Ahmet Uğurlu ve tavus kuşu

Zihnimde tavus kuşuyla özdeşleşen Ahmet Uğurlu, kanatlanıp uçtu. Arkasından yapılan yorumların tamamı Tabutta Rövaşata kesitleri ve tavus kuşu fotoğrafları eşliğinde yapıldı. O üstün oyunculuk, belli ki herkesin zihninde tavus kuşuyla yer edinmiş. Ahmet Uğurlu'nun, tavus kuşlarıyla dolu güzel bir yere gittiğini hayal ediyorum...

Sinema ve tiyatronun usta ismi Ahmet Uğurlu’nun vefat haberini sosyal medyada haber taraması yaparken gördüm. İlk bir iki X (eski adıyla Twitter) mesajı düştü,  sonra yavaş yavaş internet sitelerinde haberler girmeye başladı. O anlarda Ahmet Uğurlu adını görür görmez zihnimde ilk beliren şey, Tabutta Rövaşata filminde kucağında tavus kuşuyla olduğu hali geldi. Zaten Ahmet Uğurlu, benim için kucağındaki tavus kuşu taşıyan haliyle vardı, yıllardır…

Filmi, yanlış hatırlamıyorsam Sultanbeyli’nin gecekondusu bol bir semtinde, üniversiteye hazırlandığım yıl izledim. Bir kitapta mı gördüm, gazete haberinden mi etkilendim, nereden esti bilmiyorum, ama gidip bir internet kafeden filmi yeni yeni kullanılan Google’da aratmış, bulunca da izlemiştim. Bu bir film incelemesi olmadığı için, Tabutta Rövaşata yerli sinemanın klasiklerindendir ve bu yazıyı bulup okuyan herkesin filmi izlediğini de varsayıyorum. Filme dair bir şey söyleme gereği duymuyorum bu nedenle.

Filmi bitirip dışarı çıktığımda zihnim tavus kuşu sesiyle doluydu. Sultanbeyli’nin o zamanlar asfalt dahi olmayan toprak yollarından geçip, kadınların ellerinde bidonla su doldurduğu çeşmelerin yanından geçerken de tavus kuşu sesi duyuyordum. Amcamın o zamanlar kaldığı halama ait gecekondudaki evine gittiğimde de o ses benimleydi. Günlerce, haftalarca o sesi duyduğuma yemin edebilirim. Sonradan sağlam bir Derviş Zaim izleyicisi olacaktım ama Ahmet Uğurlu’nun hayat verdiği Mahsun, Mahsun’un tanık oldukları, Rumeli Hisarı’nda yankılanan tavus kuşu sesi, uzun yıllar zihnimin bir köşesinde, çok naif bir biçimde durdu.

Tavus kuşunun zihnimdeki etkisi, çocukluğumun geçtiği köy evlerinde asılı olan halılarda gördüklerimden kaynaklanıyor olabilir. Karaca, Hz. Ali betimlemeleri, dereler filan derken iki üç evde bir muhakkak tavus kuşu resmi de olurdu.

ŞEHRİN SESSİZLİĞİNİ BOZAN TAVUS KUŞU…

Tabutta Rövaşata‘yı izbe bir internet kafede izlediğim yıllardan çok sonra, yanlış hatırlamıyorsam 2017’de, yaşadığım şehrin merkezine düştü Mayıs sabahı. 3 saat kadar beklemem gereken bir iş nedeniyle, nerede oturacağımı, nasıl vakit geçireceğim düşünürken, bir anda tavus kuşu sesi duydum. Sabahın çok erken bir saati, ülkenin en büyük şehirlerinden birinin göbeğinde, tavus kuşu sesi havayı dolduruyor. Önce filmin etkisinde olduğum zamanlar geldi aklıma, acaba yine mi aynı esleri duyuyorum diye düşündüm. Ama sonra fark ettim ki, bir değil iki tavus kuşu sesi geliyor. Peş peşe narin narin bağırıyorlar.

Sesin peşine düşmeye karar verdim. Sesin geldiği yönü bulmak zor oldu önce. Şehrin sessiz olduğu saatlerde yankılanıyordu çünkü. Yaklaşık bir saatlik bir aramanın ardından, sokakları, bahçeleri, yıkık binaları filan geçip küçük bir sokağa girdim. Ses artık çok yakındı. Taş çatlasın 15 araçlık bir otoparkın önünde durdum. Muhtemelen ruhsatsız çalıştırılan, arsa çevirip oluşturulmuş bir otoparktı. Girişteki yıkık dökük kulübede yaşlı bir adam oturuyordu. Araçların park ettiği alanın en sonunda küçük bir kulübe daha vardı. İşte oradaydılar. İki tane tavus kuşu.

Kendimi tanıtıp, “Tavus kuşlarını merak edip geldim” dedim. Amca anlayışlı çıktı. “Buyur geç bak, sev onları” dedi. Kulübeye geçip onları izlemeye koyuldum. Renkleri, sesleri, duruşları öyle zarif ki tarifi zor. Erkek olanı biraz daha kabarık ve büyük, dişi olansa incecik, zarif bir eş. Şehrin göbeğinde bu kuşların ne işi vardı peki?

Amcaya sordum, anlattı: “Bir akşam vakti kapıda ses duydum. Baktım bunlar kapıda durmuş ses çıkarıyorlar. Herhalde açlar deyip ekmek filan verdim. Yiyip gittiler. Sonraki akşam yine geldiler, sonra yine, sonra yine. Bir hafta boyunca her akşam gelince, herhalde sahipsizler deyip, derme çatma bir kulübe yapıp koymaya karar verdim. Neredeyse 2 yıldır buradalar. Ne bir arayan oldu, ne soran. Arada sesi merak edip gelenler oluyor o kadar.”

Tavus kuşları nereden geldi, nasıl geldi bilemiyorum, ama o mayıs sabahının erken saatinde şehri dolduran sesleri beni yıllar önce izlediğim Tabutta Rövaşata filmine götürdü. Eve döner dönmez de filmi DVD’den izledim.

Zihnimde tavus kuşuyla özdeşleşen Ahmet Uğurlu, kanatlanıp uçtu. Arkasından yapılan yorumların tamamı Tabutta Rövaşata ve tavus kuşu fotoğrafları eşliğinde yapıldı. O üstün oyunculuk, belli ki herkesin zihninde tavus kuşuyla yer edinmiş.


Bu haberler de ilginizi çekebilir:

Ahmet Uğurlu’nun, tavus kuşlarıyla dolu rengârenk güzel bir yere gittiğini hayal ediyorum. Devri daim olsun…

Velev'i Google Haberler üzerinden takip edin

ÖNERİLEN İÇERİKLER

WP Twitter Auto Publish Powered By : XYZScripts.com