Gerçek ve hüzünlü bir hikâye başka şartlarda başka olasılıklarda gerçekleşseydi nasıl olurdu diyen senarist, bu hüzünlü yaşantıyı önümüze bir absürt komedi tarzında çıkarmış.
16. yüzyıl İngiltere’sine doğru bir yolculuğa çıkıyoruz. Hikâyemizin kahramanı sadece 9 gün tahtta kalabilen Lady Jane Grey. Gerçek ve hüzünlü bir hikâye başka şartlarda, başka olasılıklarda gerçekleşseydi, nasıl olurdu, diyen senarist, bu hüzünlü yaşantıyı önümüze bir absürt komedi tarzında çıkarmış. Amazon Prime’de yayınlan dizi yine çok satanlardan uyarlama. Malûmunuz bu sene -iyi ki- televizyonlarda yaz dizileri çekilmeme kararıyla yıkılmış olsak da hiç üzülmeyin, online platformlar bu boşluğu canla başla doldurmaya çalışıyor. İşte biraz tarih, biraz komedi, bol romantik yaz dizisi tadında bir dizi My Lady Jane.
Nedense İngiliz Kraliyet ailesi her dönem, bütün insanlığın merak konusu olmuş. Entrikalar, komplo teorileri, gelin-kaynana ilişkileri, aile içi kavgalar… En son Kate’e ne oldu tartışmaları epey gündemi meşgul etmişti. Öldü mü, aldatıldı mı, kayınvalidesi Diana’nın makus talihi tekrar mı etti, ölümü saklandı mı, derken sevgili düşes geçtiğimiz hafta kendini gösterince herkes rahat bir nefes aldı. Tabii online platformların en başarılı olduğu konu, insanları çok iyi tahlil etmesi. Neyi, nasıl, kime pazarlayacaklarını çok iyi biliyorlar. Dönem dizilerine ilgi büyük. Son yıllarda tarihi dizi seyrinde bir artış göze çarpıyor.
Gelelim Lady Jane’nin gerçek öyküsüne. 16. yüzyılda İngiltere’de kadınlar için hâkim anlayış sadece evlilik için yetiştirilen, kocasına hazırlanan, bütün eğitimi bunun üzerinde dönen bir çaba. Lady Jane Grey tarihte sadece 9 günlük taht macerasıyla anılmıyor. Jane döneme baş kaldıran, okumayı seven, tıpla ilgilenen, araştıran, cesur bir karakter. Kral VI. Edward tahtı varisleri olan kız kardeşlerine değil de zekâsına güvendiği Lady Jane Grey’e bırakıyor. Tabii bunu hazmedemeyen kız kardeşler 9 gün içinde Jane’i ‘vatan haini’ ilan ediyor. En sonunda da idama mahkûm oluyor.
İşte tarihin bu kısa ve acıklı dönemi bir dönem dizisiyle bizimle buluşuyor. Bizim ‘Prens’ dizisiyle benzerlikler gözümden kaçmadı, ama İngiliz espri anlayışını da sorgulamadım değil. Tarihi gerçeklerle örtüşen bir kurgu oluşturulmuş. Dizideki Jane’de evden kaçmaya cesaret edecek kadar korkusuz. Kral Edward ise siyahi bir karakter olarak karşımıza çıkıyor. Son dönemde yayınlanan İngiliz dizilerinde bu ayrıntıyla sık sık karşılaşıyoruz. Anlaşılan yapımcılar ırkçılığa karşı takdir edilesi bir duruş sergiliyor.
Dizide fantastik ögeler de yer almış. Bunu 16. yüzyılın sert Protestan-Katolik ayrılığının bir metaforu olarak görüyoruz. Tabii dizinin izlenirliğini arttırma kaygısıyla romantizmin göze sokulması rahatsız etmedi değil. Cesur bir kadın izlemeyi tercih ederdim. Lady Jane tahtta daha uzun süre kalsaydı neler olurdu, nelerle mücadele ederdi, bunu düşünmeden edemedim.
Öte yandan 16. yüzyılda kendinizi hissedeceğiniz bir görsel şölen var. Mekân seçimleri gayet başarılı olmuş. Dönem dizilerinin en riskli tarafı eğer atmosferi izleyiciye hissettiremezseniz anlatınız ne kadar iyi olsa da tutmuyor. My Lady Jane atmosferi yeni nesil rock şarkılarıyla renklendiriyor. Güçlü kadın ruhunu yansıtan eserler seçilmiş.
Dizinin yaratıcısı Gemma Burgess bir röportajında Lady Jane için, “Zamanın en eğitimli kadınlarından biri, ama yine de hırslı ailesi tarafından bir piyon olarak kullanıldı ve sonunda öldürüldü. Hikâyesini, yalnızca ölümüyle hatırladığımız bir kurban yerine onu, hayatının kahramanı olma şansını sağlayacağı şekilde yeniden anlatma fırsatımız oldu.” diyor. Jane’a hayat veren Bader ise “Tarihsel anlamda doğru olmasını istediğimiz şeyleri bilerek seçtik ve sonra Jane’in hikâyesini tamamen yeniden yazdık” ifadesini kullanıyor.
Tüm zorluklara rağmen kendi hikâyesini cesurca yazan kadınları anmadan geçemeyeceğim. Çoğu zaman kendini anlatmasına izin verilmese de, önlerine barikatlar konulsa da kadınlar onu aşmanın bir yolunu buluyor. Umarım kadınların başarı dolu yaşamlarını daha çok okumaya daha çok izlemeye devam ederiz.