Gözaltıların prodüksiyon film gibi servis edilmesine tepki gösteren CHP lideri Özel, "Dronla adalet aranmaz" ifadesini kullandı.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne düzenlenen operasyon sonrası partisinin İzmir İl Başkanlığı’nı ziyaret ederek açıklamalarda bulundu. İçişleri Bakanlığı’na bağlı İzmir Emniyet Müdürlüğü’nün gözaltı görüntülerini drone görüntüleriyle çekilen özel bir prodüksiyonla sunmasına tepki gösteren Özel, “Dronla adalet aranmaz” ifadesini kullandı. Prodüksiyonlu editli servis, Gülen cemaatine yapılan operasyonlarda da kullanılıyor ve İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya hesabından paylaşılıyor.
Operasyonun 100 günü aşkın tutuklu bulunan Ekrem İmamoğlu gündemini değiştirmeye yönelik olduğunu kaydeden CHP lideri Özel, “Bu sabah yeniden direnişe uyanmışken, bizi yeni bir suçlamanın içine çekmek istediler. Dün sabah İzmir’de bir operasyona giriştiler” şeklinde konuştu.
Gözaltı görüntülerinin kamuoyuna servis edilmesini sert sözlerle eleştiren Özel, “Polis araçlarını saatlerce uğraşarak verdikleri bir nizamla drone görüntüleriyle özel bir film prodüksiyonu gibi sundular. Maksat adalet aramak olsa dronla aranmaz adalet.” ifadelerini kullandı.
Bu haberler de ilginizi çekebilir:
Yargılamalara itiraz etmediklerini, adalet istediklerini belirten Özel, “Hiçbir yerel yönetici yargılanmaktan muaf değildir. Ama yapılan iş adalete uygun olsun, hakkaniyete uygun olsun. O yüzden diyoruz: Yargılamalar TRT’den yayınlansın. Suçlama da duyulsun, cevaplar da” diye konuştu.
Özel, gözaltına alınanların kamuoyunda itibarsızlaştırılmaya çalışıldığını belirterek, “Tunç Soyer mi kaçacak? 3 sene, 4 senelik mevzularla kaçacak olsa 50 kere kaçar. Veremeyecekleri hesap yok. Tutuklama istisnadır” dedi.
Sabah baskınıyla yapılan gözaltıların siyasi bir mesaj taşıdığını vurgulayan Özel, “Gözaltı görüntüleri bu işin bir siyasi operasyon olduğunu gösteriyor. İstanbul’a nasıl karşı koyuyorsak, İzmir için de aynı kararlılığı göstereceğiz…Bundan sonra İstanbul gibi yapacaksanız İstanbul’a nasıl mukabele ediyorsak aynı şekilde buraya mukabele ederiz.” dedi.
Eski İzmir Büyükşehir Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun yıllarca yargılandığını hatırlatan Özel, “379 yılla 33 ayrı suçlamayla yargılandı, ama bir gün bile ceza almadan çıktı. İzmir’in siyaset kültüründe hesap vermek ve aklanmak vardır. Tutuksuz yargılama vardır” dedi.
Partiyi içeriden bölmeye dönük çabalara da dikkat çeken Özel, şöyle konuştu:
“Bir de işin bir hususu var. Bu yapılan işte neler konuşuluyor, neler konuşturuluyor diye bakınca şu görülüyor. Cumhuriyet Halk Partisini en güçlü olduğu yerde Cumhuriyet Halk Partisinin amiral gemisinde İzmir’de birbirine düşürebilir miyiz? Birbirlerini mi şikayet ettiler? O mu oldu, bu mu oldu? Hepsi hepsini inceliyoruz. Hepsi gözümüzün önündedir. Ben bir Cumhuriyet Halk Partili, bir Cumhuriyet Halk Partili’ye yanlış yaparsa o yanlışı kendime yapılmış sayarım. Bu kadar açık söylüyorum.”
Kurultay sürecine ilişkin yorumlara da değinen Özel, “Özgür Özel kurultayda destekleyenlere sahip çıkmış, Tunç Soyer karşısındaymış… Hiçbir kardeşimi satmadım. Tunç kardeşimi de satmam.Nasıl Aziz Kocaoğlu’nun her duruşmasında yanındaysam, Tunç Soyer’in de yanına otururum. Süreci en yakından takip ederim ” ifadelerini kullandı.
