Bir gitarın tellerinden yükselen adalet sesi.
Víctor Jara (tam adıyla Víctor Lidio Jara Martínez; 1932–1973), Şilili müzisyen, tiyatro yönetmeni ve politik aktivisttir. Nueva Canción Chilena (Yeni Şili Şarkısı) hareketinin en önemli temsilcisi, halk müziğiyle devrimci bilinci birleştiren sembol isimdir.
Sesiyle yoksulların, köylülerin, işçilerin sözcüsü olmuş; Salvador Allende’nin sosyalist hükümetine verdiği destekle kültürel bir öncülük üstlenmiştir.
Jara, Şili’nin Lonquén bölgesinde fakir bir köylü ailesinin çocuğu olarak dünyaya geldi. Gençlik yıllarında Katolik ilahiler söyleyen bir koro üyesiydi, ardından tiyatroya yönelerek Şili Üniversitesi’nde sahne sanatları eğitimi aldı. Tiyatrodaki deneyimi, müziğinin dramatik gücünü derinleştirdi.
1960’ların sonlarında, Latin Amerika’da yükselen halk hareketleriyle birlikte müzik sahnesinde yeni bir dalga doğdu: Nueva Canción. Bu hareket, folklorik tınıları politik mesajlarla harmanlıyordu. Jara, bu akımın hem sözü hem vicdanı oldu.
“Te Recuerdo Amanda”, “Plegaria a un Labrador” ve “El Derecho de Vivir en Paz” (Barış İçinde Yaşama Hakkı) gibi şarkılar, hem şiirsel hem devrimci birer bildiriydi.
11 Eylül 1973’te General Augusto Pinochet liderliğinde yapılan askerî darbe, Allende hükümetini devirdi. Jara, darbeden birkaç gün sonra Santiago’daki teknik üniversitede gözaltına alındı, Estadio Chile adlı spor kompleksine götürüldü. Burada işkence gördü, elleri kırıldı ve yüzüne, şarkı söylemeye zorlanarak yapılan vahşet, bir rejimin insanlığa karşı suçunun sembolü hâline geldi. 16 Eylül 1973’te, 44 kurşunla öldürüldü.
1973’ün Mart ayında yapılan parlamento seçimlerinde, Şili’deki muhalefet giderek güç kazandı. Devlet Başkanı Salvador Allende, meclisteki direnci aşmak için kararnameyle yönetmeye başladı; hedefi, halk desteğini doğrudan arkasına almaktı. Ancak ülke, ekonomik kriz, dış baskılar ve toplumsal kutuplaşma içinde adım adım bir iç savaşa sürükleniyordu. Ağustos 1973’te Allende, rejime sadık kalacağına inandığı General Augusto Pinochet’i ordu komutanlığına atadı. Fakat bu atama, tarihin en acı ironilerinden biri olacaktı — Allende, farkında olmadan “kurtu ağıla sokmuştu.”
11 Eylül 1973 sabahı Pinochet, Şili ordusunu hükümete karşı harekete geçirdi. Tanklar başkent Santiago’ya girdi, Hükûmet Sarayı La Moneda bombalandı. Allende, silahıyla birlikte sarayda yaşamına son verirken, Şili bir diktatörlüğe gömülüyordu. Darbe, Soğuk Savaş’ın gölgesinde, ABD’nin Latin Amerika’daki çıkarları, Vietnam yenilgisi sonrası güç kaybı ve Avrupa’daki sosyal demokrat yükselişin endişeyle izlendiği bir dönemde yaşandı. Pinochet rejimi, “komünizmle mücadele” adı altında on binlerce kişiyi gözaltına aldı, binlercesini kaybettirdi. Aynı zamanda bu dönem, Şili’de neoliberal düşüncenin –Chicago Boys olarak bilinen iktisatçıların eliyle– ilk kez sistemli biçimde uygulandığı laboratuvar haline geldi.
