Ertuğrul Özkök: Andıç olayı alnımda yazılı bir ayıp olarak kaldı

Gazeteci Ertuğrul Özkök, "Hayatımdaki en büyük utanç Andıç olayı... Benim hayatımda alnımda yazılı bir ayıp olarak kaldı. Devletimin genel kurmayı beni orada aldattı. Çok sevdiğim iki arkadaşımla ilgili bir kötülüğe neden oldu: Cengiz Çandar ve Mehmet Ali Birand'dan da özür diledim" dedi.

  • ü
  • 28 Haziran 2025
  • ü
  • Yaşam

Gazeteci-Yazar Ertuğrul Özkök

Yaklaşık 20 yıl Hürriyet’in genel yayın yönetmenliğini yapan, gazeteci ve sosyolog Ertuğrul Özkök, hayatının dönüm noktalarından bahsederken, kendine genç yaşlarda “burjuva olarak öleceğine dair” bir söz verdiğini söyledi. Özkök, ‘andıç olayı’ için de “hayatımın en büyük utancı” ifadesini kullanırken, “Bir şekilde ayıbımızı kapatmaya çalıştık ama hayatımda alnımda yazılı bir ayıp olarak kaldı. O ayıbı silmeye teşebbüs de etmedim, ‘devletinize fazla güvenmeyin’ diye yeni nesillere de anlatıyorum bunu” dedi.

Ertuğrul Özkök, SZC TV’de Apolitik programında İpek Özbey’in sorularını yanıtladı. Özkök, Özbey’in soruları üzerine hayatının dönüm noktalarından ve en çok utanç duyduğu olaylardan bahsetti. Özkök, gençken kendisine “İzmir’de bir matbaa işçisinin oğlu olarak doğdum, bir burjuva olarak öleceğim” diye söz verdiğini söyledi. Yaşamındaki dönüm noktalarından birini de 2021 yılında Hürriyet’ten ayrılış sürecinde yaşadığını belirten Özkök, “Hürriyet’teki işime son verildikten sonra önce hafif depresif bir durum geçirip ondan sonra özgürlüğümü ilk defa bu kadar büyük hissettiğim bir döneme girdim” dedi.

Özkök, hayatının dönüm noktalarını şöyle anlattı:

“Hayatımda birkaç dönüm noktası var: 1974 yılında Visconti’nin Venedik’te Ölüm filmini seyrettim. O günlerde solcuydum, filmden çıktığımda ‘ben İzmir’de bir matbaa işçisinin oğlu olarak doğdum, bir burjuva olarak öleceğim’ dedim. Kendi kendime verdiğim ilk karardı.

İkincisi; Erol Simavi bana üniversiteyi bırakıp İstanbul’a gelip benim danışmanlığımı kabul eder misin dediği gün bir saniye bile düşünmeden ‘evet’ dedim. Hayatımda Tansu’ya danışmadan aldığım tek karardır. Tansu da destekledi, ‘git, olmazsa geri gelirsin’ dedi. İkincisi bu…

Üçüncüsü de; Hürriyet’teki işime son verildikten sonra önce hafif depresif bir durum geçirip ondan sonra özgürlüğümü ilk defa bu kadar büyük hissettiğim bir döneme girmem oldu. Tabii ki siyasi olarak hissedemiyorum, Türkiye’de kimsenin kendini özgür hissetmesi mümkün değil. Tek özgürlük, iktidarı övme özgürlüğü… Bütün özgürlükler, kontrollü özgürlükler ama artık geldiğim yaşta onu da umursamıyorum. Şu anda kendi gündemim, kendi dünya açışımdayım… Hiçbir mahallede sevilmiyorum ama o yalnızlık bana müthiş bir özgürlük olarak geri dönüyor.