Konuşmasının sonunda ekonomik krize dikkat çeken Özel, “Basiretsiz yönetim dün gece doğalgaza yüzde 25 zam yaptı. İstanbul operasyonunun ekonomiye yükü 150 milyar dolar. Bu para asgari ücret desteğinin tam 120 katı. Erdoğan ‘sadece İstanbul değil, başka yerlerde de var’ diyor. Gizli dosyadan onun nasıl haberi oluyor?” dedi.
CHP Lideri Özgür Özel şöyle konuştu:
Dün İstanbul’daydık. Grup toplantımızı İstanbul’a aldık. Dün akşam da hep birlikte Saraçhane’deydik. Orada 100 kara günün bilançosuna baktık. Cumhuriyet Halk Partisi’ne Cumhuriyet Halk Partisi’nin Cumhurbaşkanı adayına Milletimiz takdir ederse Türkiye Cumhuriyeti’nin bir sonraki Cumhurbaşkanına darbe yapmaya kalkıyorlar.
Biz de onunla hep birlikte hepinizin de emekleriyle mücadele ediyoruz. Bu sürecin içinde tam 100 karası dediğimiz o 100. günde sabah yeniden biz mücadeleye, direnişe uyanmışken bizi bir başka gündemin içine çekmek bizi deyim yerindeyse dikkatimizi, motivasyonumuzu dağıtmak yeni bir suçlama, yeni bir tartışmanın içine çekmek isteyenler dün sabah İzmir’de bir operasyona giriştiler.
Hiç şüphe yok baktığınızda niyet ortaya çıkıyor. Bir şafak operasyonu ve bugün gördük ki polis araçlarını, yüzlerce polis aracını emin olun saatlerce uğraşarak verdikleri bir nizamla drone görüntüleriyle özel bir film prodüksiyonu gibi harekete geçişleri ve kişilerin onurlarını, haysiyetlerini zedeleyecek gözaltı görüntülerini servis ettiler.
Maksat adalet aramak olsa dronla aranmaz adalet. Eğer doğrunun, hakikatin peşindeyseniz algı operasyonlarına ihtiyacınız yoktur. O yüzden daha ilk nasıl yapıldığına bakarsanız niyetin ne olduğu ortaya çıkar.
İlk günden beri İstanbul için de söylüyorum. İzmir için de söylüyorum. Hiçbir yerel yönetici yargılanmaktan, soruşturulmaktan muaf değildir. Ama yeter ki yapılan iş adalete uygun olsun, hakkaniyete uygun olsun. Maksat sorgulamak, soruşturmak, hakikate ulaşmak olsun. O yüzden diyoruz yargılamalar TRT’den yayınlansın. Suçlama da duyulsun, cevapları da duyulsun. Ekrem İmamoğlu yargılanmasın demiyoruz. Oradaki belediye başkanlarımız yargılanmasın demiyoruz. Diyoruz ki adil yargılansınlar ve tutuksuz yargılansınlar. Şimdi ben İstanbul Cumhuriyet Başsavcısının bütün pratiğini biliyoruz. O Antalya Cumhuriyet Başsavcısının yetkisinde olan işi oradaki başsavcıya küfredercesine yapan, Ankara’daki başsavcıyı paspas etmekten mevkidaşını rahatsızlık duymayan,
Yetkisine tecavüzü kendinde hak gören bir hadsiz… Dün sabah erken saatlerde yapılan iş İzmir Cumhuriyet Başsavcısına söylüyorum. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısının pratiğine iş görüş biçimine özenmektir. Onu taklit etmektir. Şunu bilin. Orada muteber bir adam yok. Orada günü gelince hesap verecek bir siyasi aparat var. İzmir Cumhuriyet Başsavcısı eğer İstanbul gibi davranmaya veya davrananlara engel olmamaya devam ederse İstanbul Cumhuriyet Başsavcısına nasıl konuşuyorsak, nasıl muamele ediyorsak gelecekte nasıl muamele edeceksek ona ortak olur. Bunu böyle bilsin.
Bunu böyle bilsin. Eğer eğer gerçekten adaletin peşindeyse yandaş televizyon kanallarının haftalardır, aylardır söyleyeceği hedef gösterdiği, konuşturtuğu İzmir AK Partili siyasetçilerin peşinde olduğu bir dosyayı açacağız, bakacağız, soruşturacağız diyorlarsa ellerinden tutan yok. Bütün imkanlar ellerinde. Ama yeter ki adil olsunlar.
