Eurovision Şarkı Yarışması. (Credit Image: © Igor Golovniov/SOPA Images via ZUMA Press Wire)
Geçen Perşembe (4 Aralık), Eurovision Şarkı Yarışması’nın bugüne dek gördüğü en büyük kriz patlak verdi. İsrail’in yarışmada yer almaya devam etmesi nedeniyle İrlanda, Hollanda, İspanya ve Slovenya yarışmadan çekildi; başka ülkelerin de boykota katılması bekleniyor.
Bu ülkeler arasında Eurovision tarihinin en başarılılarından İrlanda (yedi birincilik) ve Hollanda (beş birincilik) yer alıyor. Özellikle İspanya’nın çekilmesi büyük yankı uyandırdı; zira ülke, yarışmanın en önemli mali destekçilerinden biri.
BBC‘de yer alan habere göre; bu ayrılıklar, Eurovision topluluğunda uzun süredir biriken gerilimlerin yüzeye çıktığını gösteriyor. Gazze’de İsrail’in insan hakları ihlali, işlediği savaş suçları, barış karşıtı tutumu, hem kamuoyu hem yayıncı kuruluşlar arasında tartışmaları körüklemişti. Üstelik bu yıl İsrail’in halk oylamasında birinci çıkması — jüri puanları sonrası ikinci olsa da — oylama süreçlerine dair yoğun eleştirileri tetiklemişti.
İsrail ise yarışmada kalmaya devam etmeyi “kendilerini susturmaya çalışanlara karşı bir zafer” olarak yorumladı.
Avrupa Yayın Birliği’nin (EBU) perşembe günkü özel zirvesi, bu kırılmanın ne kadar derin olduğunu açığa çıkardı.
Toplantıda İsrail’in yarışmadaki yeri doğrudan oylanmadı; ancak ülkenin gelecekte yarışmaya katılımı, kampanya ve halk oylaması kurallarında yapılması önerilen değişikliklere bağlandı.
EBU üyelerinin %65’i değişiklik lehine oy verdi, %10’u çekimser kaldı. Bu sonuç, İsrail’in 2026’da yarışabileceği anlamına gelirken, dört ülkenin çekilme kararını tetikledi.
Avusturya’nın kamu yayıncısı ORF’nin genel direktörü Roland Weissmann, tartışmaların sert geçtiğini kabul ederek şunları söyledi: “Birbirimizi dinledik, argümanlarımızı ortaya koyduk ve sonra gizli oylamaya gittik. Demokrasi böyle işler; çoğunluk daha güçlü kuralları seçti.”
Bu haberler de ilginizi çekebilir:
Ancak özellikle İspanya, krizin bu noktaya gelmesinden EBU yönetimini sorumlu tutuyor. RTVE Başkanı José Pablo López, Eurovision’un “siyasî ve ticari çıkarlar” doğrultusunda yönlendirildiğini belirterek güvenini kaybettiğini açıkladı.
López’e göre, İsrail’in kamuoyunu yönlendirdiği iddiaları EBU tarafından doğrudan yaptırım konusu yapılmalı, üye devletlere bırakılmamalıydı.
İsrail ise oylamayı etkilemeye çalıştığı iddialarını reddediyor.
İzlanda, kararını gelecek hafta yönetim kurulunda görüşeceğini açıklayarak yarışmadan çekilebileceğinin sinyalini verdi. İsveç ve Belçika ise yarışmada kalacaklarını duyurdu.
Finlandiya, yarışmanın çok sayıda katılımcıyı elde tutması şartıyla katılacağını, aksi takdirde maliyetlerin “makul olmayan boyutlara ulaşabileceğini” söyledi.
Eurovision uzmanı, akademisyen Dean Vuletic, BBC’ye yaptığı açıklamada önümüzdeki haftaların kritik olduğunu belirtti: “Daha fazla boykot göreceğimizi düşünüyorum.”
Katılım için son tarih 10 Aralık.
EBU’nun açıklamasındaki küçük bir ayrıntı, İsrail’in neden yarışmada tutulmak istendiğine dair ipucu veriyor.
Diğer kamu yayıncıları, özellikle çatışma bölgelerinde basın özgürlüğünün korunmasının önemini vurguladı.
Bunun nedeni, İsrail’in yarışmaya katılan kamu yayıncısı Kanın hükümetten bağımsız bir kuruluş olması.
Birçok yayıncı, bir kamu medyasının siyasi gerekçelerle yarışmadan dışlanmasının tehlikeli bir emsal yaratacağını savunuyor.
Weissmann’ın sözleri bunu özetliyor: “Yarışmaya hükümetler değil, kamu yayıncıları katılır.”
İspanya’nın çekilmesi, Eurovision bütçesinde ciddi bir delik açacak.
Ülke, Fransa, Almanya, İtalya ve Birleşik Krallık ile birlikte “büyük beşli” içinde yer alıyor ve finalde otomatik yer almasını sağlayan önemli bir finansal yükü üstleniyordu.
RTVE’nin açıklamalarına göre İspanya’nın yıllık katkısı 334.000–348.000 avro arasında değişiyor.
Artık bu yük, yarışmaya katılacak diğer ülkeler arasında bölüşülecek. Katılımcı sayısı azalırsa, bir ülkenin ödeyeceği pay daha da yükselecek.
