Hukukçu Kerem Altıparmak, "Bekir Bozdağ hangi kararı okuması gerektiğini bilmediği için Can Atalay'ın vekilliğini düşürememiş. Mektup okur gibi Yargıtay 3. CD'nin Değişik iş kararını okumuş genel kurulda" dedi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu’nda, Gezi davasında hakkında verilen 18 yıl hapis cezasına ilişkin kararın okunmasıyla vekilliği düşen eski TİP Hatay Milletvekili Can Atalay, Anayasa Mahkemesi’ne başvurmaya hazırlanıyor. Öte yandan karara ilişkin tartışmalar da sürüyor. “Karar okunurken usûl hatası mı yapıldı, Can Atalay’ın vekilliği aslında sürüyor mu, Anayasa Mahkemesi (AYM) ihlal kararı verirse ne olacak?” Bütün bu sorular henüz yanıtını bulmuş değil.
Hukukçu Kerem Altıparmak, T24’ten Gökçer Tahincioğlu’nun haberine link vererek, “Tutanaklardan anlaşılan Bekir Bozdağ hangi kararı okuması gerektiğini bilmediği için Can Atalay’ın vekilliğini düşürememiş. Mektup okur gibi Yargıtay 3. CD’nin Değişik iş kararını okumuş genel kurulda” dedi.
Daha önce TBMM’nin vekilliği düşürdüğü durumlarda, bu idari işlem ile ilgili hüküm kurmaya yetkili olmadığı yönünde kararlar veren Anayasa Mahkemesi’nin bu kez farklı bir yol izleyeceği belirtildi. Anayasa Mahkemesi’nin, iki kez hakkındaki yargılamanın durması ve tahliyesi yönünde karar verdiği Atalay konusunda bu kararların uygulanmamasının ve vekilliğinin düşürülmesinin hak ihlali oluşturduğu kararı verebileceği belirtiliyor. Bunun yanı sıra TBMM’nin Atalay hakkında kesinleşmemiş kararı Genel Kurul’da okuttuğu, usule aykırı biçimde yapılan yazışma sonunda gelen yazının okunmasına yol açtığı gibi iddialar da gündeme geldi. Bu nedenle Atalay’ın vekilliğinin düşmüş sayılamayacağı öne sürüldü. Düğümü Anayasa Mahkemesi ve olası bir ihlal kararında TBMM’nin çözmesi gerekecek.
Tahincioğlu’nun haberine göre; TBMM Genel Kurulu’nun kararı okuttuğu sırada bir dizi usûl hatası yaptığı iddia edildi. Hukukçu, eski Yargıtay Savcısı Ömer Eminağaoğlu, şu değerlendirmeyi yaptı:
“TBMM’ye bildirilen 3 Ocak 2024 tarihli Yargıtay kararı… Oysa hakkındaki hükmün kesinleştiği yönündeki kararın okunması gerekiyor. Buna göre anayasanın 84/2 ye göre yargılamayı yapan mahkeme kararı TBMM’ye bildirilmeli. Bu nedenle düşen milletvekilliği yok.
Kaldı ki yerel mahkeme kararı da AYM kararı nedeniyle kesinleşmemiş durumda. Yargıtay cezayı onadı ancak AYM yargılamanın durması ve tahliye kararı verdi. Kesinleşmiş bir karar yokken bu değerlendirme yapılamaz. Düşen milletvekilliği bu anlamda yok.
Sadece kesinleşen yargılamayı yapan mahkeme kararı TBMM’ye bildirilebilir. Kesinleşmeyen mahkeme kararı TBMM’ye bildirilemez. Bildirilse bile hukuken sonuç doğurmaz. Düşen milletvekilliği bu açıdan da yok.
Bekir Bozdağ’ın iki dudağı arasından, bu koşullarda “milletvekilliği düşmüştür” sözü çıkmakla, milletvekilliği düşmez.
TBMM Genel Kurulu’na kurum dışından yazılar yürütme organı olan Cumhurbaşkanı’nın tezkeresi yoluyla gelebilir. Hiçbir kurum doğrudan TBMM Genel Kuruluna yazı yazamaz. Yazarsa bu silsile için TBMM’nin yazıyı geri çevirmesi gerekiyor. Yargılamayı yapan merciin yani İstanbul 13 ACM’nin “varsa bir kesinleşmiş kararı”, o yer Cumhuriyet Başsavcılığı yoluyla Adalet Bakanlığına, Adalet Bakanlığınca da Cumhurbaşkanlığına gönderilmesi gerekiyor. Kesinleşen kararın da Cumhurbaşkanlığı tezkeresi yoluyla TBMM Genel Kurulu’na sunulması gerekiyor.