Dün sabah gidip de gözaltına aldıklarından kim Tunç Soyer mi kaçacak? 3 sene, 4 senelik mevzularla kaçacak olsa 50 kere kaçar. Ne Tunç Soyer’in, ne İzmir İl Başkanımız Şenol Aslanoğlu’nun ne diğer arkadaşlarımızın görev sorumluluk üstlenmiş arkadaşlarımızın veremeyecekleri hesap yok. Bunun için akıllarını başlarına alsınlar.
Tutukluluk, tutuklama tedbiri istisnadır. Bir tutuklama yaparsam herkes diyecek ki tabii burada olması lazımdı. Kaçarken yakalanır, yurt dışına çıkarken yakalanır. Görevdedir. Elinin altında daha dünya kadar delil vardır. Birkaç gün o deliller karartılmasın diye tutulur başka. Görevde olmayan, bunca aydır, yıldır soruşturduğunuz, her birisi bir telefonla gelecek olanları sabah şafak operasyonuyla kollarına ikişer polis karşılarında kamerayla gözaltı görüntüleri bu yapılan işin de bir siyasi operasyon olduğunu, bir algı yönetimi olduğunu gösteriyor. Bunun için buradan açıklıkla şunu söylüyoruz. Biz sürecin ikinci günündeyiz.
Bundan sonra İstanbul gibi yapacaksanız İstanbul’a nasıl mukabele ediyorsak aynı şekilde buraya mukabele ederiz. İzmir’in hafızasında bir şey var. İzmir’in Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu değerli büyüğümüz. 379 yılla 33 ayrı suçlamayla yargılandı. Her davet edildiğinde gitti. Her mahkemede aslan gibi oturdu. Kendisini savundu. Bir yandan İzmir’e hizmet etti. Bir yandan yargıya hesap verdi. Alnının akıyla. Bir gün bile ceza almadan o soruşturmadan çıktı. O günlerde AK Parti medyası İzmir’in AK Partili siyasetçileri neler söylüyordu.
O yüzden İzmir’in siyaset kültüründe soruşturulmak, hesap vermek ve aklanmak vardır. İzmir’in siyaset kültüründe tutuksuz yargılama vardır. Verilemeyecek hesap yoktur. İçlerinden verilemeyecek hesabı olan çıkarsa tutuksuz yargıladığın, şeffaf yargıladığın, savunma haklarını kısıtlamadığın, avukatlarla eşle ailesiyle uğraşmadığın bir durumda herkes adaletiyle inanırsa sorulan sorulara cevap verilecek cevap yoksa kimse savcıya saldırmaz.
Kimse hakime bir şey demez. Ama iftira, gizli tanık, şantaj, zulüm bunlara İstanbul gibi yeltenilirse o zaman adalet aranmaz. Siyasetin aparatı olunur. Bir de işin bir hususu var. Bu yapılan işte neler konuşuluyor, neler konuşturuluyor diye bakınca şu görülüyor. Cumhuriyet Halk Partisini en güçlü olduğu yerde Cumhuriyet Halk Partisinin amiral gemisinde İzmir’de birbirine düşürebilir miyiz? Birbirlerini mi şikayet ettiler? O mu oldu, bu mu oldu? Hepsi hepsini inceliyoruz. Hepsi gözümüzün önündedir. Ben bir Cumhuriyet Halk Partili, bir Cumhuriyet Halk Partili’ye yanlış yaparsa o yanlışı kendime yapılmış sayarım. Bu kadar açık söylüyorum.
“HİÇBİR KARDEŞİMİ SATMADIM, TUNÇ KARDEŞİMİ DE SATMAM”
Bu bir bu nifak tohumlarına, bu birbirine düşmelere dikkat edin. CHP birbirine düşerse o zaman amaçlarına ulaşırlar. Efendim adam neler yazdırıyor neler. Yani Cumhuriyet Halk Partisine ameliyat yapacak. Onu da basın üzerinden kendi trollerine şimdiden söylüyor. Efendim Özgür Özel kurultayda kendisini destekleyenlere ölümüne sahip çıkmış. Efendim Tunç Soyer kurultayda karşısındaymış. Özgür Özel gelip sahip çıkmazmış. CHP bu süreçte çok yara alırmış. Bizim ben 10 yaşında Bornova’da yatılıya gittim. 7 sene, 6 sene, 7 sene orada oturdum. Orada okudum. Her yaz eşimle, evladımla tatile giderken hala o yatakhaneden arkadaşlarımla tatile gidiyorum ben. Bizde rekabet olur. Tartışma olur. Kardeşlik hukukuna zeval getirmek olmaz. Hiçbir kardeşimi satmadım. Tunç kardeşimi de satmam.