Eurovision akademisyeni Jess Carniel, 2026 gösterisinin bütçe yetersizliği nedeniyle “daha küçük çaplı” olabileceğini belirtiyor.
Eurovision’ın geleceği için tablo karanlık.
Euro Trip Podcast’ten Callum Rowe, perşembe gününü yarışmanın tarihindeki “sismik bir kırılma” olarak nitelendiriyor.
Rowe’a göre, “Yılların birikimi olan ülkeler çekiliyor. Bu bağlar kısa sürede onarılamayacak.”
Eurovision Direktörü Martin Green, gelecek yıl Viyana’da 35 ülkenin yarışacağını tahmin ediyor.
Katılımcı sayısındaki kayıp, son iki yılda yarışmayan Moldova, Romanya ve Bulgaristanın geri dönüşüyle kısmen telafi ediliyor.
Fakat müzik endüstrisinin geniş kesimlerinin Filistin’e destek verdiği bir dönemde, birçok sanatçının İsrail’le aynı sahneyi paylaşmak istemeyeceği yorumları yapılıyor.
Kısacası, yarışmanın sloganı olan “müzikle birleşen” bir Avrupa tablosu bugün oldukça uzak görünüyor.
Weissmann yine de umutlu: “Dünya krizlerle dolu; biz yayıncıların görevi konuşmayı sürdürmek, tartışmak ve sonunda demokratik yollar bulmak.”
Ama şu anda kopan bağların yeniden örülüp örülemeyeceği belirsiz.
1956’da Avrupa yayıncıları arasındaki işbirliğini güçlendirmek amacıyla kurulan Eurovision Şarkı Yarışması, bugün dünyanın en çok izlenen yıllık kültür etkinliklerinden biri kabul edilir. Yarışmaya hükümetler değil, kamu yayıncıları katılır; bu nedenle etkinlik, siyasetten bağımsız bir “yayıncılar buluşması” ilkesi üzerine inşa edilmiştir. On yıllar boyunca popüler müziğin yönünü değiştiren sahnelere, kültürel temsiliyet tartışmalarına ve diplomatik gerilimlere sahne olan Eurovision, yalnızca bir müzik yarışması değil, Avrupa’nın —ve giderek dünyanın— politik, kültürel ve toplumsal nabzını tutan bir platform hâline gelmiştir. Bugün yaklaşık 200 milyon izleyiciye ulaşan yarışma, hem genç sanatçılar için görünürlük hem de uluslararası kamu yayıncılığı için demokratik bir ifade alanı sunar.
Avrupa Yayın Birliği (European Broadcasting Union / EBU), 1940’ların sonunda kurulan ve bugün Avrupa’nın önde gelen kamu yayıncılarını bir araya getiren dev bir federasyondur. Eurovision’un organizasyonundan sorumlu kurum da EBU’dur. Birlik, üye yayıncıların bağımsızlığını ve ifade özgürlüğünü korumayı temel ilke edinir; bu nedenle yarışmaya katılım hükümetlerin değil, yayıncıların kararına bağlıdır. EBU, oy verme yöntemlerinden kampanya kurallarına, yayın standartlarından kriz yönetimine kadar tüm süreçleri belirleyen yegâne otoritedir. Özellikle çatışma bölgelerinde çalışan medya kuruluşlarının bağımsızlığının korunması, EBU’nun son yıllarda en çok vurguladığı ilkelerden biri hâline gelmiştir. Bu yapısı sayesinde Eurovision, politik baskılardan uzak bir kamusal kültür alanı yaratmayı amaçlar.
Eurovision Şarkı Yarışması, altmış yılı aşkın tarihinde defalarca politik gerilimlerle karşı karşıya kaldı; bu gerilimler kimi zaman boykotlara, kimi zaman da yarışma kurallarının yeniden ele alınmasına yol açtı. İlk büyük kırılma 1970’te yaşandı: Oylama sistemine yönelik tepki nedeniyle Avusturya, Finlandiya, Norveç ve Portekiz yarışmayı protesto ederek çekildi. 1976’da Yunanistan, Kıbrıs’ın işgali sonrası Türkiye’nin yarışmaya katılmasına tepki göstererek sahneden uzaklaştı. 2003’te ise Ukrayna’nın Rusya’ya yönelik eleştirileri yeni bir diplomatik dönemeci işaret etti; sonraki on yılda Rusya ile Gürcistan, ardından Rusya ile Ukrayna arasında yaşanan gerilimler yarışmayı defalarca siyasi tartışmaların odağına yerleştirdi.
2020’lerde boykotlar farklı bir biçim aldı: Gazze savaşı bağlamında İzlanda, İrlanda, Hollanda ve Slovenya gibi ülkelerin 2026 yarışmasından çekilmesi, Eurovision tarihinde ilk kez kolektif ve gerekçesi açık biçimde tanımlanmış bir politik itiraz dalgası oluşturdu. Bu adımlar, yalnızca mevcut jeopolitik gerilimlerin değil, kamu yayıncılığının bağımsızlığı, kamuoyu baskısı ve etik temsil tartışmalarının da yarışmayı dönüştürdüğünü gösteriyor. Eurovision her ne kadar “müzikle birleşmek” iddiasını sürdürse de, boykotların tarihi yarışmanın aslında Avrupa’nın politik fay hatlarını da sahneye taşıdığını hatırlatır.
Velev'i
Google Haberler üzerinden takip edin
