Eski Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Erdoğan'ın ülkeyi şahsî ve keyfî uygulamalarıyla ülke her açıdan tam bir çöküşe sürüklediğini belirterek, "Ekonomik, sosyal ve siyasal krizin sorumlusu AK Parti iktidarı ve bu iktidarın uzun süredir tek söz sahibi olarak Sayın Erdoğan’dır" dedi.
Eski Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şahsî ve keyfî uygulamalarıyla ülke her açıdan tam bir çöküşe sürüklediğini belirterek, “Ekonomik, sosyal ve siyasal krizin sorumlusu AK Parti iktidarı ve bu iktidarın uzun süredir tek söz sahibi olarak Sayın Erdoğan’dır.”dedi.
Günay, Turkishpost’a verdiği röportajda, gündemdeki konuları değerlendirdi. Günay, ülkenin içinde bulunduğu krizlerin sorumlusunun Erdoğan olduğuna işaret ederek, “2017 yılındaki Anayasa değişikliği ile yürütmenin kontrolsüz biçimde şahsileştirilmesi ve ardından sayın Erdoğan’ın şahsî ve keyfî uygulamalarıyla ülke her açıdan tam bir çöküşe sürüklenmiştir. Şimdi sorumluluğu muhalefete, yahut dış etkenlere fatura etmeye kalkmak, değil inandırıcılığı, ciddiyeti bile olmayan bir savunmadır.” ifadesini kullandı.
Son dönemde AKP kurucularının da aralarında bulunduğu çok sayıda ismin Erdoğan ve çevresini sert bir dille eleştirdiklerinin hatırlatılması üzerine Günay, “Eleştiriler haklı, ancak geç kalmış bir tutumdur. Son on yılda pek çok eşikte hak ve hukuk çiğnenirken sessiz kalanların, bugünkü gecikmiş yakınmaları beklenen toplumsal karşılığı bulmakta zorlanıyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Bu haberler de ilginizi çekebilir:
“AYM başta olmak üzere tümüyle yargı, Türkiye’de özellikle son on yılda yaşanan hukuksuzluklar konusunda başarılı bir sınav veremedi” diyen Günay, şöyle devam etti: ” Siyasetin etkisinde kaldı ve hukuka, yasalara aykırı işlemlere göz yumuldu. Son yıllarda AYM bir ölçüde Anayasa ve yasaları korumaya çalışıyor; ancak önceki tarihlerdeki edilgen tutumu -ne yazık ki- büyük tahribata yol açtı ve şimdi bu tahribat ona da zarar veriyor.”
“Anayasa Mahkemesi’nin en son verdiği Can Atalay kararını nasıl yorumluyorsunuz?” yönündeki soruya Günay, şu cevabı verdi:
“Can Atalay, hakkındaki hüküm kesinleşmeden milletvekili seçildi. Anayasaya göre vekil seçildiği zaman yargılamanın durması ve dönem sonuna ertelenmesi gerekiyor. Olağan usul budur.
Milletvekili olarak göreve başladıktan sonra da Meclis gerekirse dokunulmazlığını kaldırabilir. Ancak göreve başlaması engellenemez. AYM kararları da bu yöndedir. Ceza mahkeme ve dairelerinin ve TBMM başkanlığının tutumu hukuka ve anayasaya aykırıdır.”
Sembol niteliğinde bulunan davalarda yargı ve bürokrasinin ‘vesayet’ altında olduğunu kaydeden Günay, “Uzun zamandır yargı siyasi iktidarın tasallutu altındadır. KHK meselesi başta, bu konuda yıllardır sayısız örnek var ve devam ediyor. Muhalefet de, ne yazık ki konuyu bütünüyle hukuk devletine karşı bir kalkışma olarak nitelemek yerine, olay ve davaları tekil olarak ele alarak eksik ve yanlış bir tutum sergiliyor.”
“Son günlerde DEM Parti’li belediyelerin Kürtçe trafik uyarılarının polis eşliğinde silindiği görülüyor. Bunun İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın talimatı olduğu da ortaya çıktı. Kürtçeye tahammülsüzlük mü bu yaşananlar?” sorusuna ise Günay, “Türkiye uzun yıllar Kürt kimliğini yok saydı; neden sonra varlıkları kabul edilse de dil ve kültür alanında hala tahammülsüzlük sürüyor. Bakanlığım döneminde Mem-u Zin’i özgün diliyle yayınlarken bu yasakçı tutumu yakından gördüm. Sonraki yıllarda gelişmeler ne yazık ki, özgürlük değil yasakçılık yönünde ilerledi. Son yasaklama kararı da bu anlayışın yeni bir örneği. Bu arada, Arapça tabelaları ‘Kur’an yazısı’ diye savunan ‘solcu’ muhalefetten, Kürtçe yasağı konusunda tepki geldi mi? Takip edemedim.”