‘UMURSAMAMAYI GEÇ ÖĞRENDİM’

Umursamamayı geç öğrendim. Hürriyet’te öğrendim… Her şeyi umursuyordum; patron, siyasetçiler, iş dünyası, köşe yazarlarının egolarıyla uğraşmak çok zor bir şey… Başıma CEO diye getirilen bir adamın her gün benim yerime bir adam arayışı, onunla ilgili dedikodular… Yorucu bir hayattı ve bir gün oturdum kendi kendime dedim ki, kulağımdan bir şeffaf tüp sokacağım, öbür taraftan çıkacak, hiç beynime geçmeyecek… Ve bunu hayatta başardığımı düşünüyorum, bir tür meditasyonla yukarıdan bir ışık geldi… Bir de bana şunu öğretti: Kendini sinirlendireceğine karşındakileri sinirlendir. O benim çocukluğumdan beri fıtratımda var zaten…

‘TANSU’NUN ÖNÜNDE DAYAK YEDİM’

Özkök, en utanç duyduğu iki olayı da şöyle anlattı:

“Tansu’nun önünde dayak dediğim an… İkimiz Ankara’da konsere gittik gençken… Haksızdım… Ayaklarımı ön tarafa koydum, bir adam geldi ve ayaklarını indir dedi. Benim de sevgilim yanımda… Adam beni kolumdan tuttu dışarı attı, çok utanmıştım. Yaptığım işten utanmam gerekirdi ama Tansu yanımda olduğu için utandım.

‘ANDIÇ OLAYI ANLIMDA YAZILI BİR AYIP OLARAK KALDI’

Hayatımdaki en büyük utanç Andıç olayı… Benim hayatımda alnımda yazılı bir ayıp olarak kaldı. Devletimin genel kurmayı beni orada aldattı. Çok sevdiğim iki arkadaşımla ilgili bir kötülüğe neden oldu: Cengiz Çandar ve Mehmet Ali Birand’dan da özür diledim. Birand’dan canlı yayında kendi isteğimle gidip özür diledim. Ölümünden sonra da çok sevindiğim bir şey oldu. Mehmet Ali, bu plakları en çok senin değerlendireceğini düşünürdü diye jazz longplaylari gönderdi eşi bana… Ayıbımın hafiflediği bir andı. Aydın Bey, ikisini işe aldı. Bir şekilde ayıbımızı kapatmaya çalıştık ama alnımda kalan o ayıbı silmeye teşebbüs de etmedim. Yeni nesillere de anlatıyorum bunu devletinize fazla güvenmeyin diye… Devletin çok yüceltildiği bir şey yaşıyoruz; devlet o kadar yüceltilecek bir şey değildir. Vatandaşlarını ezdiği zaman, aldattığı zaman yüce bir kavram değildir devlet.

Başka utançlar da var ama en büyükleri bunlardı diyebilirdim…”

ERTUĞRUL ÖZKÖK: AHMET KAYA’NIN MEZARINA GİTTİM, DAHA NE YAPAYIM

1998’de yakalanan PKK’nın üst düzey yöneticilerinden Şemdin Sakık’ın soruşturma zabtına, yalan ifadeler eklenerek basına sızdırılma olayı, medya tarihine ‘andıç skandalı’ olarak geçti.

Bu ifadeler, 25 Nisan 1998 tarihinde Hürriyet ve Sabah gazetelerinde iki gün boyunca yayımlandı.

Bu belgeye göre Sakık ifadesinde, aralarında Cengiz Çandar ve Mehmet Ali Birand gibi gazeteci ve yazarların da aralarında bulunduğu bazı kişilerin PKK’ya hizmet ettiğini ima eden sözler söylemişti. Birand ile Çandar, çalıştıkları Sabah Gazetesi’ndeki işlerini kaybetmişlerdi.

2000 yılının ekim ayında Nazlı Ilıcak, bütün bunların Genelkurmay istihbaratında hazırlandığını gösteren bir belgeyi gazetecilere ulaştırdı ve belgenin yayımlanmasından on gün sonra Genelkurmay, “andıç” adı verilen belgenin varlığını kabul etti.

Velev'i Google Haberler üzerinden takip edin

ÖNERİLEN İÇERİKLER

WP Twitter Auto Publish Powered By : XYZScripts.com