TikTok üzerinden paylaşılan müstehcen görüntüler için “Orası pavyona döndü” diyen Esra Erol’un sözleri tartışma yarattı. Fatih Altaylı, “Ensest, istismar, sapkınlık asıl sabah kuşaklarında” dedi. İşte sabah kuşaklarına damga vuran o olaylar…
Sosyal medya platformlarında gelir elde etme özelliği devreye girince kullanıcılar para kazanmak için ilginç içerikler üretmeye başladı. Son dönemde tartışılan konu ise dünyanın en büyük sosyal medya platformlarından biri olan TikTok’ta cinsel içerikli paylaşımlar yaparak para kazanmak. Bunun son ve popüler örneği de TikTok’taki videoları ile ‘Laz Kızı’ oldu.
TikTok’ta para kazanabilmek için müstehcen görüntüler veren Laz Kızı lakaplı kişi, gözaltına alındı. Serbest bırakılan G.D., 1 saatte 100 bin lira kazandığı yönündeki iddiaları ise yalanladı. Ancak Laz Kızı yalnız değil. Peş peşe müstehcen içeriklerle gündeme gelen TikTok’la ilgili sosyal medyada “kapatılsın” tartışmaları yaşandı.
Bu konuda televizyonların sabah kuşağının en ünlü isimlerinden Esra Erol’dan “TikTok’tan tiksiniyorum. Çünkü orası bir pavyona döndü” açıklaması gelince başka bir tartışma başladı.
Esra Erol’a en sert tepki gazeteci Fatih Altaylı’dan gedi. Altaylı, “Sabah kuşakları ulusal güvenlik meselesi” dedi ve ensestin, istismarın asıl o yayınlarda olduğunu söyledi.
Peki, Altaylı’nın dikkat çektiği gibi sabah kuşakları bir güvenlik meselesi mi? Televizyon kanallarının gündüz kuşağında yayınlanan programların içeriklerinde ne var?
Sabah kuşağında reality ve kriminal türde yayınlanan programlarının çoğu iktidara yakın kanallarda yer alıyor. Bunlardan en popüler olanları ATV’de yayınlanan Müge Anlı ile Esra Erol’a ait programlar.
Müge Anlı, Tatlı Sert programıyla; Esrol Erol ise Esra Erol’da adlı programıyla ekran karşısında çıkıyor.
Faili meçhul dosyaların aydınlatılmaya çalışıldığı Star TV’nin gündüz kuşağında ise Serap Paköz’ün sunumuyla yayınlanan “Gerçeğin Peşinde” programı bulunuyor. Ancak bu program geçtiğimiz ağustos ayında apar topar yayından kaldırıldı ve henüz hangi kanalda yer alacağı bilinmiyor.
Didem Arslan Yılmaz ile Vazgeçme programı da Show TV ekranlarında yer alıyor.
Daha önce Esra Erol ve Zuhal Topal ayrı kanallarda evlilik programları yapıyorlardı. Eleştiriler ve kamuoyu tepkisi üzerine bu programlar kaldırıldı.
İşte Müge Anlı’dan Esra Erol’a gündüz kuşağına damga vuran olaylar…
Kuşkusuz bu konuda ilk sırayı Türkiye’nin gündemine damga vuran, akademik araştırmalara da konu olabilecek kadar girift bir vaka olan Palu ailesi alıyor.
İçerisinde tecavüz, istismar ve cinayet gibi suçların bulunduğu Palu ailesi olayı Türkiye gündemine 2019 yılında girdi. Halen hafızalarda taze olan olay, Müge Anlı’nın Tatlı Sert programında konuşulması sonrası soruşturmaya konu oldu.
Ailedeki garip olaylar damat Tuncer Ustael ile başladı. Herkese kendisini ‘cinci hoca’ olarak tanıtan Tuncer Ustael, ailede kendisine inanmayan Harun Palu ve Ahmet Tuncer’den kurtulmak için harekete geçti. Tuncer, eşinin erkek kardeşi İsa’yı, Meryem’in kocası Ahmet’i vurması için ikna etti. İsa, “Kardeşimi satıyordu” diyerek Ahmet’i öldürdü. Birlik olan Palu ailesi Meryem’i cinle korkutup ağır tahrik ifadesi verdirdi. Oğlunun hapse girmesini istemeyen Harun Palu suçu üstlenerek hapse girdi. Tuncer, böylece kendisine inanmayan iki kişiden kurtuldu.
