Metehan Özcan son kişisel sergisi “Prova” ile sanat yaşamına ve üretimine yakından bakma ve kendisiyle düşünme olanağı sunuyor.
Hafızayı bir kimlik tasviri olarak ele alan Metehan Özcan, son kişisel sergisi Prova ile seyirciye üretim alanını yakından gözlemleme ve dahil olabilme imkânı sunuyor. Kişisel bir sergi olmaktan öte, sanatçının düşünme yöntemlerini açığa çıkartan, sürekli dağılıp yeniden kurulan bir hafıza alanı olarak kurgulanan sergi; Özcan’ın geçmiş çalışmalarını, başka sanatçılara ait üretimleri, arşivini, İstanbul-Ankara-İzmir dönemlerine ait kişisel izlerini bir araya getiriyor.
‘Test etmek’, ‘teyit etmek’, ‘sınamak’, ‘denemek’ ve ‘incelemek’ anlamlarını barındıran ve sürekli dönüşüme davet eden Prova, yeniden düşünülmeye ve düzenlenmeye açık oluşuyla serginin tüm katmanlarında kendisini gösteriyor. Sergi, Metehan Özcan’ın daha önce İstanbul Versus Art Project’te Merve Elveren küratörlüğünde gerçekleşen aynı isimli sergisinin yeniden yorumlanmasıyla izleyicisiyle bu kez Ankara’da Ka’da buluyor. Bu şekilde meydana gelişiyle bir yeniden düşünülme ve düzenlenme örneği olan Prova, güncel işler ve arşivin birlikteliği ile sanatçının pratiğinin yeniden yorumlanabilmesini ve görünmeyen anlatıların açığa çıkmasını sağlıyor.
1978 tarihli bir vesikalık, istiflenmiş görseller, bir banyo fayansı, oda anahtarları, otel odası fotoğrafları, anonim mekânlar-tanıdık mekânlar, gizlenmiş hatıralar, geleceğe dair tahayyüller gibi bileşenlerin yan yanadalığı ile özel ve kamusal olan arasında bir köprü kuruyor. Ka’nın cam duvarları daha içeri girmeden seyircinin sergi hakkında ipucu almasını sağlıyor. Vitrinde yer alan fotoğraf ve fayans parçası Prova’nın içeriğinin çeşitliliği hakkında ilk intibayı sağlıyor.
İki ana bölümden oluştuğu söylenebilecek sergi alanının ilk bölümü seyirciyi karşılayan büyük duvar dizilimi, portatif duvarla ayrılmış camlı vitrine dönük işlerin yer aldığı kısım ve Ka’nın ofis bölümüne çıkan merdivenin duvarı olmak üzere üçe ayrılıyor. Seyirciyi ilk karşılayan dışarıya dönük vitrinli kısımdan sonra ana alana girilince sanatçının yapay zekâyı kullanarak ürettiği albüm fotoğraflarından oluşan kolajların ağırlıkta olduğu duvar dizilimi yer alıyor. Bu dizilim ve ana alanda bu dizilime paralel tonda eşlik eden eserler sanatçının güncel üretimini göstererek bir nevi Özcan’ın güncel portfolyosunu seyirciyle tanıştırıyor.
Sanatçının işleriyle tanıştırıldıktan sonra portatif duvarla camlı vitrin arasında kalan yere gelindiğinde ise Özcan’ın işlerine yaklaşımı biraz daha ortaya çıkıyor. Fayansla birlikte yer alan fotoğraf, sanatçının düşünce dünyasını izleyiciye hissettiriyor.
Serginin daha resmi olan ilk kısmından sanatçının geçmişini ve iç dünyasını ortaya koyan ikinci kısma geçerken bu yeni bölümün girişindeki duvar dizilimi ton değişimini yumuşatan bir geçiş sağlıyor. Bu dizilimle birlikte objeler yavaş yavaş sergi düzenine girmeye başlıyor. İkinci kısmın ana unsurlarını oluşturan masa ve arkasındaki raflarda yer alan objelerle, görseller yerlerini neredeyse tamamen arşive bırakıyor.
Ziyaretçiye artık sanatçının arka bahçesinde olduğunun hissettirildiği bu bölümde, masa üzerindeki dizilimin çoğunluğunu kitaplar oluşturuyor. Bu kitaplar sanatçının düşünce dünyasına ışık tutarken üretiminde beslendiği kaynaklarla da yakından tanışma fırsatı sunuyor. Ka’nın iç tasarımının getirdikleriyle de bu bölüm ziyaretçinin o kitapların dünyasında kaybolmasına ve yeni fikirlere dalarak serginin ötesine geçmesine olanak tanıyor. Bu yolla seyircinin kendi düşünsel prova deneyiminin önünü açan sergi, masa üzerindeki kitapların yerleriyle oynama özgürlüğü de vererek serginin de prova edilmesini sağlıyor.
Masada sanatçıyı besleyen kitaplara ağırlık verilirken raflarda ise sanatçıyı şekillendiren şehirlere ağırlık veriliyor. Sanatçının hayatında önemli yer tutan İzmir, İstanbul ve Ankara’ya adanan bu kısımda, Özcan’ın o şehirlerdeki dönemlerine ait birçok nesne yer alıyor. Kartpostal, fotoğraf, dergi sayfaları, biblo, tabak, poster gibi bileşenlerle sanatçının bu şehirleri nasıl algıladığı ve bu şehirlerin sanat pratiğine etkisi ortaya koyulmuş oluyor.
Bu haberler de ilginizi çekebilir:
Sergide yer alan nesnelerle ziyaretçiye açılan alan o kadar esnek ve belirsiz ki bazı kısımlarda “objeler Ka’ya mı ait yoksa serginin birer parçası mı?” sorusuna neden oluyor. Etkileşime olanak tanıdığı bu geniş alanla sergi âdeta ziyaretçisinin Metehan Özcan’ın atölyesinde onunla birlikte “prova” etmesini sağlıyor.