1. ŞÜPHE, kuruntu, işkil, yakīnin zıddı.
2. Gerçeğini bilmeden ihtimal üzerine hüküm verme, bu yolda verilen hüküm, sanı.
Zan kökünden türeyen birçok kelime zannın bu iki temel anlamını yansıtır. Meselâ “bir şeyin bilinme noktası” ve “bir şey hakkındaki bilginin potansiyel kaynağı” anlamındaki mazınne, kelimenin “yakīn” anlamı ile, “töhmet/itham” manasındaki zınne ve sanık anlamındaki zanîn ise aynı kökün “şek” anlamı ile ilişkilidir. Yine içerisinde su bulunup bulunmadığı bilinen kuyuya ve çok suizanda bulunan kişiye zanûn denilmesi de zannın bu ikinci anlamına dayanır.
Zan altında bulunmak (kalmak, olmak): Bir şeyle suçlanmak.
Zannımca: Öyle sanıyorum ki…
Hüsn ü zan: Bir kimse hakkında iyi ve güzel kanâat besleme, iyi fikir besleme. Karşıtı: SÛİZAN: Biz dâima hüsnüzanla mükellefiz. Eğer sûizanla lekelediğin kimsenin niyeti güzelse kaybeden sen olursun (Ken’an Rifâî).
Sûizan (Sû-izan): Kötü zann, fena tahmin, şüphe “Sû” “fenalık, kötülük” demektir. “Sû-i hareket (kötü davranış)”, “sûi ahlâk (kötü ahlâk)”, “sû-i niyet (kötü niyet)” vb. gibi, “sû-izan” da, “kötü zan” anlamındadır. “Sû” kelimesi, verilen örnekler ve benzerlerinde, daima, “sıfat” anlamını ifade eder.
Savı ve zannı aynı mı?
Kelâmcılara göre şek, biri diğerinden daha güçlü olmayan iki hükmün de doğru olabileceğini düşünmek, zan ise ikisi de ihtimal dahilinde bulunan iki hükümden birini doğruya daha yakın görmektir; ikinci derecede görülene vehim denir.
Zan caiz midir?
Su-i zan (kötü düşünce) büyük bir haramdır. Zan; İnsanlar hakkında belli duygu ve düşünceleri beslemektir. Şahit olunmayan, %100 delil olmayan bir olaya zan denilir. Su-i zan; İnsanlar hakkında kötü duygu ve düşünceleri beslemektir.