Netflix Türkiye'nin popüler dizisi Şahmaran, Anadolu'nun zengin bir efsanesine yaslanmasına rağmen ne yazık ki bekleneni verememiş. Mevcut hikâyenin hakkını verememişken bir de işin içine Lilith ve Medusa'yı da boca ederek 'çorba' etmişler. Hikâye, popüler kültüre kurban edilmiş. Biraz Twillight biraz Çukur alın size Şahmaran...
Malumunuz birçok farklı medeniyete ev sahipliği yaptığı için efsaneler, mitler, geleneksel hikâyeler, destanlar Anadolu kültürünün önemli bir unsurudur. Yaşadığımız yörelerin kendine özgü söylenceleri kulağımıza gelmiştir. İşte bu ünlü efsanelerden biri de Şahmaran.
Efsaneye göre, binlerce yıl önce yerin altında bilge yılanlar huzurlu ve mutlu bir şekilde yaşarmış. Bu yılanların gövdesi insan, kuyrukları yılanmış. Maran adı verilen bu yılanların başında da Şahmaran bulunurmuş. Bir gün Cemşab yerin altındaki bu gizli cenneti bulur ve Şahmaran’a âşık olur. Aşkı için yıllarca yerin altında yaşar. Aradan yıllar geçer ve Cemşab ailesini özlediğini söyler. Şahmaran yerlerini kimseye söylememesi şartıyla Cemşab’ın gitmesine izin verir. Ailesine kavuşan Cemşab, Şahmaran’a verdiği sözü tutarak yerini ve onu gördüğünü kimseye söylememiş.
Bir gün ülkenin padişahı hastalanmış. Ülkenin veziri, hastalığın çaresinin Şahmaran’ın etini yemek olduğunu söylemiş ve her yere haber salmış. Kimse Şahmaran’ın yerini söylemeyince tüm halkı hamama götürmüşler, çünkü Şahmaran’ı gören kişiye su değince teni kabuklaşıyormuş. Cemşab’ın da teni kabuklaşınca ona işkence yapmaya başlamışlar. Binbir işkence sonunda Şahmaran’ın yerini söylemek zorunda kalmış.
Şahmaran bulunup yerin altından çıkarılmış. Cemşab; Şahmaran’ın dediği gibi başını kaynatıp kendi içmiş ve Şahmaran’ın tüm bildiklerini öğrenmiş; gövdesini kaynatıp padişaha içirmiş ve padişah iyileşmiş; kuyruk kısmını da kaynatarak vezire içirmiş, onu zehirleyip öldürmüş. Padişah iyileştiğinde kendisini iyileştirdiği için Cemşab’ı vezir yapmış. Hala yılanların Şahmaran’ın öldüğünden haberlerinin olmadığı, haberleri olursa Tarsus’u istila edecekleri rivayet edilir.
Bu efsaneye Anadolu ve İran kaynaklarında rastlıyoruz. Böylesi yıllarca dilden dile aktarılarak günümüze kadar gelmiş efsaneyi bir dizi haline getirmişler. Önce konuyu duyunca heyecanlanıyorsunuz. Bir görsel şölen hayal ediyorsunuz. Ama…
Maalesef şimdi yazacaklarım tamamen gerçek. Almışlar bu güzelim anlatıyı, popüler kültüre kurban etmişler. Uluslararası platformlara satabilmek için de kültüre, geleneklere aykırı ne varsa diziye yerleştirmişler. Önce fantastik bir dizi izleyeceğinizi sanıyorsunuz sonra anlıyorsunuz ki Türkiye’de fantastik yapımlar bir arpa boyu yol alamıyor. Bunun nedenleri elbette tartışılır.
Ama dizi izlensin diye danışmandan, yönetmenden önce oyuncu seçilince, o oyuncu etrafında dönüyor olay. Bu sefer izlensin de nasıl izlenirse izlensin mantığı geliyor. Dizide fantastik hiçbir öge yok neredeyse. Tıslama seslerinden başka.
Dizinin sonuna doğru Şahmaran’ın muhteşem dönüşünü bekliyorsunuz. Onu da bir ağaç görseli, değişen kıyafetle ve yeşil perde nimetiyle veriyorlar. Yapaylık, oyunculukların vasatlığı, mantık hataları ne ararsanız var.
Tabi bir de Lilith. Ne alaka demekten kendinizi alamıyorsunuz. Meğer Lilith Şahmaran’ın kardeşiymiş. İyi ve kötünün savaşı olmazsa olmazdı. Biz Lilith karakterini bazı Musevi ve İbrani kaynaklarında Hz. Havva’dan önce yaratılan ama Hz. Adem’e itaat etmeyerek cennetten kovulan ve bunun sonucunda Hz. Adem’in soyundan gelenleri öldüreceğine dair yemin eden karakter olarak tanıyoruz.
Neden bu dizide, neden yılan soyunda karşımıza çıkıyor anlamıyorum. Sanırım kafalar karışık biraz. Medusa mitini de yanlış anlamışlar ve diziyi zenginleştirelim derken insanları tanımak için diskoya giden bir Lilith yaratmışlar.
Fantastik bir dizi beklentisine girmeyin. Biraz Twillight biraz Çukur alın size Şahmaran.