 devlet tahvili zorunluluğu getiren Şimşek yönetimi arasında hiç fark kalmadı.