Çin’in yeni harikası; Huawei nasıl küresel şirket oldu?

Çin asıllı Amerikalı gazeteci Eva Dou, tarafından kaleme alınan, ‘Huawei Çin’in En Güçlü Şirketinin Gizli Tarihi’ adlı kitap, günümüzde Samsung ve Apple gibi devlere kafa tutan Çin şirketinin nasıl kurulduğunu, hangi aşamalardan geçtiğini, hiç bilinmeyen yönlerini gün ışığına çıkarıyor.

Çin menşeli Huawei küresel bir markaya dönüştü. (Fotoğraf: PAU BARRENA / AFP)

‘Çin Büyüktür.’ Sıradan bir ülke sloganı denebilecek bu ifade, artık küreselleşmiş bir şirketin, dünya telekomünikasyon sektörünün en büyük oyuncularından Huawei’nin Çince’deki anlamı. Başkan Mao’nun dışa ve kapitalizme tamamen kapalı döneminden sonra, uluslararası rekabet için bizzat Komünist Parti tarafından desteklenen Çin şirketlerindeki ‘milliyetçi’ çizginin de bir göstergesi aynı zamanda.

Huawei’in hikayesini ve bilinmeyen tarihini kaleme alan Eva Dou, Çin asıllı, Detroit doğumlu bir gazeteci. Uzun yıllar The Wall Street Journal Gazetesi için Pekin, Taipei ve Tayvan’da görev yapmış. Eva Dou, halen Washington Post’un teknoloji politikaları editörü olarak çalışıyor. Kitabını anlatırken, “Bu kitap bir habercilik eseridir. Dolayısıyla anlatılan hiçbir şey uydurma veya kurmaca değildir” diyor.

Yazar Timaş’ın Türkçe yayımladığı kitabın girişinde Huawei’de kim kimdir ve şirket tarihi boyunca görev yapmış Çin devleti yöneticilerinin de listesini vermiş. Böyle olması elbette boşuna değil zira Huawei, Çin’in ilk özel teşebbüs şirketlerinden biri olduğu kadar, ülkedeki sistem gereği Komünist Parti’nin de yönetiminde söz sahibi olduğu bir şirket. Haliyle Huawei tarihini anlatırken, Çin Komünist Partisi’nde ve devlet yönetiminde de neler olduğunu, nasıl değişimler yaşandığını da bilmek gerekiyor.

BAŞKAN MAO’NUN İZİNDEN GİDEN BİR TEKNOLOJİ LİDERİ

Huawei’in hikayesi aslında bir bakıma, Çin’deki değişimin de hikayesi. Kültür Devrimi’ni gerçekleştiren ve kapitalizmi, özel teşebbüsü şeytanlaştıran Başkan Mao’dan bu yana, Çin’in ne kadar farklı bir ülke haline geldiğinin öyküsü. Elbette Çin halen Komünist Parti tarafından yönetiliyor. Ancak son yarım asırda bu yönetim anlayışı, şeklen aynı kalmış görünse de pratikte tamamen farklılaşmış durumda. Başkan Mao’nun dışa kapalı ülkesi, günümüzde attık kapitalizmin kalesi Amerika’nın en büyük rakibi konumunda. Amerikan teknoloji şirketlerinin, Avrupalı otomotiv devlerinin en büyük rakipleri artık Çinli.

Bu bir bakıma, muazzam bir devlet kapitalizmi hikayesi. Peki bütün bunlar nasıl oldu?

Eva Dou aslında bir şirketi anlatırken, Çin’deki köklü değişimleri de anlatmış. Şimdi meseleyi biraz daha ayrıntılandıralım.

Huawei’nin kurucusu Ren Zhengfei, 2005’te TIME dergisinde şöyle anlatılır: “Eski Başkan Mao’nun izinden giden eski bir asker. Çin’in eski lideri gibi, Ren Zhengfei de sürekli avam şakalar yapıyor, tasfiyeler gerçekleştiriyor ve ABD’nin gücüne kafa tutuyor”

HERŞEY SHENZEN ÖZEL EKONOMİK BÖLGESİNDE BAŞLADI

1980’lerin başında Çin’in güney kıyısında devasa bir inşaat alanı belirmektedir. ‘Shenzhen Özel Ekonomik Bölgesi’ adıyla bilinen ve sıfırdan kurulan bu şehir yaklaşık 500 kilometrekarelik bir alanı kaplamaktadır ki, bu neredeyse Philadelphia’nın yüzölçümüne eşittir. O zamanlar kimse farkında olmasa da Çin’in küresel bir telekomünikasyon gücü olma serüveni artık başlamıştır. Bölge, Çin ana karası ile İngiliz kolonisi Hong Kong arasındaki sınıra paralel olarak batıdan doğuya doğru uzanan uzun ve ince bir şerit gibidir.

Shenzhen, Şubat 1987’de bir pilot program kapsamında ‘minjian’ (halk) özel teknoloji şirketlerinin kurulmasını yasallaştırır. Ren Zhengfei, 15 Eylül 1987’de Huawei’yi bir minjian özel şirketi olarak kurar. İlk başlarda Huawei’nin kendi ürünleri yoktur. İhale alarak başkaları için basit telefon devreleri, yangın alarmları ve diğer ürünleri monte edip satmaktadır.

Şirketin asıl atılımı 1997’de olur. Huawei 1997 yılında sınırlı sorumlu bir şirkete dönüşerek üzerindeki çağ dışı “müşterek sahipli işletme” etiketinden kurtulur ve uluslararası alanda kabul edilen bir yapıya kavuşur. 1997, Çin için, dışa kapalı ekonomiden Devlet Kapitalizmi’ne giden yoldaki en büyük atılımın gerçekleştirildiği yıldır.