Tam o sabah, Víctor Jara, 1971’den beri öğretim görevlisi olduğu Şili Teknik Üniversitesi (UTE)’ne gidiyordu. Üniversitede yapılacak bir sergi açılışında şarkı söyleyecek, ardından Allende’nin bulunduğu başkanlık sarayına geçecekti. Ancak yola çıkmadan yakalandı; askerler tarafından gözaltına alınarak Estadio Chile adlı spor kompleksine, ardından Ulusal Stadyum’a götürüldü. Burada binlerce Allende yanlısı tutukluyla birlikte tutuldu.
Arkadaşları, tanınmış bir sanatçı olması nedeniyle onun dikkat çekmemesi için çabaladı; çünkü Jara’nın sesi hâlâ direnişin sembolüydü. O ise bir defter sayfasını koparıp, kurşun kalemle birkaç dize karaladı: “Estadio Chile” adlı, yarım kalmış son şiiriydi bu. Şiir, gizlice elden ele dolaşarak stadyumdan çıkarıldı. Ancak çok geçmeden askerler onu tanıdı. Önce kamuya açık biçimde işkence ettiler, sonra ellerinin parmaklarını ezdiler — bir müzisyenin ellerini.
Jara, 14 ile 16 Eylül 1973 tarihleri arasında, henüz 41 yaşına girmeden önce, 44 kurşunla öldürüldü. Cansız bedeni, junte tarafından kimlik tespiti yapmakla görevlendirilen genç bir memur tarafından fark edilip gizlice eşi Joan Jara’ya teslim edildi. 18 Eylül’de, üç kişinin katıldığı sessiz bir törenle toprağa verildi.
Bu ölüm, yalnızca bir sanatçının değil, bir ulusun vicdanının susturulmasıydı. Ancak Jara’nın sesi, Şili’nin diktatörlüğe gömüldüğü o karanlık günlerde bile rüzgârda yankılanmaya devam etti — her notasıyla, “barış içinde yaşama hakkı”nı hatırlatarak.
Víctor Jara’nın ölümü kadar, ölümünün anlatısı da Şili tarihinin karanlık sayfalarına kazınmıştır. Pinochet sonrası dönemde, onun son anları halkın belleğinde bir tür “çağdaş efsane”ye dönüşmüştür. Bu efsanenin temeli, aynı stadyumda tutuklu bulunan yazar Miguel Cabezas’ın tanıklığına dayanır. Cabezas’ın anlatısı tarihsel gerçeklerle örülmüş, ancak bir tragedyanın estetiğini taşıyacak biçimde şekillenmiştir — içinde hem devrimci bir mistisizm, hem de neredeyse “mesihvari” bir fedakârlık duygusu barınır.
Bu tanıklığa göre, askerler Jara’ya önce işkence etmiş, ardından ellerinin parmaklarını bir balta darbesiyle teker teker kesmişlerdir. “Hadi bakalım, şimdi çal bir şeyler, annenin hatırına!” diyerek alay etmişlerdir. Ağır yaralarına rağmen Jara ayağa kalkmış, yüzünü diğer tutuklulara dönmüş ve Unidad Popular (Halk Birliği) marşını söylemeye başlamıştır. Onun bu meydan okumasına tutuklular da eşlik etmiş; stadyumun soğuk duvarları, insan sesinden doğan bir direnişin yankısıyla dolmuştur. Askerler o anda ateş açmış; Jara’yı ve şarkısına katılan birçok mahkûmu oracıkta infaz etmiştir.
Bu trajik sahne, Latin Amerika’nın kolektif hafızasında bir dönüm noktası olarak kaldı. Fransız, Belçikalı ve İspanyol müzisyenler tarafından defalarca yeniden anlatıldı: Julos Beaucarne, “Lettre à Kissinger” şiirinde; Los de Nadau, “Auròst tà Víctor Jara” adlı şarkısında; Michel Bühler, “Chanson pour Víctor Jara”da; Pierre Chêne, “Qui donc était cet homme ?”da; Jean Ferrat, “Le Bruit des bottes”da; Bernard Lavilliers, “La Samba”da; ve İngiliz grup The Clash, “Washington Bullets” şarkısında onun hikâyesine yer verdi.
Tarihsel olarak tanıklıklar arasında farklılıklar bulunsa da, Jara’nın maruz kaldığı işkencenin ve infazının gerçekliği tartışmasızdır.
