Asker, gazeteci, tarihçi, ressam, Nobel Ödüllü yazar ve politikacı olan Churchill (1874 – 1965) kaderle kumar oynayarak Nazi Almanyası karşısında nihai zafere doğru Britanya’yı II. Dünya Savaşının karanlık günlerinin içine çekti.
Atalarından Marlborough Dükü’nün yaşadığı yer olan Blenheim Sarayında dünyaya geldi. Babası Torylerin önde gelenlerinden, annesi ise bir Amerikan varisiydi. Harrow’da eğitim gördü ve Sandhurst’ta subay olarak yetişti. İki cephede birden savaşa katıldı; Sudan’da Kuzeybatı cephesinde savaştı ve bu savaşla ilgili The Story of the Malakand Field Force (Malakand Sahra Kuvvetlerinin Hikayesi) adı altında maceralarını yazmaya koyuldu; on beş kitabından ilkiydi. Ordudan ayrılarak Morning Post gazetesine Boer Savaşını bildirdi; esir düşerek kaçmayı başardığı için ününe ün kattı.
1900’de Oldham’dan Muhafazakar Parti üyesi olarak Parlamentoya girdi. Serbest ticaret yanlısı olduğu için Muhafazakarların güvenini kaybetti ve Liberallerin tarafına geçti. Titiz hazırlıklar ve sonu gelmeyen provalar sonrasında Churchill konuşma bozukluğunun üstesinden gelerek kendisini yetenekli ve etkili bir hatibe dönüştürdü.
I. Dünya Savaşı sırasında ve daha önce yaptığı birkaç bakanlık görevinden biri olan Ticaret Bakanlığıyla 1908’de Kabineye girdi. 1911’den itibaren Deniz Kuvvetleri Bakanı olduğu sırada Almanya’nınkilerle boy ölçüşebilecek zırhlı savaş gemileri inşa etmek için tüm imkanları seferber etti. 1915’te Çanakkale’deki başarısız deniz saldırısından ve Gelibolu’daki acemi kara çıkarmalarından sorumlu tutuldu. İstifa ederek siperlerde savaşmak üzere Fransa’ya doğru yol aldı. 1917’de Lloyd George tarafından Cephane Bakanı olarak göreve çağrıldı; burada yeni zırhlı tankların tanıtımıyla ilgilendi. 1919’dan 1920’ye kadar geçen sürede, Savaş Bakanı olarak Bolşeviklere karşı Rusya’yı destekledi. 1921 – 22 yıllarında Koloni Bakanı olduğu sırada Irak’taki isyanları bastırmak için topluca bombalama emri verdi ve hatta kimyasal silah kullanılması teklifinde bulundu. 1924’te Muhafazakar parti hükümetinde Maliye Bakanı oldu ve sendikalarla zaten kötü olan ilişkileri 1926’daki Genel Grevi bozması yüzünden daha da kötüledi.
Gelecek on yılın büyük bir kısmında Churchill kendisini siyasi karmaşanın içinde buldu; giderek artan Nazi Almanyası tehdidine karşı herkesi uyarsa da çok az insan tarafından dikkate alındı ve neticede yalnız kaldı. Kralın tahttan indirilmesi krizinde Kralı desteklediği ve Hintli milliyetçilere olan muhalefeti yüzünden halk tarafından da dışlandı. Savaş patlak verdiğinde beklenen an gelmişti. Deniz Kuvvetleri Bakanlığının başına tekrar getirildi; burada Norveç’teki yenilginin sorumluluğunu başından defetmeyi başardı. Mayıs 1940’ta itibardan düşen Neville Chamberlain yerine Başbakan olması istendi. Bunun üzerine şunları söyledi: ‘Sanki kaderin kapısını aralamışım gibi hissediyorum; bugüne kadarki tüm yaşamım bu an, bu sınav için bir hazırlıktı.’
Gerçekte ise kaderle kumar masasına oturmuştu. Kıta Avrupası ile birlikte Hitler’i ele geçirme uğruna Churchill büyük bir risk almış, 1940’ta tek başına savaşmayı seçmişti. O günlerde, ertesi yıl Japonların Pearl Harbor’a saldırıya hazırlandıklarından ve Almanya’nın Amerika Birleşik Devletlerine savaş ilan edeceğinden habersizdi. Bunlar, Amerika’nın bu kez de yardıma geleceğini garantileyen olaylardı.
