AKP’nin 2023 seçimleri sonrası adet edindiği ve adına ‘Orta Vadeli Program’ (OVP) diyerek açıkladığı ekonomik programın 3’ncü yılı geride kaldı.
Ekonomi yönetiminin ‘rasyonaliteye dönüş’ diye tanımladığı programın anlamı toplum için giderek artan yoksulluk, sermaye içinse katlanan zenginlik oldu. OVP’lerde çizilen çerçeveyle çalışanların ücretleri düşürülüp alım gücü eritilirken, büyük ve uluslararası sermaye için kıymetli fırsatlar yaratıldı.
Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı ile Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından hazırlanan ve 2026-2028 yıllarını kapsayacak OVP’lerin sonuncusu Erdoğan’ın da imzasıyla artık yürürlükte.
5 Eylül’de açıklanması planlanan OVP, CHP İstanbul İl Örgütü’ne kayyım atanmadan bir gün önce tüm şehrin kuşatmaya alındığı, polis barikatlarının her yanı ablukaya aldığı gece yayınlandı. Ne kadar manidar değil mi? Böylece önümüzdeki dönemin siyasi karakteriyle birlikte ekonomik tablosu da bir kez daha netleşmiş oldu.
OVP’yi değerlendiren ekonomistler sonuncusunun öncekilerden pek farkının olmadığına dikkat çekiyor aslında. Büyüme tahminleri ve rakamlar dışarıda tutulduğunda iskelet olarak bir önceki OVP’nin aynısı. Ancak yeni sistemli saldırıların yapıtaşları anlamına gelen dikkat çekici uygulamalar var.
Bunların başında ‘tasarrufların artırılması’ amacıyla hayata geçirileceği söylenen Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi (TES) geliyor.
Sosyal güvenlik sistemi dışında ‘yeni emeklilik sistemi mekanizmalarının hayata geçeceği’ programda şöyle duyuruluyor: “Otomatik Katılım Sistemi (OKS)’nin işverenlerin de katkısıyla ikinci basamak sistemine dönüşeceği Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi (TES) kurulacaktır.”
İktidarın bu yeni modeli pazarlarken sunduğu argümanlar ise ‘Uzun vadede ek gelir’, ‘tasarrufu artırma’, ‘emeklilik sistemini destekleme, ‘ikinci maaş’…
Uzmanlar ise sunulan TES modelinin çalışanların üzerine yeni yükler getirdiğine dikkat çekiyor.
Yeni nesil kemer sıkma politikası araçlarından biri olan TES modelinde öngörülen, ücretlerden yüzde 3’lük kesinti ve biriken primlerin kullanabilmesi için en az 10 yıl sistemde kalma zorunluluğu… TES’le gelecek yüzde 3’lük kesinti ‘ücretlerin bir kez de bu yöntemle’ tırpanlanması demek.
En kritik tehditlerden biri de ‘çalışana 2’nci maaş’ diye lanse edilen TES’in uzun vadede kıdem tazminatını etkileme ihtimali. İktidar ve sermaye uzun zamandır kıdem tazminatına yönelik müdahale sinyalleri veriyordu. Kıdem tazminatını tasfiye etmek yerine –şimdilik– tavanı düşürerek eritme yoluna girdiler. 23 yıl önce kıdem tazminatı tavanı asgari ücretin 4,8 katıyken, bu yılın başı itibarıyla 1,8 katına kadar gerilemiş durumunda.
Program; çalışma hayatına dair düzenlemeleri ‘sektörel dönüşüm’, ‘dijitalleşme’ ve ‘yeşil ekonomi’ gibi güncel kavramlarla süslerken, bu parıltılı başlıkların ardına ‘esnek çalışmayı’ yaygınlaştıran bir anlayış gizlenmiş durumda.
İlk bakışta ‘mesai saatlerinin kısalması’ gibi algılanabilecek esnek çalışma, gerçekte uzaktan, kısmi ve geçici süreli çalışma anlamına geliyor. Böylece tam zamanlı ve insanci ücretli istihdam yerine, yarım iş-yarım ücret dayatmasının yasal zemini hazırlanmış oluyor.
Programın makro ekonomik hedeflerle ilgili kısımları da dikkat çekici. Enflasyon hedefleri büyük oranda yukarı çekilirken, büyüme ve istihdam projeksiyonları düşürülmüş, faiz yükü ise arttırılmış.
Önceki OVP’de yüzde 17,52 olarak belirlenen 2025 yılı enflasyon hedefi yüzde 28,5’e, 2026 yılı hedefi ise yüzde 9,7’den yüzde 16’ya çıkarıldı. 2028 için büyüme hedefi yüzde 5 olarak belirlendi. 2021’de düşük faiz politikasıyla başlayan kemer sıkma süreci, 2023 seçimleri sonrası ‘yüksek faiz’ rotasına çevrilmişti. Politika faizi 8.5’tan 2024 yılı ortasında yüzde 50’ye kadar yükseltildi. Şimdi ise bütçeden faize ödenecek para yüzde 40,5 oranında arttırılmış durumda.
Toplumun hali böyleyken, servet sahiplerinin sayısı ve varlıkları ise artmaya devam etti. Forbes listesine göre, Türkiye’de milyarder sayısı 30’a yükseldi. Murat Ülker 5,3 milyar dolarlık servetiyle ilk sıradaki yerini korurken, onu 4,4 milyar dolarla Şaban Cemil Kazancı ve 3 milyar dolarla Erman Ilıcak izledi.
Özetle; kemer sıkma programının kurumsal metinleri olan OVP’ler bu haliyle Mehmet Şimşek’le bir kez daha gündeme gelmiş ‘IMF’siz IMF’nin ete kemiğe bürünmesinden başka bir şey değil.