Olayda yerel mahkeme çıkışlı bile bu silsileyle hiçbir yazı gönderilmemiş. Kesinleşen yerel mahkeme kararı gönderilmemiş. Zaten kesinleşen bir karar yok ki… Kesinleşen bir karar olmayınca Yargıtay 3 CD, doğrudan TBMM’ye yazı yazarak, sadece “kendi kararını” iletmiş.
Yargıtay 3. CD doğrudan TBMM’ye yazı da yazamaz. Yargıtay 3 CD Yargıtay dışına adli yazışmalarını sadece Yargıtay CB aracılığı ile, idari yazışmalarını da sadece Yargıtay Başkanlığı aracılığı ile yapabilir.
Yargıtay tarihinde ilk kez bir Yargıtay CD, doğrudan TBMM’ye yazı yazıyor. Bu AYM’ye de yapıldığı gibi, TBMM’ye saygısızlık, TBMM’nin manevi şahsiyetine saldırıdır. TBMM Başkanlığı bu duruma seyirci kalmıştır. Yargıtay, kendini TBMM üstünde görmüş, anayasayı ihlal etmiştir.
TBMM tutanağına göre, TBMM Genel Kurulunda okunan yazı içeriğinde, engellilik yaratan AY md 76’daki suçun niteliği ve/veya cezanın miktarı ise, bu bilgi de yer almıyor. Yani seçilme yeterliliğini ortadan kaldıran suçun niteliği ve/veya ceza miktarı da TBMM bilgisine sunulmuş değil. TBMM Genel Kurulu, AY md 76’da yer alan bir suç ve/veya ceza halinin varlığı konusunda bilgi sahibi de değil!”
Eminağaoğlu, bütün bu usul hatalarının çözümü konusunda da şu öneride bulundu:
“TBMM tutanakları alınıp TBMM Genel Kurulunda okunacak. Kesinleşmeyen veya yanlış kararın okunduğu ve düşme olmadığı görülecek.
AYM’ye başvuru yapılacak Bu düreçte Can Atalay’ın milletvekilliği hukuken düşmediği halde, AKP yönetimi/TBMM yönetimi fiili uygulama ile düşmüş gibi hareket ediyor. Can Atalay hakkında düşme hali konusunda uygulanan madde Anayasanın 84/2 nci maddesi. Bu maddeye düşme konusunda Genel Kurul tatafından bir karar alınmıyor, düşme konusundaki karardan sadece TBMM bilgilendiriliyor. Anayasa 85 nci maddede de, düşme “kararları” konusunda AYM’ye başvuru yapılacağı düzenleniyor ancak bu maddede de AY md 84/2 sayılmıyor. AYM ise uygulamada, AY md 84/2 uyarınca Genel Kurul tarafından bir karar verlmediği için iptal işlemi olamaz. Ancak milletvekilliği düşmediği halde düşmüş şekilde işlem yapılması karşısında, milletvekilliğinin “devam ettiğinin tespitine” karar veriyor.”
AYM, olağan koşullarda milletvekilliğinin düşürülmesine ilişkin durumlarda herhangi bir ihlal kararı vermedi. Ancak bu kez kendi kararına uyulmaması nedeniyle kararın kesinleşmediği iddiası söz konusu. Bu durumda AYM’nin yeni bir hak ihlali kararı verebileceği belirtiliyor. Ancak TBMM’nin tarihte ilk kez yaşanacak bu durum karşısında nasıl hareket edeceği de belirsiz. Olası bir AYM kararına uyacak mı yoksa Yargıtay’ın önceki görüşünü mü esas alacak, bilinmiyor.
Bu haberler de ilginizi çekebilir:
Kulislerde konuşulan bir diğer seçenek, olası AYM kararından sonra Atalay’a vekilliğinin yeniden kazandırılması ancak sonradan dokunulmazlığının kaldırılarak hakkındaki yargılamanın yeniden yapılmasına olanak sağlanması. Bu durumda da ceza alacağı için vekilliğinin düşürülmesi. AKP ve MHP’nin bu formülü tartışabileceği de iddialar arasında.