Ülkede ‘ortama ücret’ haline gelmiş asgari ücret, milyonlarca çalışan ve ailesinin yaşam koşullarını belirleyeceğinden Asgari Ücret Tespit Komisyonu’ndan çıkacak rakama odaklanılmış durumda. İlk iki toplantısını tamamlayan Komisyon 3’ncü toplantısı önümüzdeki günlerde yapacak, 4’ncü toplantının ardından nihai kararın çıkması bekleniyor.
Komisyonun yapısı özetle şöyle: Asgari ücreti; yasa gereği işçi, işveren ve hükümetten 5’er temsilci olmak üzere 15 kişiden oluşan Asgari Ücret Tespit Komisyonu belirliyor.
Komisyonda hükümeti temsilen atanan 5 isim, Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu’ndan (TİSK) 5 isim ve çalışan kesimi temsilen de en büyük işçi konfederasyonu olan TÜRK-İŞ’ten 5 isim olmak üzere 15 kişi bulunuyor. Komisyon, en az 10 üyenin katılımıyla toplanıp oy çokluğuyla karar veriyor. Oyların eşitliği halinde ise başkanın bulunduğu tarafın çoğunluğu sağladığı kabul ediliyor.
Masada işçi tarafını temsilen bulunan TÜRK-İş geçen yılki görüşmelerin ardından komisyonun mevcut yapısında değişiklik olmazsa toplantılara katılmayacağını açıklamıştı, öyle de yaptı. O sebeple, tümüyle Hükümetin insafına bırakmış görünen asgari ücret bu yıl hepten sahipsiz kalmış durumda. Dolayısıyla bu yıl, milyonlarca çalışan ve ailesinin hayatının neye benzeyeceğini söyleyecek rakamda işçilerin dahli yok.
Asgari ücret gündemi tam da bu yüzden komisyonun yapısına odaklanmış tartışmaların gölgesinde geçerken, uzmanlar böylece işin esasının kamuoyundan kaçırıldığına dikkat çekiyor.
Sosyal Güvenlik Uzmanı Aziz Çelik, tüm bu toplantılara ‘nafile’ derken nedenini şöyle özetliyor: Çünkü asgari ücreti Komisyon belirlemeyecek. Komisyonun üyeleri de asgari ücreti bizlerle birlikte televizyonlardan öğrenecekler ve sonra da kararı imzalayacaklar. Komisyon, iğdiş edilmiş durumda! Asgari ücreti Hükümet belirliyor, Komisyon da tasdik ediyor. -Burada, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’ın da “Masada işçi kesiminin olmaması çok önemli bir eksiklik değil” demesini hatırlatmış olalım.-
Komisyonun yapısındaki sorunlara, anti demokratik olduğu, temsil yapısının çeşitlenmesi ve hükümetin ağırlığının azaltılması gerektiğine dikkat çekilirken, temel meselenin bu olmadığının da altı özellikle çiziliyor. Çünkü Komisyon yapısında yapılacak revizyonun, asgari ücret üzerinde etkisinin son derece sınırlı olacağı belirtiliyor. Mesele keyfilik, kuralsızlık ve buna karşılık sendikaların mücadele gücünün yetersiz olması…
Aziz Çelik “En harikulade Komisyon bileşimi de oluştursanız yeterli mücadele söz konusu değilse ve bağlayıcı kurallar yoksa asgari ücret konusunda ilerleme sağlanamaz. Aslolan sendikaların masanın arkasına bir mücadele gücü koyması ve asgari ücretin kurala bağlanmasını talep etmesidir” diyor.
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) ise asgari ücretin tespitinde olmazsa olmaz kuralları şöyle özetliyor.
• İşçinin Bakmakla Yükümlü Olduğu Kişiler Kriteri: Asgari ücret, uluslararası standartlara (ILO, BM standartlarına) uygun olarak sadece işçinin kendisi için değil, bakmakla yükümlü olduğu kişiler ile birlikte geçinebileceği bir ücret olarak hesaplanmalıdır.
• Büyümeden Pay: Asgari ücret sadece enflasyona göre değil, genel ücret düzeyi ve ülke ekonomisindeki büyümeye bağlı olarak (Kişi Başına GSYH dikkate alınarak) toplu pazarlıkla saptanmalıdır.
Aslında ülkede asgari ücretin Anayasal bir çerçevesi de var. Anayasa’nın “Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevler” başlıklı üçüncü bölümünde yer alan “Ücrette adalet sağlanması” başlıklı 55. Madde, asgari ücretle ilgili şu hükmü taşıyor: “Asgari ücretin tespitinde çalışanların geçim şartları ile ülkenin ekonomik durumu da göz önünde bulundurulur.”
Bu koşul asgari ücret için bir çerçeve çizse de yeterli kanuni ve ikincil mevzuat düzenlemesi olmadığı için Hükümet asgari ücreti bu Anayasal ilkeleri göz önüne almadan keyfi olarak ve neredeyse tek başına saptıyor.
2026 için asgari ücret kehanetleri yüzde 20-25 bandında dolaşırken, sendika ve uzmanların altını çizdiği ‘büyümeden alınacak pay’ kriteri anahtar ölçü.
O da asgari ücretin, Kişi Başına Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSMH) içindeki payı anlamına geliyor. –Pasta içinden çalışana düşecek pay da denebilir-
Türkiye ekonomisi büyürken, bu büyümenin işçi sınıfına yansımadığı aksine işçinin pastadaki diliminin küçüldüğü ise verilerle sabit…
DİSK-AR raporuna göre, 1974 yılında brüt asgari ücret, GSMH’nın yüzde 80,6’sı düzeyindeydi. 2025 yılında ise asgari ücretin GSMH’ye oranı yüzde 43,6’ya kadar gerilemiş durumda. Eğer asgari ücret, 1974 yılındaki gibi kişi başına milli gelire paralel bir oranda artsaydı, 2025 yılında brüt asgari ücretin ortalama 48 bin 25 lira olması gerekirdi.
Bu rakamların söyledi şey ise; Türkiye ekonomisinin büyüdüğü, şirket kârlarının katlandığı buna karşın ücretlilerin ise zenginlikten pay almak bir yana, daha da yoksullaştığıdır.
Bu da; asgari ücreti ‘kaynak yok’ hamasetinden öte tam bir ‘bölüşüm’ ve ‘paylaşım’ sorunu olarak önümüze koyuyor.
Velev'i
Google Haberler üzerinden takip edin
