Atticus Ross (solda) ve Trent Reznor 93. Oscar Ödül Töreninde Kırmız Halı'da. (Credit Image: Matt Petit/AMPAS/ZUMA Wire/ZUMAPRESS.com)
Endüstriyel rock grubunun yaratıcı çekirdeği olarak tanınan Trent Reznor ve Atticus Ross, müzik üretiminde yarattıkları karanlık atmosferi çoktan sinemaya taşımış durumda. GQ dergisinde yayımlanan kapsamlı bir dosya, ikilinin yirminci yüzyıl sonu rock estetiğini dijital çağın film müziği anlayışına nasıl uyarladığını analiz ediyor.
İkilinin birlikte imza attığı film müzikleri arasında David Fincher’ın The Social Network (Sosyal Ağ), Gone Girl (Kayıp Kız) ve Mank gibi filmleri yer alıyor. Bu yapımlardaki atmosferik besteler, klasik orkestrasyonun yerini alan “soğuk minimalizm” olarak tanımlanıyor. Reznor, GQ’ya verdiği demeçte “gürültü ile sessizlik arasındaki çizgiyi silmek istedik” diyerek müziği bir duygusal yankıya dönüştürme niyetlerini vurguluyor.
Oscar ve Grammy ödüllü ikili, 2020’lerde Soul (Ruhların Dünyası) ile Pixar sinemasına da yöneldi; orada elektronik müziği caz dokularla harmanlayarak “varoluşun sesini” bulmaya çalıştılar. Müzik eleştirmenleri, Reznor ve Ross’un eserlerini “21. yüzyılın Morricone’si” olarak nitelendiriyor.
Lauran Wynne’in yazısından öne çıkan kısımlar şöyle:
“Nine Inch Nails’in kurucusu Trent Reznor, “Sizin kurumlarınıza inanmıyorum” gibi bir cümlenin yıllar sonra bambaşka bir anlam kazanacağını o dönem muhtemelen öngöremezdi. Nine Inch Nails artık Rock and Roll Hall of Fame’e kabul edilmiş durumda; Reznor ve besteci ortağı Atticus Ross, bir Emmy, bir Bafta, iki Grammy, üç Golden Globe, iki Oscar (yalnızca bir Tony eksik — yani bir EGOT’a çok yakınlar) ve bir de Country Music Award sahibi. Bir bakıma Reznor, gençliğinde nefret ettiği türden “kurumsal figür”e dönüştü: gotiklerden kuir sanatçılara kadar her çevrede saygı gören, “kurumlaşmış anarşist” bir simgeye. Nine Inch Nails ile endüstriyel estetiği pop içgüdüleriyle birleştirdi; tarifin içinde Prince ve David Bowie her zaman Skinny Puppy’den daha belirleyici oldu. Reznor ve Ross, ikinci Oscar’larını bir Disney filmiyle kazandılar; gelecek yılki törende bir yenisini daha alabilirler. Artık kurumlar onlara inanıyor.
Bu dönüşüm son derece anlaşılır. Çünkü dinleyici kitlesi öylesine geniş ki, hem öfkeli kuir gençleri hem de Pixar çalışanlarını kapsıyor. Yaş aldıkça, alkolü bırakıp çocuk sahibi oldukça ve gençliğinde hayranı olduğu insanlarla — Bowie, David Lynch, John Carpenter gibi isimlerle — yakın dostluklar kurdukça bu çelişkileri kucaklaması doğaldı. Reznor’un sesinde milyonlara hitap eden, tanımlanamaz bir şey var; ne melodilerle ne de plak şirketlerinin gücüyle açıklanabilir.
Şarkılarının içeriği daima keskin ve karanlık olmuştur. Albümlerinde Reznor uzun süre tek kişilik bir grup olarak çalıştı; ta ki 2016 civarına kadar… O yıl Atticus Ross’u resmen grup üyesi ilan etti. Ne var ki ironik biçimde, Rock and Roll Hall of Fame’e kabul edilirken turnelerde yer alan bütün müzisyenleri “grup üyesi” olarak sunmaya kalkıştı ve bu listeyi yedi kişiyle sınırlamak zorunda kaldı.
Bir süre önce, Jared Leto’nun başrolünde yer aldığı üçlemenin yeni halkası için yayımlanan Tron: Ares film müziği albümü, beş yıl aradan sonra Nine Inch Nails adıyla yayımlanan ilk çalışma olma özelliğini taşıyor. Yani bu kez sadece Trent Reznor ve Atticus Ross imzası değil, doğrudan grubun adı kullanılıyor. Ayrıca bu albüm, 2018 tarihli kısa ama etkileyici Bad Witch’ten bu yana vokal içeren ilk NIN albümü.
Albüm, grubun sahneye dönüş turnesinin hemen ardından geldi — öyle bir turne ki, neredeyse herkesin “orada olmakla” övündüğü bir etkinliğe dönüştü. Gösterilerdeki prodüksiyon düzeyi şaşırtıcıydı: akustik piyano düzenlemeleriyle elektronik yapılar kusursuz biçimde harmanlanmış, Boys Noize gibi yeni işbirlikçilerle sahne enerjisi tazelenmişti.
Reznor ve Ross, bu yeni dönemi yalnızca müzikle sınırlamıyor. İkili, yakında çıkacak bir Naughty Dog video oyunu için beste yaptıklarını ve film yapımına ile modaya da uzanacak bir prodüksiyon şirketi kurduklarını açıkladı.
Bugün vizyona giren Tron: Ares ise Reznor ve Ross imzalı tek film değil. Aynı dönemde Luca Guadagnino’nun After the Hunt (Avın Ardından) filmi için de müzik bestelediler.”
1980’lerde kurulan Nine Inch Nails grubunun kurucusu Trent Reznor, endüstriyel rock’ı duygusal bir anlatı aracına dönüştürmesiyle tanındı. Atticus Ross, 1990’ların sonunda prodüktör olarak gruba katıldı. İkili, 2010’da The Social Network ile Oscar kazanarak film müziğinde yeni bir çağ başlattı. Reznor aynı zamanda Apple Music’in ses tasarımı biriminde de çalıştı; Ross ise bağımsız sinemaya prodüksiyon desteği veriyor.