Avrupa'nın en büyük ve en zengin kulüplerinden biri olan Borussia Dortmund, 2000'lerin başında iflasın eşiğine gelmiş ama yönetim değişikliği, mali disiplin ve taraftarının müthiş desteğiyle ayakta kalmıştı. Şu an 3. Lig'de eski günlerine dönme mücadelesi veren Bursaspor, taraftarının desteğiyle benzer bir hikayeye imza atmak istiyor.
Bursaspor… Nüfusuyla Türkiye’nin beşinci büyük şehri olan, başta tarım, tekstil, otomotiv ve turizm olmak üzere ülke ekonomisine çok büyük katkılarda bulunan Bursa’yı yıllarca Süper Lig’de başarıyla temsil eden bir kulüptü. 1963 yılında kurulan Yeşil-Beyazlı ekip, 1967’den 2019’a kadar 50 sezon şehri Süper Lig’de temsil etmişti. Sadece 2004-2006 arasında bir alt ligde mücadele eden Bursaspor, 2009-10 sezonunu Ertuğrul Sağlam yönetiminde zirvede tamamlayarak Süper Lig’in beşinci şampiyonu olmuştu.
Ertesi sezon Türkiye’yi Şampiyonlar Ligi’nde temsil eden Bursaspor, Fenerbahçe’nin ön elemeyi geçememesi nedeniyle UEFA’nın ülke için ayırdığı paranın tamamını (yaklaşık 25 milyon Euro) kasasına koymuştu. Ancak bu paranın çok kötü harcanması ve üstüne borçların artması, Bursaspor için sonun başlangıcı olmuştu. Her sezon biraz daha kötü duruma düşen kulüp, 2018-19 sezonunda küme düşmüştü. Bu, bir Süper Lig şampiyonunun ilk kez küme düşmesi anlamına geliyordu.
Hatırlıyorum, takım o sezon başarısız sonuçlar alırken; tribünlerde çok büyük boşluklar dikkat çekiyordu. 1. Lig’e düştükten sonra takımla şehir arasındaki bağlar daha da zayıfladı. Türkiye’de genelde böyledir. Başarı varsa tribünler dolar, yoksa boşalır. Tribünlerin boşalması demek, kulübün ekonomik olarak zor duruma düşmesi demektir. Bursaspor da bunu yaşadı. Futbolcular alacaklarını alamazken; Mesut Bakkal gibi eski teknik direktörlerden tutun, başkan Ali Ay’a kadar birçok isim kulübü ya icraya verdi ya da gelirlerine temlik ve rehin koydurdu. Borçlar nedeniyle külübün transfer tahtası bile kapatıldı. Hal böyle olunca Bursaspor gibi bir kulüp 3. Lig’e kadar düştü.
Şu an 3. Lig 1. Grup’ta oynadığı 6 maçta 5 galibiyet ve 1 beraberlikle 16 puan toplayarak liderliğe yerleşen Yeşil-Beyazlı kulüp, sezonu zirvede tamamlayıp eski günlerine dönmek istiyor. En son Kahramanmaraşspor’u ağırlayan Bursaspor, kapalı gişe oynadığı maçı 3-0 galip tamamlayarak liderlik koltuğuna oturdu.
Yine diyorum; çünkü bu sezon Bursa şehri ve taraftarlar, geç de olsa kenetlenmiş durumda. Tribünler neredeyse tamamen dolarken; takım da başarılı sonuçlar alıyor. Peki, takımla şehrin bütünleşmesi nasıl başladı?
Her şey Enes Çelik’in geçen mayıs ayında başkanlık görevine gelmesiyle başladı. Çelik yönetiminde destek kampanyası başlatan Bursaspor, kısa sürede 200 milyon lirayı aşkın bağış topladı. Toplanan bağışlarla uzun süredir kapalı olan transfer tahtasını açan “Timsahlar”, daha önce üst liglerde mücadele etmiş birçok futbolcuyu kadrosuna katmayı başardı. Takımın başına da yıllarca Bursaspor forması giymiş, kaptanlık yapmış Arjantinli Pablo Martin Batalla’yı getirdi. Şehirde çok sevilen Batalla, takımda yeni bir hava oluşturdu.
