“Yazmak, önce kendi sesini susturmamayı öğrenmektir”

Kadınların, göçmenlerin ve ötekileştirilmiş seslerin hikâyelerine yer verdiği romanlarıyla dünya çapında ilgi gören Elif Şafak, İngiltere merkezli Page One: The Writer’s Podcast’e konuk oldu. Söyleşide, edebiyatın sınır tanımayan dili, yazarın kendi iç sesiyle kurduğu ilişki ve siyasi baskı dönemlerinde yazmanın sorumluluğu üzerine çarpıcı değerlendirmelerde bulundu.

Podcast’in sunucusu tarafından, “hem Doğu’ya hem Batı’ya hikâye anlatan bir köprü” olarak tanımlanan Şafak, çocukluğundan başlayarak yazar oluş sürecine, çok dilli yazarlık deneyimine ve kurmaca ile siyaset arasındaki gerilime dair soruları yanıtladı. Şafak, yazarların otosansür eğilimiyle yüzleşmesi gerektiğini belirterek şu ifadeyi kullandı:

“Yazarın görevi sadece yazmak değil, iç sesini boğmaya çalışan tüm iktidar yapılarına karşı o sesi diri tutmaktır.”

Konuşmasında, Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik baskılarla ilgili kişisel deneyimlerine de değinen Şafak, edebiyatın yalnızca bireysel değil, kolektif bir hafıza taşıyıcısı olduğunu savundu. Ayrıca İngilizce yazma tercihini, bir ‘kaçış’ değil, çok dilli bir empati alanı kurma arzusu olarak yorumladı.

“İngilizce yazmak bana başka dillerde susan kadınların sesini duyurma imkânı verdi,” diyen yazar, edebiyatın siyasi olmayan ama son derece politik bir direniş alanı yaratabileceğini vurguladı.

Podcast’in ilerleyen bölümlerinde dinleyicilere yazma alışkanlıklarından da söz eden Şafak, her gün mutlaka not tuttuğunu, bir cümle ya da bir anlık çağrışımın bile ileride bir romanın iskeletine dönüşebileceğini belirtti.

Elif Şafak’ın bu söyleşisi, sadece genç yazarlara değil, anlatılmamış hikâyelerin gücüne inanan herkese hitap ediyor. Yazmak kadar yaşamanın da bir “şahitlik biçimi” olduğunu hatırlatıyor.

Velev'i Google Haberler üzerinden takip edin