Alman hava filosunun Blitz olarak bilinen, Londra üzerine yaptığı bombardıman sırasında Mihver kuvvetleri karşısında, Britanya Muharebesinde gösterdiği gözü kara kararlılık kitlelerin desteğini kazanmasını sağladı. ‘Kan, zahmet, gözyaşı ve terden’ daha fazlası için söz vermedi; fakat Parlamentoda yaptığı konuşmalar, radyodan seslenişi, halkın karşısında meydan okuma gösterilerinde olsun, onunla özdeşlenen zafer işaretiyle bütün bir ulusu harekete geçirip onlara ilham verdi. Amerika savaşa girdiği zaman Başkan Roosevelt’in Rusya Başkanı Stalin ile nihai zaferi ve savaş sonrası dünyayı şekillendirmek üzere ana sahnede yer almaya başlamasıyla birlikte Churchill giderek gözden kaybolmaya başladı. Görevine son verildiğinde Postdam’da son ‘Üç Büyükler’ zirvesine katılmış bulunuyordu.
Churchill, zorlu biraz da bıkkınlık veren bir muhalefet lideri olarak kaldı; fakat Fulton, Missouri’de 1946’da yaptığı ünlü ‘Demir Perde’ konuşmasında bir dünya devlet adamı olarak, büyüyen Sovyet tehlikesine karşı devlet adamlarını uyarırken buyurucu bir dil kullanarak konumundan yararlanmasını bildi. 1951’de, Başbakan olarak son görevine atılacağı sırada hastalık ve beraberinde gelen darbeler 1955’te Churchill’i istifaya zorladı.
Churchill emekliye ayrılarak, Kent’teki sayfiye evi Chartwell’e çekildi. Burada son yıllarını dinlenerek, yazarak ve resim yaparak geçirdi. Sağlığında yaşayan en büyük İngiliz olarak kabul ediliyordu, 1965’te ölümünün ardından bu şöhreti de giderek önemini yitirmeye başladı.
KRONOLOJİ
1874 30 Kasım’da Oxfordshire’daki Blenheim Sarayında doğdu
1895 Sandhurst’ta subay olarak yetişti
1897 Kuzeybatı cephesinde savaşa katıldı
1899 Boer Savaşında esir düşerek kaçtığını bildirdi
1900 Parlamentoya girdi
1908 Ticaret Bakanı oldu
1910 – 11 İçişleri Bakanlığı
1911 – 15 Deniz Kuvvetleri Bakanlığı
1919 – 20 Savaş Bakanlığı
1924 Maliye Bakanlığı
1940 Başbakan oldu
1945 Savaş sonrası genel seçimleri kaybetti
1951 – 55 Başbakanlık
1963 Fahri Amerikan vatandaşı ilan edildi
1965 24 Ocak’ta Londra’da öldü
‘İnsanların çatıştığı meydanlar hiçbir zaman büyük kitlelerin bu kadar az kahramana bunca şey borçlu olduğuna şahit olmamıştır.’
MEŞHUR SÖZLERİ
• ‘Onlarla sahillerde savaşmalıyız, onlarla çıkarmalarda savaşmalıyız, onlarla meydanlarda, sokaklarda savaşmalıyız, onlarla tepelerde savaşmalıyız; asla teslim olmamalıyız.’ 4 Haziran 1940
• ‘İnsanların çatıştığı meydanlar hiçbir zaman büyük kitlelerin bu kadar az kahramana bunca şey borçlu olduğuna şahit olmamıştır.’ Britanya Savaşında savaşan pilotlara ithafen.
• Akşam yemeğinde kendisine saldırgan bir tavırla sarhoş olduğunu hatırlatan bir bayana şöyle cevap verdi: ‘Ve siz madam, çirkinsiniz, ama ben yarın ayılacağım.’
• Nancy Astor, Churchill’e şöyle dedi: ‘Winston, eğer karın olsaydım kahvene zehir koyardım.’ Churchill’in yanıtı: ‘Eğer karım olsaydınız o kahveyi hemen içerdim.’