Tabi bu atılım, kapitalist sistemdeki ‘tam hür teşebbüs’ değildir. Huawei, modern bir Çin şirketi yaratmaya çalışırken bir Batılı şirketle arasındaki en büyük farklılıklardan biri, Parti’nin şirketteki rolüdür. Mao döneminde ülkedeki tüm sosyal hayatı ve iş hayatı Çin Komünist Partisi’nin kontrolündedir. Bu kontrolde özel girişimlerin yani şirketlerin yeri yoktur. 97’den itibaren, aynı Batı’daki gibi artık Çin’in de modern şirketleri vardır. Tek fark şudur, evet şirketler özel sektördür ama Komünist Parti hepsinin yönetiminde söz sahibidir.

Huawei’in ilk on yılında Ren’in ekibi Çin’in ilk gelişmiş dijital telefon devresini üretir ve ülkenin bu noktadaki dışa bağımlılığını sona erdirir. Huawei küresel rekabet için yola çıkarken, işler yine Pekin’le koordineli yürümektedir. Pekin güdümünde hareket eden siyasi bir banka olan Çin Kalkınma Bankası, Huawei’nin denizaşırı ülkelerdeki genişlemesi için, 2005 yılında 10 milyar dolar değerinde dudak uçuklatan bir finansmana yeşil ışık yakar. Bu rakam, şirketin o yılki cirosunun iki katıdır. Bu finansman genişlemenin en kısa sürede gerçekleştirilmesi için Pekin’den gelen bariz bir teşviktir. Huawei çok geçmeden Güney Afrika, Ürdün, Arjantin, Tayland ve bir dizi diğer ülkede satışlara başladığını duyurur.

İşin ilginç yanı şirketlere küreselleşmeyi teşvik edenin de yine Komünist Parti olmasıdır. Tabi elbette kontrolü kaybetmeden.

KASIMPATI FABRİKASI

O güne kadar Huawei logosunda on beş tane yan yana ince ve kırmızı ışın vardır. Mayıs 2006 itibarıyla artık kırmızı bir kasımpatı çiçeğini andıran, yan yana dizilmiş, daha kalın sekiz çiçek yaprağı olacaktır. Huawei yerel medyada artık “Kasımpatı Fabrikası” olarak anılmaya başlanır.

Huawei’nin Batı dünyasındaki asıl atılımı ise Birleşik Krallık’ın en büyük telefon ve internet şirketi olan BT (British Technology), tarafından gerçekleştirilecek çevirmeli internet bağlantısının çok daha hızlı geniş bant internet bağlantısına yükseltilmesini öngören 10 milyar pound değerindeki ihaleyi almasıyla olur. Bu elbette kolay olmaz. İngiliz yetkililer bir Çin şirketine karşı mesafelidir. Önce onu ihaleye dahi sokmak istemezler ama devreye yine Çin Devleti girer. Devletlerarası ilişkinin neticesinde Huawei ihaleyi alır. Artık küresel bir telekomünikasyon şirketi ve telefon markası olma yolunda, Batı pazarının kapıları ardına kadar açılmıştır.

1987 – 1997 arasındaki ilk on yılında modern bir şirket olamayan ve sadece montaj yapabilen Huawei, ikinci on yılında yani 1997 – 2007 arasında modern usullerle yönetilen, teknoloji üreten ve ihraç eden bir küresel şirkettir. 2007’de yani şirketin 20. Kuruluş yıldönümünde ise Ren Zhengfei’den çok şaşırtan bir hamle gelir. Şirket yönetimi çalışanlara yaptığı duyuruyla, şirkette bulunan Komünist Parti komitesinin artık yönetim atamalarını veto etme yetkisine sahip olduğunu açıklar. Çalışanların tepkisine rağmen, şirket bünyesinde bulunan Komünist Parti komitesi artık atamaları veto edebilmektedir. Eski bir Mao askerinin devletine ve Komünist Parti’ye sarsılmaz bağlılığının da göstergesidir bu. Huawei bir yandan küresel bir şirkete dönüşüp, Batı dünyasında etkisini artırırken, diğer yandan Komünist Parti de şirket içindeki gücünü daha da tahkim etmiştir. Bu konu, yani Komünist Parti’nin Çin’in küresel şirketlerinde atama ve veto yetkileriyle temsil edilmesi aslında, Çin usulü kapitalizmi anlayabilmek adına çok önemli bir veri.

Huawei bugün çağdaş Çin tarihinin en başarılı şirketi ve sektöründe dünyanın en büyüklerinden. 80 yaşını aşan kurucusu Ren Zhengfei yönetimi, şirkete en çok emek vermiş isimlerden oluşan (aralarında kızı Meng’in de bulunduğu) dönüşümlü CEO’lar sistemine devretmiş durumda.

Huawei, teknoloji üretme gücü ve casusluk gibi korkularla başta Amerika olmak üzere Batı’da hem yakından izleniyor hem de sürekli gözetim altında tutuluyor. Nitekim Ren’in kızı Sabrina Meng, pandemiden hemen önce Kanada’da, Amerika’nın isteğiyle gözaltına alınıp, uzun süren bir ev hapsinden sonra memleketine gönderilmişti. Elbette bunun en büyük sebebi, başta Huawei olmak üzere Çinli şirketlerin, Çin Komünist Partisi ile yakın ilişkisi.

Kısacası Batı Huawei’den ne kadar korksa da, onun gücüne ve yatırımlarına kayıtsız kalamıyor. Şirket Batı dünyası ve küresel telekomünikasyon sektörünü domine etmeye devam ediyor. Arkasından gelen diğer Çin şirketlerine de yol açıyor.

Velev'i Google Haberler üzerinden takip edin

ÖNERİLEN İÇERİKLER

WP Twitter Auto Publish Powered By : XYZScripts.com