Ahmet Kural’ın başrolde yer aldığı Gassal’a, önyargılardan uzaklaşılıp bir şans verilebilir. Çünkü dizide anlatılan hikâye çok bizden…
Günlerdir sosyal medyada konuşulan, yönetmenliğini Selçuk Aydemir’in yaptığı, başrolde Ahmet Kural’ın yer aldığı dizi Gassal yayınlandı. Önce ‘Ölünce Beni Kim Yıkayacak?’ afişleriyle tepki çeken dizi, yayınlandıktan sonra izleyicinin beğenisini kazanmayı başardı.
Açıkça söylemek gerekirse diziye önyargılarla başladım. Yayınlandığı platform (TRT, Tabii), oyuncu kadrosu ve çok konuşulması gibi sebepler etkiliydi. Bir yazar dostum şu ifadeyi kullanmış ‘dubai çikolatası sendromu’. Bence bu söz lügate geçmeli. Sosyal medyanın dayatmasıyla aslında güzel bile olsa o şeyden soğuyor insan. Neyse diziye dönelim.
Komedi yapımlarından aşina olduğumuz Ahmet Kural, dramı bol bir kara mizahla çıkıyor karşımıza Gassal’da. Genç ve yalnız bir gassalı canlandırıyor. Dizinin genelinde o yalnızlık duygusu hâkim. İçiniz bir tuhaf oluyor. Hani bazı meslekler vardır ya insanın kaderi olur, gassallık da Baki’nin kaderi oluyor, sanki başka bir iş yapması imkânsız gibi. Baki’nin olaylara yaklaşımı ve ona yazılan diyaloglar gerçekten çok başarılı. Bazen gereksiz uzatılan sahneler sıkıyor. Mesela 3. bölümdeki iki ölü kardeşi barıştırma sahnesi gibi.
KARA MİZAH VE DRAM BİR ARADA
Dizide cenaze adetleri yerli yerinde eleştirilmiş. Bu yönüyle dizi toplumun içinden samimi bir yapım olmuş. Leyla ile Mecnun’u özleyenler o samimi duyguları yeniden hissedebilir diye düşünüyorum. Özellikle dizi müzikleri sizi alıp götürecek. Şahin Kendirci ismini daha sık duyacağız bundan sonra. Bu genç müzisyeni Müslüm filminden hatırlayacaksınız. Gassal müzikleriyle de çok konuşulacak gibi duruyor.
Ahmet Kural’ın oyunculuğunu da beğendim. Komedi tarzı üzerinde yapışıp kalmamış. Baki’nin yalnızlığını bize çok iyi hissettiriyor. Ölüm duygusunu ve en yakınlarını kaybetmenin acısı… Eğer yakın zamanda bu duyguları yaşadıysanız diziyi izlerken zor dakikalar geçirebilirsiniz. Dizide ölümün dini, sosyal, toplumsal her yönü ele alınmış. Başta da söyledim, kara mizah diye çıkılan yol drama daha çok yönelmiş.
Önyargılardan uzaklaşılıp diziye bir şans verilebilir diye düşünüyorum. Çünkü anlatılan hikâye çok bizden. Bu yüzden izlerken çok tanıdık geliyor. Toplum olarak yaralıyız, değerlerimizi yitirdiğimiz bir zaman dilimindeyiz. Merhametten, sevgiden uzaklaşıp çokça yalnızlaştık. Dizi bu duygularla tekrar yüzleştiriyor bizi. Unuttuklarımızı hatırlatıyor.
Boşuna değil yılın kelimesinin ‘kalabalık yalnızlıklar’ seçilmesi… Arka planda çalıyor ‘İçim yanar yanar…’