Mahsun J: Arsız yükselme arzusu, Türkiye yoksulluğunun kara komedisi

Otopark mafyası, yolcu beğenmeyen taksiciler, yoksulların tepesine çöken "kentsel dönüşümcü" müteahhitler, motokuryeler, kahvehanelerde "devrim" konuşanlar, barlarda üç kuruşa köle gibi çalıştırılan kadınlar, hırsızlık yapan çocuklar ve ultra zenginler, denize sıfır otellerde keyif çatanlar, AVM'lerde para saçan zenginler... Mahsun J, bir Türkiye panaroması adeta, bir yoksulluk komedisi. Yükselme arzusuyla yoksulluğun her türlüsünün harmanlandığı bir Türkiye hikayesi...

Tanıtımlarda “jigolo” kelimesiyle öne çıkan Mahsun J, başta sıradan bir erotik komedi izlenimi veriyor. Ancak birkaç bölüm izleyen herkes fark ediyor ki dizinin asıl meselesi bambaşka: Mahsun J, yoksulluğun içinden doğan yükselme arzusunu ve bu arzunun sistem tarafından nasıl şekillendirildiğini anlatıyor.

GAİN’de iki sezonu yayınlanan Mahsun J dizisinin ana karakteri Mahsun, kentin kenar mahallelerinden birinde yaşayan genç bir motokurye. Günü borç ödemeleriyle, sipariş yetiştirmelerle ve bir türlü tutmayan planlarla geçiyor. Şehirle ilişkisi tamamen ekonomik; yaşadığı her gün, sisteme bir borçla daha bağlanıyor. Pandemi döneminde hayatımızın parçası haline gelen motokuryelik, dizide sadece bir meslek değil, sömürünün yeni formu olarak karşımıza çıkıyor.

Mahsun J’nin hikâyesi kara mizahın içinde ilerliyor. Sert, yer yer rahatsız edici diyaloglar, aslında yoksulluğun gündelik dilini sahici biçimde yansıtıyor. Dizinin küfürlü, kaba üslubu, karakterin öfkesini ve çaresizliğini gizlemiyor; tam tersine, daha görünür kılıyor.

Mahsun’un tek amacı var, o da bir şekilde “yırtmak”. Ama yasal, düzenli, “saygın” yolların neredeyse hiçbiri ona açık değil.

Bir noktada bu yükselme arzusunu, bedenini satarak gerçekleştirmeye karar veriyor. “Para kazanmak, sonunda o gecekondudan çıkmak.” Dizi, Mahsun’un kararını ahlaki bir çerçevede değil, ekonomik bir çıkmazın sonucunda anlatıyor. Yasal yollar tıkandığında, geriye kalan her yol zaten “yoldan çıkmak” anlamına geliyor. Mahsun da “yoldan çıkıyor”, bedenini satan biri oluveriyor.

BİR YANILGI BİÇİMİ OLARAK “YÜKSELME”

Mahsun’un hikâyesi, modern şehirde sınıf atlama arzusunun simgesel anlatımı gibi. Kentin çeperlerinden merkeze, karanlık sokaklardan sahne ışıklarına… Ancak merkez, vaat ettiği kadar parlak değil. Dizi, “yükselme”yi bir hedef olmaktan çok, bir yanılgı biçiminde gösteriyor. Çünkü her yükselişin bir bedeli vardır. Ve “çıkılan” yerlerde türlü türlü yırtıcılar…

Mahsun J burada politik bir tablo çiziyor: Yükselmenin yolları daraldıkça, sistemin dışına itilmiş insanlar “alternatif yollar”a yöneliyor. Ama bu alternatifler, çoğu zaman başka bir sömürünün kapısını açıyor. Dizi, seyirciye bu döngüyü kahkahanın içinde gösteriyor -tam da o yüzden rahatsız edici biçimde tanıdık. Mahsun’un bir erkek olarak aşağılanıp sömürüldüğü “sistem”, Türkiye’de bugün çokça gündem olan “kısa yolda parayı bulup yükselme” hayallerini temsil ediyor.

KAHKAHANIN ALTINDAKİ GERÇEK

Dizinin gücü, güldürürken düşündürmesinde değil, güldürürken içimizi sıkmasında. Mahsun’un her denemesi, her yükselme çabası kısa sürüyor. Seyirci bir yandan eğleniyor, bir yandan o kahkahanın altında bastırılmış bir öfke hissediyor. Çünkü anlatılan hikâye sadece Mahsun’un değil; bugünün kent yoksullarının, güvencesiz çalışan gençlerinin, “bir çıkış yolu” arayan herkesin hikâyesi.

Mahsun J, komedinin içinden bir sınıf eleştirisi çıkarıyor. Motokurye emeğiyle, borçla, görünürlük ve yükselme arzusuyla örülmüş bu hikâye, sonunda şu cümleyle özetlenebilir: “Yükselmek istiyorsan, önce neyi kaybetmeye razı olduğunu bilmen gerekir.” Mahsun, neyi kaybettiğinin farkında ama “nasıl kazanacağını” da bilmeyen biri. Bu yüzden debelenip duruyor, yükselip düşüyor.

Ne tam bir kahramanlık öyküsü, ne de yalnızca bir komedi… Mahsun J, kent yoksulluğunun yeni biçimlerini, modern bireyin bitmeyen “yükselme arzusu”yla çarpıştırıyor.

İzleyiciye şunu hatırlatmayı da ihmal etmiyor: Yükselmek bazen, düşmenin en uzun halidir…

Velev'i Google Haberler üzerinden takip edin

ÖNERİLEN İÇERİKLER