Kimi için o, sadece bir kurban değil; sesi susturulmak istenen bir halkın direniş sembolüdür. Jara’nın son şarkısı, insanlığın en karanlık anında bile müziğin susmadığını hatırlatır.
Jara’nın öldürülmesinden tam kırk yıl sonra, 3 Ocak 2013’te Şili yargısı ilk kez harekete geçti. Suçlarını itiraf ederek teslim olan dört eski asker tutuklandı; bunların arasında infazın doğrudan sorumlusu olarak tanımlanan subay Hugo Sánchez de vardı. Aynı dönemde, ABD’nin Florida eyaletine yerleşmiş olan bir diğer sanık, Pedro Pablo Barrientos Núñez, Şili makamlarının resmî iade talebine rağmen ABD tarafından uzun süre korunmaya devam etti.
24 Temmuz 2015’te Şilili yargıç Miguel Vázquez Plaza, Jara davasında yeni bir dönüm noktası yarattı. On eski asker, Víctor Jara’nın ve aynı gün aynı yerde öldürülen, Allende’ye sadık kalmış eski cezaevi müdürü Littré Quiroga’nın tutuklanması ve infazına katılmakla suçlandı.
3 Temmuz 2018’de mahkeme nihai kararını açıkladı: Sekiz sanık, “kasten adam öldürme” suçundan on sekiz yıl hapis cezasına mahkûm edildi; bunların on beş yılı ağırlaştırılmış, affa kapalı şekilde infaz edilecekti. Ayrıca, “yasadışı tutuklama” suçundan üç yıl ek ceza verildi. Dokuzuncu sanık ise suça yardım ve yataklıktan beş yıl hapse çarptırıldı.
Cezalandırılanlar arasında, Estadio Chile’nin kamp komutanı Hugo Sánchez Marmonti ve dönemin 23 yaşındaki teğmeni Edwin Dimter Bianchi bulunuyordu. Tanıklar, Dimter’in Jara’ya yapılan işkencelerin baş sorumlusu olduğunu ifade etti. Aynı hapishanede tutulan avukat Boris Navia’nın tanıklığına göre, Dimter, sanki kişisel bir intikam güdüsüyle hareket etmiş, Jara’nın bedenine defalarca vahşice saldırmıştı. Hayatta kalan mahkûmlar, Dimter’i “El Príncipe (Prens)” lakabıyla tanıdı — gösterişli bir küstahlığın ardına gizlenmiş kana susamış bir cellat.
İnfazın son kurşununu sıktığı düşünülen Pedro Barrientos, hâlâ Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşamaktadır. Şili’nin yıllardır süren iade taleplerine rağmen bu gerçekleşmedi. Ancak 2016 yılında, Florida’daki bir federal mahkeme Barrientos’u Víctor Jara’nın cinayetinden sorumlu bularak, sanatçının ailesine 28 milyon dolar tazminat ödemesine hükmetti.
Böylece adalet, onlarca yıl gecikmiş olsa da, Víctor Jara’nın susturulmak istenen sesi bir kez daha duyuldu — bu kez mahkeme salonunda, kelimelerle.
1966 – Víctor Jara / Canto a lo Humano
Jara’nın ilk solo albümü, halkın gündelik yaşamına ve insani değerlere adanmıştır. “Canto a lo Humano” başlığı, onun müziğe bakışını özetler: şarkı, insan içindir. Albümde emeğe, sevgiye ve dayanışmaya dair yalın ama güçlü temalar yer alır.
1967 – Víctor Jara 2 / Desde Lonquén hasta siempre / El Verso es una Paloma
Bu albümde Jara, Şili’nin taşrasından sesler ve öyküler getirir. “El Verso es una Paloma” (Dize bir güvercindir) parçası, sanatın barışla olan ilişkisini simgeler. Şarkılar, giderek politikleşen bir söylemin ilk işaretlerini taşır.
1968 – Canciones Folclóricas de América
Latin Amerika halk müziklerinin yeniden yorumlandığı bu albüm, kıta dayanışmasının müzikal bir ifadesidir. Jara, folkloru estetik bir biçim olarak değil, halkın tarihini anlatan bir sözlü hafıza biçimi olarak ele alır.
