AKP; kendisini mahkeme yerine koyan İdare Ve Gözlem Kurulları aracılığıyla “Cezaevinden çıkabilmen bir cezaevi müdürünün, bir başgardiyanın iki dudağı arasında” diyor. Bazı hapishanelerin İGK’ları okunan kitap çok olunca ‘örgütsel’ deyip infaz yakarken bazıları da ‘az kitap okudun’ deyip infaz yakıyor. İGK’larda katıldıkları her toplantı için ‘huzur hakkı’ alan bakanlık bürokratları bir yanda, öbür tarafta “Buradan başım dik çıkacağım” diyen 30 yıllık mahpus İlhan Sami Çomak var.
30 yıllık siyasi mahpus aynı zamanda şair yazar İlhan Sami Çomak; 20 Ağustos günü ‘cezasını’ son gününe kadar tamamlamış olarak hapishaneden çıkacakken ve ailesi İlhan’ı almak için hapishanenin yolunu tutmuşken, cezaevi yönetimi dedi ki: “Hayır çıkamazsın, çünkü yeterince iyi halli değilsin!”
İdare ve Gözlem Kurulu; 1994’ten beri tutuklu bulunan ve müebbet hapse mahkûm edilen Çomak’ın Silivri Marmara 5 Nolu Kapalı Cezaevi’nden tahliyesine 3 ay kala, ‘suç algısı ve suça yönelik farkındalık oluşmadığı, suç işleme yönelimi ve kendisini suça iten etkenler halen devam ettiği’ için tahliye olamayacağını buyuruyordu.
İlginç olan, kurul bu üç aylık erteleme kararını verirken herhangi bir olumsuzluktan da bahsetmiyor, aynı fermanda “Hükümlünün hakkında düzenlenen raporlarda genel olarak olumsuz bir durum yok ise de” diyordu.
Antalya S Tipi Kapalı Cezaevi’nden 4 Mayıs’ta tahliye olması gereken Nurettin Çelebi de İdare ve Gözlem Kurulu’nun sorduğu “Pişman mısın?” sorusuna verdiği yanıt nedeniyle hâlâ cezaevinde.
30 yıldır cezaevinde bulunan Nurettin Çelebi’nin tahliyesi, “Pişman mısın?” sorusuna verdiği “Ayıp değil mi bu soruyu soruyorsunuz?” yanıtı gerekçesiyle 6 ay ertelendi.
Bolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tutulan 30 yıllık mahpus Ataş Göbe de tahliyesi keyfi olarak engellenenlerden biri. Ceza infaz süresini 2 Haziran’da tamamlayan Göbe’nin tahliyesi ‘pişmanlık’ dayatmasını kabul etmediği için 3 ay ertelendi.
İlhan Sami Çomak, Nurettin Çelebi, Ataş Göbe; İdare ve Gözlem Kurulu denen toplamın gadrine uğramış yüzlerce mahpustan sadece birkaçı. İHD’nin verilerine göre, 2021 yılının başından bu yana en az 313 mahpusun tahliyesi birden fazla kez 6’şar ay ve 3’er aylık periyotlarla engellenmiş durumda. Tahliyesi engellenen mahpusların içinde hasta mahpuslar da var. İHD, 88’inin hasta mahpus olduğunu ve bunlardan 42’sinin ise sağlık durumunun ağır olduğunu özellikle belirtiyor.
İGK’ların yorum, karar ve kriterleri hapishaneden hapishaneye farklılık gösterse de çoğunlukla politik mahpuslara uygulanıyor fakat adli mahpuslar da bu keyfi cezalandırma yönteminden kaçabilmiş değil.
Mahpusların ‘iyi halli’ olup olmadıklarının ölçütü ise kütüphaneden alınan kitap sayısına, elektrik-suyun ne kadar kullanıldığına, imamla ne kadar görüşüldüğüne, cezaevi etkinliklerine ne kadar katılındığına oradan ‘pişman olup olmadığına’ kadar uzayıp giden bir listede türlü çeşit saçmalıkların toplamından ibaret.