BİR HAFTADA 10 BİN KOMBİNE SATILDI
Başkan Enes Çelik, çok zor bir süreçte koltuğa oturdu. Hızlıca işe koyularak şehrin ileri gelenlerinden destek aldı. Yönetimini de herkese güven verecek, şehirdeki diğer unsurları da ortak noktada toplayacak şekilde oluşturdu. Zaten şehir de buna hazırdı. Köklü bir kulübün 3. Lig’de mücadele ediyor oluşu, herkesi üzüyordu.
Enes Çelik, süreci şöyle özetliyor: “Şehrin yeniden bir araya gelmesi bizi çok mutlu etti. Açıkçası ben de bu kadar ilgi olacağını beklemiyordum. Şehirde futbola ciddi anlamda bir açlık olduğunu gördüm. Burası bir futbol şehri aynı zamanda. Ciddi anlamda altyapımız zaten var ve Türkiye’de belki de ilk beş altyapıdan birine sahibiz. Bu noktada insanların da buna çok büyük ilgi gösterdiğini, kombine satışlarımızdan da görüyoruz. Henüz ilk hafta dolmamışken 10 binin üzerinde bilet satışı oldu. Çok ciddi ve rekor bir rakamdı. Destekler her geçen gün artıyor. Belki 3. Lig’de olmamız, bazı şeylerin temellerini daha da sağlam atma anlamında bir avantaja çevrilir. Hem kurumsal yapı anlamında hem mali anlamda bu noktada yapacaklarımızla birlikte ilerideki güzel günlerin de sağlam altyapısını şimdiden oluşturacağız.”
Bursaspor’un hikayesi, Borussia Dotmund’a benziyor biraz. Tek fark, Borussia Dortmund’un alt liglere düşmemesi.
Gelin şimdi de Borussia Dortmund’un hikayesine kısaca bir göz atalım.
Tarih, 25 Mayıs 1997. Şampiyonlar Ligi finali. Yer, Münih Olimpiyat Stadı. Yani Bayern Münih’in o dönemdeki evi. Finaldeki takımlardan biri, Bayern’in Almanya’daki en büyük rakiplerinden Borussia Dortmund. Sarı-Siyahlılar, Juventus ile oynadıkları dev finali 3-1 kazanarak tarihlerinde ilk kez Şampiyonlar Ligi şampiyonu oluyorlar. Ancak kazanılan bu zafer, Dortmund için bir anlamda sonun başlangıcı oluyor. O zamanki başkan Gerd Niebaum’un büyük zaferin sarhoşluğu içinde ‘büyüklük kompleksine’ girip Bayern Münih’i kopyalayarak geçmeye çalışması, Dortmund’u krize sürükleyen etkenlerin başında geliyor.
Kulübü iflasın eşiğine getiren bu süreçte, Borussia Dortmund’un plansız bir şekilde borsaya açılması ve gelecek düşünülmeden yapılan gereksiz pahalı transferlerle mali disiplinden hızla uzaklaşılması da etkili oluyor. Kulübün borcu 2005’te 183 milyon Euro’ya kadar yükseliyor. Çıkmaza giren başkan Gerd Niebaum ve menajer Michael Meier istifa ediyorlar. Yerlerine de Reinhard Rauball ve Hans-Joachim Watzke getiriliyor. Yeni yönetim, göreve başlar başlamaz kulübü içinde bulunduğu darboğazdan kurtarmaya yönelik 5 basamaklı bir plan hazırlıyor: İflası engelleme, yeniden yapılanma, felsefe değişikliği, uygulama ve sürdürebilirlik…
İflası eşiğine gelen ve Bundesliga için lisans alamayacak duruma düşen Dortmund’a hayat öpücüğü, eski Bayernli bir futbolcudan, Uli Hoeness’ten geliyor. Hoenes’in verdiği kredi Dortmund’a az da olsa nefes aldırıyor. Türk işadamı Sadettin Saran’ı da es geçmemek gerekiyor. Borusssia Dortmund hisselerinin yüzde 5’ini alan Saran, külübün en büyük üçüncü ortağı durumuna geliyor. Daha sonra hisselerini yüzde 10’a kadar çıkarınca kulüp yönetimi biraz daha yatırım yapıp en büyük hissedar olmasını öneriyor. Bu sırada Borussia Dortmund taraftarları buna karşı çıkıyor. Tepkiler üzerine Saran, bir Alman işadamına tüm hisselerini satıp kulüple ilişkisini bitiriyor.