Öldürülen Ahmet Tanhal’ın ailesinin peşlerinde olduğunu iddia eden Tuncer Ustael, Meryem’e araba aldırdı ve aile arabada yaşamaya başladı. Palu ailesinin otomobilde yaşadığı sırada Tuncer Ustael’in ağaca bağladığı, darp ettiği, aç bıraktığı Meryem’in hayatını kaybettiği iddia edildi. Meryem’in ölümünden tam bir yıl sonra 6 yaşındaki kızı Melike de ortadan kayboldu. Tuncel Ustaer’in Melike’yi istismar ettiği ve ispirto içirip öldürdüğü iddiaları ortaya çıktı.
Meryem ve Melike’nin gömüldüğü yer ise bulunamadı.
Davanın 13 Şubat 2020’de görülen son duruşmasında, Tuncer Ustael’e ağırlaştırılmış müebbet ve 7 yıl hapis cezası, diğer tutuklu 4 aile üyesine ise 8 yıl 4 ay ile 12 yıl 6 ay arasında değişen hapis cezaları verildi. Sanıklardan Fatih Palu ise tahliye edildi.
İki çocuk babası Ahmet’e kaçarak kumasıyla yaşayan zihinsel engelli Fatma’nın yaşadıkları Esra Erol’un programına damga vurmuştu. Hamile kaldığı Ahmet’le yaşamaya devam eden Fatma’nın TikTok’ta yayınlanan videolarda kuması Gülşah ile aynı evde yaşadığı ortaya çıktı.
Ahmet’in imam nikahlı eşi Gülşah ise hırsızlık yapmaya zorlandığı, hatta bu yüzden sabıkasının olduğunu söylemişti. Eve kapatıldığını iddia eden Gülşah ise Fatma ve Ahmet’in yaşadıklarından sonra ayrılmaya karar vermişti. İfşa olan TikTok videosunda Fatma ve Gülşah’ın aynı evde olduğu ve Gülşah’ın da bir erkekle samimi bir şekilde dans ettiği görüldü.
Mehmet Ali Koyutürk, 3,5 yıllık eşi Dilan Koyutürk’ün “kuzenim” diye tanıttığı sevgilisi Necmettin isimli bir erkekle kaçtığını iddia ederek Esra Erol’a başvurdu.
Mehmet Ali, programda Dilan’ın Necmettin’le eve gelip “dayımın oğlu” diyerek tanıştırdığını söyledi. İlk önce eşyaları ve çocuklarını alıp giden Dilan ise bir hafta sonra çocuğu dönüp eve bıraktı.
Dilan, Mehmet Ali’ye Necmettin’le birlikte olduğu müstehcen içerikli fotoğraflarını göndermiş. Canlı yayına bağlanan Dilan, “Hayat bana zindan oldu. Hayatımın en büyük hatası Mehmet Ali ile evlenmek” dedi. Necmettin’i “akrabam” diyerek tanıştırdığını kabul eden Dilan, Mehmet Ali’nin üvey kızını taciz ettiğini ve 2 hafta önce bu durumu öğrendiği için şikâyetçi olmadığını da iddia etti.
Esra Erol’da programına 2023 yılında damga vuran olay ise Besime Sunkar’la ilgili.
28 yaşındaki Besime Sunkar, 2016 yılında evlendiği Halil Sunkar’ı dört ay sonra kaybetti. Besime Sunkar, eşinin ölümünden sonra kayınbiraderleriyle aynı evde kalmaya devam etti. Ancak bu süreçte üç kayınbiraderi de intihar etti. Esra Erol’a başvuran Taha ve Elif Sunkar kardeşler, 16 yaşındaki küçük kardeşleri İsa’nın yengeleri Besime Sunkar tarafından kaçırıldığını iddia etti. İddiaların ardından canlı yayına bağlanan Besime Sunkar ise “İsa benim kayınbiraderim, ama kocam olacak” dedi.