Buradan açıkça söylüyorum. Özgür Özel ve Cumhuriyet Halk Partisinin yönetimi, adil bir yargılama, tutuksuz yargılama, savunma hakkının kısıtlanmadığı, yargının bir operasyona alet olmadığı süreci dikkatle takip etmek üzere, nasıl Aziz Kocaoğlu’nun her duruşmada yanına oturduysam, Alaattin Yüksel bir yanında, ben bir yanında o dönemde grup başkanvekiliydim. Nasıl geldim oturduysam, Tunç Soyer’in de yanına otururum, süreci en yakından en samimi takip ederim.
Buradan şunu söylemek isterim. Kooperatiflerle ilgili İzmir’de hepimizi üzen katsız bir süreç devam ediyor. O kooperatif denemesi ve devamında yaşananlar hepimizi üzen bir süreç. Ben İzmir Büyükşehir Belediye başkanına ilk verdiğim talimatta, son verdiğim talimatta, bu kooperatif meselesinde mağduriyetleri ortadan kaldıracak adımları atalım ve buradaki sıkıntıdan kurtulalım. Bir talihsizlik, inşaat maliyetlerindeki fahiş artışlar, yanlışlar, hatalar, kusurlar, neyse.
Varsa soruşturulacak kısımları ona da eyvallah. Kim bir kusur işlediyse, o da hesabını verir. Aman bu ne partinin sırtına yük olmalı, ne de İzmir’de Cumhuriyet Halk Partisi’yle İzmirliler arasındaki samimi gönül bağını zedelememeli. Bu süreci de en yakından takip ettiğimizi, bütün İzmirlilerin bilmesini istiyorum. Bu işin birileri tarafından istismar edilmesine, birileri tarafından partimiz aleyhine dönüştürülmesine, hiçbir yönüyle izin vermeyeceğiz. Buradan son sözüm şu.
Türkiye büyük sıkıntılarla uğraşıyor ekonomik olarak. Daha dün gece, dün gece bu basiretsiz yönetim doğalgaza %25 zam yaptı.
Doğalgaza %25 zam yaptı. İstanbul’da yaptıkları operasyonun ekonomiye yükü 150 milyar dolar ve 6 trilyon lira. Bu para, bu para öyle bir para ki, asgari ücreti iyileştirin diyoruz. Devlet desteğiyle esnafa yük olmasın diyoruz. Orada lazım olan paranın tam 120 katı İstanbul operasyonunun ekonomiye yüküdür. 120 katı!
Asgari ücrete bir katkı yap, şu asgari ücret 22’den 30’a çıksın diyoruz ya. Esnafa vereceği 6’şar bin lira, KOBİ’ye vereceği 6’şar bin lira desteğin 120 katını İstanbul’da harcadılar.
Bütçenizden, cebinden yetmişer bin lira. Geçen yüz günde 10’ar çeyrek altın kaybetti Türkiye ekonomisi kişi başına. O yüzden bu tip işleri Erdoğan diyor ya “Sırf İstanbul değil, başka yerlerde var.” Gizlilik olan dosyadan kimsenin haberi yok. Erdoğan’ın maşallah hepsinden var. Burada yapacağı operasyon da bu tip işlerin de ekonomiye yükünü herkes göz önüne alsın. Bir kez daha söylüyoruz; adil yargılanma, şeffaflık, tutuksuz yargılanma ve savunma hakkının kısıtlanmadığı bir süreçle Aziz Kocaoğlu nasıl yargı önünde aklandıysa, nasıl kendini ifade ettiyse bu süreç İzmir’in bir kazanım sürecidir. Başsavcı’ya, Sayın Başsavcı’ya söylüyorum: İzmir’in geleneğine, kültürüne, aldığınız eğitime, bulunduğunuz makamın gereğine uygun olarak adil olun. Akın Gürlek’le yarışan sonunda Akın Gürlek’le birlikte hesap verir. Bu kadar söylüyorum!”