Supacell: Sıradan süper kahramanlar

Yeni bir Avengers olur mu bilmiyorum ama sevenlerine Supacell’in ikinci sezon müjdesi geldi bile. Belki raflarda süper kahramanlarımızın maketlerini bile görmeye başlarız yakında. Ee popüler kültür bunu gerektiriyor.

Yine rekortmen bir diziyle karşı karşıyayız: Supacell. 27 Haziran’da Netflix’te yayına başlayan dizi ilk dört günde milyonlar tarafından izlenerek, en çok izlenen ikinci yapım oldu. Tabii zirvede hâlâ Brigerton var.

Popüler kültürde de hızla yerini alan Brigerton’un tahtı tüm eleştirilere rağmen uzun bir süre sallanmayacak gibi duruyor.

NUR TOPU GİBİ YENİ AVENGERS

Eleştirmenlerden, hatta tam puan almanın hiç kolay olmadığı Rotten Tomatoes’ten 100 puan alan dizi için “yeni Avengers” yorumları bile yapıldı. Tabii dizinin ekibinden buna cevap gecikmedi. “Avengers’a benzetilmek bizim için şereftir efendim” babında bir açıklama yapıldı. Netflix bu süper kahraman dizilerinde sınıfı geçememişti. En büyük rakiplerinden olan Amazon Prime’da yayınlanan The Boys ve Invincible bu türe imzasını attı. Supacell’e Netflix süper kahramanlı, bol aksiyonlu ve biraz da Londra sosyo-ekonomi eleştirisiyle ben de varım dedi.

Dizinin senaristi ve yönetmeni Rapmann adıyla tanınan İngiliz rap sanatçısı Andrew Onwubolu. Yaşadığı şehri çok iyi tanıyan senarist, dizide de bizi Londra’nın güneyine, arka sokaklarına götürüyor. Çete savaşlarıyla başlayan dizide ağırlıklı mesaj siyahilerin toplumdan nasıl dışlandıkları oluyor. Mesela hemşiresin, ama siyahi olduğun için başhemşire olamıyorsun. Tam bu noktada da senaristimiz demiş ki, madem başhemşire olamıyorsun süper kahraman ol.

Bu sıralar ya üst üste izlediğim için ya da bu konu İngiliz toplumunda sürekli gündem olduğu için, siyahilerin İngiltere’de tutunma gayretlerine tanık oldum. Bir dönem dizisi olan Brigerton’da siyahi bir kraliçeye rastlıyorsunuz. Supacell’da da günlük hayatlarında dışlanan, ötekileştirilen, hayata tutunmak için çabalayan insanların aslında birer süper kahraman olduklarını görüyorsunuz. Bu konuda gerçekten yapımcı, senarist kim varsa tebrik etmek istiyorum. Cesurca ırkçılığı dile getirdikleri için. Her toplumda ötekileştirilen insanları anmak, haklarını dile getirmek bu kadar kolay olmuyor.

Dizide işlenen çeteleşme konusunda da dikkatimi çeken bir iki nokta oldu. Özellikle gençler arasında, dışlandıkları toplumda ayakta kalırken bir taraftan da birbirleriyle olan sert mücadeleleri rahatsız ediciydi. Yaşamak için öldür. Hem de hiç gözünü kırpmadan. Gözünü kırparsan düzen seni çarkları arasında ezer ve yok eder.

BİR GECEDE DEĞİŞEN HAYATLAR

Geleceği gören bir kargocu, gücüyle bir adamı komaya sokacak bir hemşire, hızıyla Londra’dan Edinburg’a saniyeler içinde ulaşan bir uyuşturucu satıcısı, sabıkalı diye iş bulamayan bir babanın öfkesiyle gücünün birleşmesi… Kendilerini bulmaları, güçlerini anlamlandırmaları, kimlik çatışmaları başarılı bir şekilde yansıtılmış dizide. Salt bir dünyayı kurtarma operasyonu yok. Düzene başkaldırı var. Bu, dizinin müziklerinde de kendini gösteriyor. Ben müzik seçimlerini çok sevdim. Abartılmayan görsel efektler de fena değil.

Netflix’in uyarısını biz de yapalım. Dizi 18 yaşından küçükler için uygun değil. Yeni bir Avengers olur mu bilmiyorum, ama sevenlerine Supacell’in ikinci sezon müjdesi geldi bile. Belki raflarda süper kahramanlarımızın maketlerini bile görmeye başlarız yakında. Ee, popüler kültür bunu gerektiriyor. Ayakta kalmak için popülaritenin kölesi ol, süper kahraman bile olsan.

Herkese güzel bir hafta sonu diliyorum…

Velev'i Google Haberler üzerinden takip edin

ÖNERİLEN İÇERİKLER

WP Twitter Auto Publish Powered By : XYZScripts.com