CHP Grup Başkanvekili Murat Emir, TBMM’de kabul edilen Siber Güvenlik Kanunu ile ifade özgürlüğü ve haber alma hakkının sınırlandığını, kanunun bütününün sorunlu olduğunu belirterek, Anayasa Mahkemesi’ne gideceklerini ifade etti.
Emir, “Türkiye’nin değişen çağa göre bir siber güvenlik yasasına ihtiyacı var ama bu siber güvenlik yasasının kapsamı böyle olmamalıydı, başkanlığın kuruluşu böyle olmamalıydı ve yetkileri de böyle olmamalıydı'” dedi.
Siber Güvenlik Kanunu Teklifi, TBMM Genel Kurulu’nda yasalaştı. Kanunla, “Türkiye Cumhuriyeti’nin siber uzaydaki milli gücünü meydana getiren bütün unsurlarına karşı içten ve dıştan yöneltilen mevcut ve muhtemel tehditlerin tespit ve bertaraf edilmesi, siber olayların muhtemel etkilerini azaltmaya yönelik esasların belirlenmesi, kamu kurum ve kuruluşları, kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşları, gerçek ve tüzel kişiler ile tüzel kişiliği bulunmayan kuruluşların siber saldırılara karşı korunmasına yönelik gerekli düzenlemelerin yapılması, ülkenin siber güvenliğini güçlendirmek için strateji ve politikaların belirlenmesi ile Siber Güvenlik Kurulunun kurulmasına” ilişkin esaslar getirilerek, kanunun genel çerçevesi belirleniyor.
Kanun, ‘siber uzayda varlık gösteren, faaliyet yürüten, hizmet sunan kamu kurum ve kuruluşları, kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşları, gerçek ve tüzel kişiler ile tüzel kişiliği bulunmayan kuruluşları’ kapsıyor.
CHP Grup Başkanvekili Murat Emir, ANKA Haber Ajansı’na yaptığı açıklamada, Siber Güvenlik Kanunu’ndaki bazı hükümlerin Anayasa’ya aykırı olduğunu ifade etti. Kanunu Anayasa Mahkemesi’ne götüreceklerini söyleyen Emir, şöyle devam etti:
“Yasalaşan siber güvenlik teklifi son derece önemli sorunlar içeren ve bizim siber güvenliğimize katkı vermeyecek bir yasa teklifi. Bizim bu kanunun ruhuna ve kapsamına esaslı eleştirilerimiz vardı ve bu eleştirilerimizi komiyon aşamasında da genel kurul aşamasında da ısrarla söyledik. Türkiye’nin değişen çağa göre bir siber güvenlik yasasına ihtiyacı var ama bu siber güvenlik yasasının kapsamı böyle olmamalıydı, başkanlığın kuruluşu böyle olmamalıydı ve yetkileri de böyle olmamalıydı.
Hukuk devletinde, Türkiye Cumhuriyeti gibi yüz yıllık bir devlette kurumların nasıl çalışacağı, nasıl işleyeceği, nasıl etkinleştirileceğinin çok daha ayrıntılı düşünülmüş olması gerekirdi ama kanunun bütününe baktığımızda sorunlu bir yasa olduğunu açıkça söylemek gerekiyor. Ama içinde öyle maddeler vardı ki asla kabul edemeyeceğimiz maddelerdi.
Komisyonda da genel kurul aşamasında da çok sert direnişimizi gösterdik. Bunlardan birincisi siber güvenlik Başkanı’nın talimatı ile kişilerin veya kurumların verilerine el koyma yetkisi olacak şey değil. Çünkü hukuk devleti diyorsanız bir devlete kişilerin dokunulmazlığı vardır. Ancak hakim kararı veya acil durumlarda ivedilikle hakim kararı almak şartıyla cumhuriyet savcısının talimatıyla olabilecek bir şeyi bir bürokratın, başkanın yetkisine bağlamak olacak şey değildi. Bunu bizim direncimiz karşısında değiştirmek durumunda kaldılar.
Yine veri sızıntısı iddiasında bulunan kişilerin 3 yıl ile 5 yıl arasında hapis cezasıyla tazik edilmeleri hükmü vardı. Oysa bu gerçekten akıl almaz bir madde. Zaten dezenformasyon yasası var. Zaten Kişisel verilerin korunması kanunu var. Ayrıca bir de bir kişi veri sızıntısı oldu dediğinde yargılayacaklar 3 yıl ile 5 yıl arasında hapse atacaklar.
Dolayısıyla bu olacak şey değildi. Burada bir kast unsuru getirdiler. Yani kişi eğer veri sızıntısı olmadığını bildiği halde söylerse o halde dava acılacağı hükmü getirildi. Bize göre baştan yanlış, baştan gereksiz. Türkiye’de zaten buna uygun yasalar var. Ama Türkiye’de veri sızıntısı da oluyor zaman zaman. Gazeteciler veya bilim insanları bunu dile getiriyorlar. Bu ortaya çıktığında bunu önce reddediyorlar, yıllar sonra “evet veri sızıntısı olmuş” diyorlar.
Bu haberler de ilginizi çekebilir:
Dolayısıyla eğer bunu bir yasal yaptırıma bağlarlarsa insanların haber alma hakkını, ifade özgürlüğünü sınırlamış oluyorlar. Burada da bizce önemli bir adım atılmadı. Dolayısıyla anayasamıza birçok açıdan aykırı olan bir yasa teklifiydi. Biz ivedilikle çalışıp anayasa mahkemesine götüreceğiz.”