Gelirlerin kimlerden toplanacağını, kimler için nerelere harcanacağını söyleyen bütçeler; bu haliyle her şeyden önce siyasi metinler. Alacağımız maaştan ödediğimiz vergilere kadar belirleyen, tüm bir toplumun nasıl ve ne kadar yaşayabileceğini söyleyen yasal yoksulluk vesikaları... 2025 bütçesi ise bütün yükü halkın sırtına yıkan haliyle bugüne kadar hazırlanmış en zor bütçelerden biri olarak karşımızda duruyor.
Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’nda kabul edilen 2025 Merkezi Yönetim Bütçesi, 9 Aralık’ta Meclis Genel Kurulu’na gelecek ve geldiği gibi de yasalaşarak önümüzdeki bir yılın neye benzeyeceğini de söylemiş olacak. Yüzeysel bir bakışla rakamlar, bilançolar, bir takım cetveller toplamından ibaret görüntüsü veren bütçe her şeyden önce siyasi bir metin çünkü.
Kaynakların/ gelirlerin kimlerden toplanacağını kimler için nerelere harcanacağını söyleyen ekonomik, toplumsal ve siyasal metinler…
Dolayısıyla herhangi bir ülkedeki mevcut sistemin, siyasal iktidarın kimden ve kimlerden yana olduğunu anlamanın en kestirme yolu bütçelerine bakmak.
Ödediğimiz vergilerden alacağımız maaşlara, sosyal haklarımızdan, yararlanacağımız kamu hizmetlerine kadar hayatın hemen her alanı belirleyen bütçe; bu haliyle tüm bir toplumun nasıl yaşayacağını söyleyen yasal yoksulluk vesikaları gibi.
Ülkeyi yönetenlerin yıllardır yaptıkları birbirinin kopyası bütçeler ile tercihlerini patronlardan, sermayeden, savaş ve çatışmadan yana kullandıkları ise aşikâr.
Bir yanda toplumu kuşatan işsizlik, düşük ücretler, yoksulluk, güvencesizlik öbür tarafta holdinglere muafiyet, istisna, teşvik, vergi indirimi, vergi affı…
Bir tarafta çocuklarını barakada tek başlarına bırakıp geçinmek için kağıt toplamaya gitmek zorunda kalan annelerin acı feryadı diğer yanda faize, Kur Korumalı Mevduat (KKM) sistemine, müşteri garantili şehir hastanelerine, yol, köprü, havaalanı vs. ile müteahhitlere aktarılan servetler…
Bir tarafta emekli ücretleriyle geçinemedikleri için ilerlemiş yaşına rağmen hala çalışmak zorunda olan emekliler diğer yanda ‘güvenlik’ adı altında silah sanayisine, çatışma ve savaşa ayrılan milyarlar…
Bir tarafta devlet bir öğün yemek vermediği için okula aç giden, okulda aç kalan çocuklar; MESEM’lerde/inşaatlarda ölen çocuk işçiler öbür tarafta Saray’ın itibarı…
Cumhurbaşkanlığı harcamalarının geçen yıla oranla yüzde 85 artarak aylık harcamasının 1 milyar 388 milyon, günlük harcamasının ise 46 milyon 266 bin lira olacağını 2025 bütçe görüşmelerinden öğrendik mesela.
Bu; AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dakikada 2 asgari ücret harcayabilmesinin yasal olacağı anlamına geliyor.
Cumhurbaşkanlığı bütçesi yüzde 85 artabiliyorsa; memur, işçi ve emekli maaşlarının da aynı oranda artması beklenebilirdi ama maalesef bu konuda telaffuz edilen rakam yüzde 25’ler düzeyinde.
Komisyondaki görüşmelerde kendisine soruldu: “Dakikada 2 asgari ücret tüketen sayın Cumhurbaşkanı kimin parasını, ne hakla bu kadar hunharca harcıyorsun?”
Erdoğan’dan yanıt gelmedi ama biz kısaca özetlemiş olalım. Kimin parası sorusunun cevabı “Halktan toplanacak dolaylı vergiler (KDV, ÖTV gibi)…”
2025 bütçesinde tüketim üzerinden alınan dolaylı vergilerin, toplam vergi gelirlerindeki payı yüzde 70 seviyelerine dayanmış durumda. 2025 yılında ortalama bir ailenin aylık vergi yükü ortalama 43 bin TL olarak hesaplanıyor.
İktidarın 2025 bütçe teklifinde şirketlerden alınacak kurumlar vergisi hedefi ise 1 trilyon 637 milyar lira, geçtiğimiz yıl bu hedef 1 trilyon 275,7 milyar lira düzeyindeydi.
Şirket karlarından alınan kurumlar vergisi hedefindeki artış yaklaşık yüzde 28 olurken bu miktar resmi enflasyonun bile çok altında kaldı.
Kamudan ballı ihaleler alan ‘mega projeci’ 44 şirketten 37’sinin önceki yıl tek kuruş vergi ödemediğini de hatırlatmış olalım. Öte yandan 2025 bütçesinde ‘vergi harcaması’ adı altında, büyük bölümü sermaye lehine olmak üzere milyarlarca lira alacaktan vazgeçilmesinin hesaplandığını da ekleyelim.
Ücretlilerden alınan gelir vergisinin ise 2 trilyon 130 milyar lira olması planlanıyor.
Ekonomistler bu tabloyu alt sınıflardan üst sınıflara yapılan gelir transferinin en önemli mekanizması olarak tarif ediliyor.
2025 bütçesi ise bütün yükü halkın sırtına yıkan haliyle bugüne kadar hazırlanmış en zor bütçelerden biri olarak karşımızda duruyor.
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu’na (KESK) üye binlerce kamu çalışanı ise “Geçinemiyoruz, yoksulluğa karşı mücadelede birleşiyoruz” diyerek bir araya geldi. Bugün Ankara Tandoğan Meydanı’ndan seslerini yükselten kamu emekçilerinin talepleri şöyle:
– Temel tüketim maddelerine son iki yıl içinde yapılan zamların geri alınması,
– Mali kayıplarımızın yaşanan gerçek hayat pahalılığı ve yoksulluk sınırında yaşanan artış temel alınarak telafi edilmesi,
– Vergide adaletin sağlanması, az kazanandan az çok kazanandan çok vergi alınması; kar, faiz ve servet gelirlerine tanınan ayrıcalıkların kaldırılması, belli bir servet düzeyinin üzerindeki zenginlerden servet vergisi alınması,
– Gelir vergisi birinci dilim oranının yüzde 15 ten yüzde 10’a düşürülerek, yoksulluk sınırına kadar olan maaşların-ücretlerin birinci vergi diliminde sabitlenmesi,
– Toplumsal cinsiyete duyarlı bir bütçenin hayata geçirilmesi,
– Kamu hizmetlerinin tasfiyesine, özelleştirmelere, Kur Korumalı Mevduat (KKM) sistemine aktarılan hazine garantilerine son verilmesi,
– Her türlü güvencesiz istihdama son verilmesi,
– Vergilerimizin, ülkenin kaynaklarının güvenlikçi politikalara, silahlanmaya değil; istihdamın, üretimi arttırılması, yoksulluğun ve işsizliğin önlenmesi, adaletin, barışın ve demokrasinin tesis edilmesi için kullanılması.