Esra Erol programında gündeme gelen bir olay daha yankı uyandırdı. Hasan Akbulut, 23 yaşındaki karısının 4 çocuğunu geride bırakıp Şanlıurfa’da yaşayan 15 yaşındaki çocuğa kaçtığını söyledi.
Karısı Gülizar ise iddiaları doğruladı: ”Evet, 15 yaşındaki Şahin’e kaçtım. Ben burada sığınmacı olarak kalıyorum. Evlendim evleneli şiddet görüyorum” dedi. Esra Erol’un, ”Kaçtığınız kişi bir ergen. Farkında mısınız? Ergenliğe girmiş biri” sözleri üzerine ise Gülizar, “Evdeki kocamdan iyi kendisi. Kendisiyle internetten, TikTok’tan tanıştık” yanıtını verdi.
Müge Anlı’nın programına damga vuran olaylardan biri de Elnare Kızmaz’ın başına gelenler oldu. Yaşadığı köyde en az 35 kişinin cinsel istismarına uğrayan Elnare’nin kaybını araştıran ekipler kafatası ve kaval kemiklerine ulaşmıştı.
Ablası Elnare Kızmaz’ın 22 Kasım gününde Balıkesir’de kaybolduğu açıklayan Aynure, Müge Anlı’nın kapısını çaldı. Aynure, ablasının, eşi tarafından köydeki erkeklere pazarlandığını iddia etti.
Eniştesinin para karşılığı ablasını başka erkeklere sattığını iddia eden Aynure, kocasının ablası Elnare’nin zihinsel engelinden faydalandığını söyledi.
Aynure, “Ablamın akıl sağlığı yerinde değil eşi de bundan faydalanıyordu galiba. Ablamı köyde kullananlar oldu diye haberler geliyordu. Başına gelen olaylardan sonra ablam ona dokunulduğunda deliriyordu. Kadını o hale getirdiler” dedi.
Müge Anlı “Bulunan kemiklerin Elnare’nin kemikleri olduğu belirlendi. Kafatası ve kaval kemiğine ulaşılmıştı ama ne olduğuna dair bir bilgi yok” açıklamasını yaptı.
Peki, bu programlar için uzmanlar ne diyor, yayından kaldırılmalı mı?
Gazeteci, yazar ve doktor Erdal Atabek de programların kaldırılması değil, incelenmesi gerektiğini söyledi.
“Bu ülkenin sosyologları, psikologları, tıp doktorları, eğitimcileri, politikacıları bu programları incelemelidir” diyen Atabek, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Bu çaresiz insanların neden buralarda çare aradıklarını, köyden, kasabadan gelip kentleşemeyen bu insanların evlerinde neler yaşadıklarını, kaçanların neden kaçtığını, kaçamayanların nelerin hayalini kurduklarını incelemelidir bu ülkenin bilim insanları, bu ülkeyi yönetenler. O zaman anlayacaklardır, bu ülkenin neden doğru dürüst yönetilemediğini. İşte bu insanlar oy veriyor, bu insanlar iktidarları ülkenin başına getiriyor. İktidarın gücü bu insanların çaresizliğinden kaynaklanıyor. Bu programlar kaldırılmamalı, her yönüyle incelenmelidir.”
Program içeriklerinin siyasal iktidarla olan ilişkisine de dikkat çeken Atabek, “Yolsuzluk, haksızlık, çıkarcılık, yakınları kollama, yandaşları zengin etme, geri kalanlara uygulanan baskılar, yapılan zulüm bu topluma neleri anlatıyor? İşte, onlar gibi olursan, onlar gibi yaparsan sen de zengin olursun, sen de rahat yaşarsın, bu dünyanın keyfini sürersin. Bu programlarda görülenler, bu programda ortaya çıkan olaylar, siyasal iktidarın davranış kodlarıyla özdeştir. Bu özdeşleşmeyi görmemek çok büyük bir yanlış olur.”
Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici bu programlara ilişkin kadın kuşağı sunucularını uyardı.