Küçük bir şehir olmasına rağmen o günlerde 62 bin, bugün 80 bin olan stadyumu tıklım tıklım dolduran Borussia Dortmund taraftarları, kulübün iflas etmemesinde çok büyük rol oynuyorlar. Kulüp bu dönemde pahalı transferler yerine altyapıya da yöneliyor. Mesela Nuri Şahin ve Mario Götze bu dönemde öne çıkan altyapı oyuncuları oluyor. Mainz’da genç oyunculara fırsat vererek başarılı sonuçlar almasıyla dikkat çeken Jürgen Klopp, takımın başına getiriliyor. Klopp’un uzun süre çalıştırdığı Borussia Dortmund, hem altyapıdan gelen hem de az maliyetli yetenekli transferlerle ekonomonisini yavaş yavaş düzelterek 2010-11 ve 2011-12 sezonlarını şampiyon olarak tamamlıyor. 2012-13 sezonunda da Şampiyonlar Ligi’nde final oynuyor.
Geçtiğimiz sezon da Şampiyonlar Ligi’nde final oynayan Borussia Dortmund, erken keşfettiği oyuncuları parlatıp yüksek fiyatlara satmasıyla da adından sıkça söz ettiriyor. Her yıl yüz milyonlarla ifade edilen kârlar açıklayan kulüp, son dönemlerde oyuncu satışlarından rekor gelirleri (511 milyon Euro) de kasasına koydu. Jadon Sancho’yu 85 milyon Euro’ya Manchester United’a, Christian Pulusic’i 64 milyon Euro’ya Chelsea’ye, Aubameyang’ı 64 milyon Euro’ya Arsenal’a, Dembele’yi 135 milyon Euro’ya Barcelona’ya, Erling Haaland’ı 60 milyon Euro’ya Manchester City’ye, Bellingham’ı da 103 milyon Euro’ya Real Madrid’e sattılar.
Şu an 3. Lig’de mücadele eden Bursaspor’un bu başarıları yakalaması belki imkansız ama yeniden Süper Lig’e dönmesi imkansız değil. Bunun için önce şehrin takıma sahip çıkması gerekiyordu. Tıpkı Dortmund taraftarlarının yaptığı gibi. Bu destek şimdilik sağlanmış görünüyor. Borussia Dortmund’un Klopp’u seçmesi gibi Bursaspor’un da Batalla’yı özellikle tercih ettiğini görüyoruz. Başkan Enes Çelik, sürdürülebilir bir ekonomi ve başarı için altyapıya önem vermek gerektiğinin farkında. Bursa gibi ülke ekonomisine çok büyük katkıda bulunan bir şehir, kenetlendikten sonra her şeyi başarabilir. Yeter ki zaman zaman tribünlerde açılan faşizan afişlerle enerjilerini başka yerlere harcamasınlar.
Bursaspor’a bir an önce Süper Lig’e dönmeleri için başarılar diliyoruz. Almanya’nın küçük şehirlerinden biri olmasına rağmen Dortmund başardı, Bursa gibi mega bir kent neden başaramasın?