Bazı hapishanelerin İGK’leri okunan kitap çok olunca ‘örgütsel’ deyip infaz yakarken bazıları da ‘az kitap okudun’ deyip infaz yakıyor.
AKP-MHP ise buna ‘ilkeler’ diyor… İfade aynen şöyle: “İdare Ve Gözlem Kurulu tarafından yapılacak değerlendirmelere esas olacak ilkeler…”
Kendilerini mahkeme yerine koyarak mahpusların ‘iyi halli’ olup olmadıklarına karar veren İGK’ların pişmanlıkla ilgili soruları ise daha çok şöyle: X örgütünü terör örgütü olarak görüyor musun, çıkınca ne yapacaksın? Siyasi bir partide çalışacak mısın? Peygamberin kim, Müslüman mısın?
1+1 Express’ten gazeteci Bekir Avcı’nın “İyi hal”, pişmanlık, tekrar suç işleme riski… Tüm bunlar çok muğlak, değerlendirme yapanın istediği yere çekebileceği ucu açık ölçütler değil mi? soruna Avukat Ekin Ergül’ün verdiği yanıt şöyle:
“Sorun bu zaten. Neyin, neye göre ‘iyi hal’ olduğu tanımlanmıyor, sadece kriterler sıralanıyor. AİHM’in ‘iyi hal’ konusunda bir şerhi var örneğin. Kişinin tekrar suç işleme riski olduğu gerekçesiyle tahliye edilmediği bir dosyada AİHM’in başyargıcı, tekrar suç işleme riskinin öngörülemeyecek bir şey olduğunu söylüyor. Bunun cezalandırma değil, intikam duygusuyla hareket etmek olduğunu, kişileri topluma kazandırmakla ilgili bir katkısı olmadığını belirtiyor.”
Peki nereden çıktı bu İdare Ve Gözlem Kuralları?
AKP ve MHP, Nisan 2020’de Meclis’e getirip değişiklik yaptığı yönetmelikle İGK’lara infazını tamamlamış hükümlülerin ‘iyi halli olup, olmadıklarını’ değerlendirme yetkisi verdi. 1 Ocak 2021 tarihinde yürürlüğe giren İnfaz Kanunu’yla yüzlerce mahpus ‘ottur-çöptür’ denerek cezalarını tamamlamış olmalarına rağmen hapishanelerden salınmıyorlar.
İGK’lar cezaevi müdürleri, idare memuru, cezaevi tabibi, psikolog, öğretmen, infaz ve koruma baş memurundan oluşuyor.
Devlet özetle, “Cezaevinden çıkabilmen ve özgürlüğün bir psikoloğun, cezaevi müdürünün, başgardiyanın iki dudağı arasında, hâkime, savcıya gerek yok” diyor. Hukukçular, her ne kadar “Çok net bir kural var Türkiye ve dünya hukukunda… Hâkimlik sıfatı taşımayan birinin özgürlüğü kısıtlama yetkisi yoktur” dese de…
Kurula; Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı’ndan katılan üyelere ise katıldıkları her bir toplantı günü için memur maaş katsayısının 500’le çarpımı sonucu bulunacak miktarda ‘huzur hakkı’ ödeniyor. Böylece heyet üyelerinin katıldığı her toplantı hatırı sayılır bir ücretle teşvik ve taltif edilmiş oluyor.
İnsanların hayatları karşılığında biraz daha semirme peşindeki iktidar bürokratlarına yanıt, dile kolay tam 30 yılını hapishanelerde tamam etmiş İlhan Sami Çomak’tan geldi. İnsanın olanaklarının ve iradesinin neye benzediğini hatırlatan Çomak daha pek çok mahpus gibi dimdik durarak dedi ki: Dayatmaları asla kabul etmeyeceğim, Bu onurlu duruşu sürdüreceğiz. Buradan başım dik olarak çıkacağım.
Çomak 3 ay gecikmeyle de olsa duvarların ardına çıkabilecek, tüm bezigan saltanı şürekasının ise buradan öteye gidebileceği bir yer var varmış gibi görünmüyor. Eskilerin deyimiyle, zulmü artanların tez zeval bulacağı gibi…