Programlarda konu olan birlikteliklerin maddi ve manevi olarak kadınları mağdur ettiğini belirten Faruk Bildirici, “Birlikteliklerin ‘dini nikahlı evlilik’ ya da ‘imam nikahlı eş’ diye sunulması yanlış” dedi.
Bildirici, şu eleştiriyi yaptı:
“Yasal akte dayanmayan kadın- erkek birliktelikleri için ‘dini nikahlı evlilik’ ya da ‘imam nikahlı eş’ denilmesi, bu birlikteliklerin normalmiş gibi görünmesine yol açıyor. Oysa -bir aşk hikayesine dayanmayan, çoğu zaman gönüllü bile olmayan- bu tür birliktelikler, kadınları güçsüz durumda bırakıyor, evlilikte edinecekleri tüm haklardan mahrum bırakıyor, ayrılmaları halinde de yasal hükümlerden yararlanmalarını engelliyor.
Özellikle muhafazakâr çevrelerde ya da Anadolu’da küçük yerleşim merkezlerinde kurulan nikahsız erkek birlikteliklere ‘dini nikah’ ya da ‘imam nikahı’ kılıfı geçirmek, kadınlara büyük zarar veriyor. Nikahsız birlikteliklerin günümüz koşullarında bile devam etmesine zemin hazırlıyor.”
Bildirici, “Televizyon programlarının sunucuları da kadınları korumak istiyorlarsa bu tür nikahsız birlikteliklerin ne kadar yanlış olduğunu, kadınları zor durumda bıraktığını sık sık anlatmak zorundadırlar” diyerek kadın programcılara yasal evlilikleri savunun çağrısı yaptı.
Muhalif kanallara peş peşe ceza yağdıran Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), sabah kuşaklarını ise görmezden geliyor.
Esra Erol ve Müge Anlı’nın ATV’de yaptığı yayınlar, binlerce şikayet almasına rağmen RTÜK’ün gündemine girmiyor.
RTÜK’ün CHP’li üyesi İlhan Taşçı, sabah kuşağı programlarının, toplumun belli kesimlerinde ciddi anlamda infiale neden olabilecek içerikler yayınladıklarını söyledi. Taşcı, Palu ailesinin vakasında birçok hak ihlali yaşandığını ve yine de ekranlarda verildiğini, bu programa hiçbir önlem alınmadığını hatırlattı.
En çok şikâyeti belli kanallardan aldıklarını söyleyen Taşçı şu ifadeleri kullandı:
”Resmi veriyi sizinle paylaşayım. Bugün verilen raporda her üç kişiden birisi bu malum yayından şikâyetçi olmuş. RTÜK bununla ilgili bir şey yapmadı. RTÜK bu tür yayınları cesaretlendirdikçe, bu yayıncılar da reyting şehvetini daha şiddetli bir noktaya taşımaya çalışıyor. Her şey para için yapılıyor.”
Taşçı, şikâyet edilen kanallarla ilgili bir işlem yapılmadığını ve bu programların revize edilmesi gerektiğini belirtti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eski metin yazarı ve eski AKP Ankara Milletvekili Aydın Ünal, ATV’de yayınlanan Esra Erol’un programındaki tepki çeken sahneyi eleştirdi.
Programda bir kadın, çocuğunun komşusundan olduğunu öğrenince sevinç gösterisinde bulundu. Canlı yayın sırasında DNA testi sonuçlarını açıklayan Esra Erol, kadının eşine çocuğun biyolojik babası olmadığını söylemesi üzerine, “Nasıl yani, kim babası” tepkisini aldı. Kadın ise “Ben biliyordum zaten. Şükür elhamdülillah diyorum” diyerek sevincini gösterdi.
Eski AKP’li Aydın Ünal ise bu yayını şu sözleriyle eleştirdi:
“Rezillik, kepazelik ama siz yine de görmezden gelin. Dertsiz başınıza dert almayın. Eleştirip de ‘FETÖ’cü ya da hain olmayın. Kol kırılsın yen içinde kalsın. Hem zaten ahlak, din, iman, insanlık vs. gibi değerler reytingden, paradan, makamdan, mevkiden daha mühim değil ya!”