1969 – Pongo en tus Manos Abiertas / Te Recuerdo Amanda
Sanatçının en bilinen eserlerinden “Te Recuerdo Amanda” bu albümde yer alır. Fabrikada çalışan bir kadınla işçi sevgilisinin kısa ama dokunaklı hikâyesini anlatan şarkı, dünya çapında bir direniş ezgisine dönüşmüştür. Albüm, sevgiyle politik bilincin iç içe geçtiği bir dönüm noktasıdır.
1970 – Canto Libre
“Özgür Şarkı” anlamına gelen bu albüm, Jara’nın sanatsal ve politik özgürlüğünü ilan eder. Gitar tınıları ve koro düzenlemeleriyle, halk müziği geleneği modern bir ifade kazanır. Şarkılar, Allende döneminin umut dolu atmosferini yansıtır.
1971 – El Derecho de Vivir en Paz
Şili’de askeri darbeden iki yıl önce yayımlanan bu albüm, Jara’nın uluslararası dayanışma çağrısıdır. Aynı adlı şarkı, Vietnam Savaşı sırasında Ho Chi Minh’e adanmış bir barış marşıdır. Albüm, protest müziğin Latin Amerika’daki en güçlü simgelerinden biri olmuştur.
1972 – La Población
Şili’nin yoksul mahallelerindeki yaşamı anlatan bu albüm, kentsel yoksulluğa ve sınıf adaletsizliğine odaklanır. Halkın diliyle yazılmış öyküsel şarkılar, kolektif bir “şehir destanı” hissi yaratır.
1973 – Canto por Traversura
Darbenin hemen öncesinde yayımlanan bu son stüdyo albümü, mizah ve direnişin iç içe geçtiği bir çalışmadır. Halkın gündelik direncini anlatan ironik sözler, yaklaşan felaketin gölgesinde bile umut taşır.
1972 – Víctor Jara Habla y Canta en Vivo en La Habana
Küba’da gerçekleştirilen konserin kayıtlarından oluşan bu albüm, Jara’nın sahnedeki doğal karizmasını yansıtır. Şarkılar arasına yerleştirilmiş kısa konuşmalar, onun müziği bir siyasi diyalog alanı olarak gördüğünü gösterir.
1975 – Tiempos que Cambian / ¡Presente! / Manifiesto / Canciones Póstumas
Sanatçının ölümünden sonra yayımlanan bu dört derleme, yarım kalmış sözlerini, not defterlerinden çıkarılmış bestelerini ve dostlarının yorumlarını bir araya getirir. Özellikle “Manifiesto”, Jara’nın sanata ve insana bakışının vasiyeti gibidir: “Şarkı, yalnız şarkı değildir; yaşamı anlatır.”
1983 – El Recital / En Vivo en el Aula Magna de la Universidad de Valparaíso (29 Mayıs 1970)
1970’teki canlı performans kayıtları, Jara’nın halkla kurduğu doğrudan bağın en güçlü örneklerindendir. Dinleyiciyle sohbet eder gibi söylediği parçalar, onun müziği bir “toplumsal ayin”e dönüştürme gücünü gösterir.
1996 – En México
1970 Meksika turnesinden derlenen canlı kayıtlar, Jara’nın Latin Amerika çapındaki etkisini belgeleyen bir seçkidir. Ses kayıtlarındaki atmosfer, onun halklar arasında kurduğu kardeşliğin sıcaklığını taşır.
Víctor Jara’nın tüm diskografisi, bir sanatçının estetik olgunluğunun değil, ahlaki direncinin tarihidir. Her albüm, gitarın tellerinde yankılanan bir vicdanın izidir; susturulmak istenen bir halkın hâlâ süren şarkısıdır.
► Jara neden hedef seçildi?
Çünkü müziği yalnız sanat değil, halkın politik uyanışıydı. Allende hükümetine verdiği açık destek, onu diktatörlük için “tehlikeli bir ses” hâline getirdi.
► “El Derecho de Vivir en Paz” neyi simgeliyor?
Bu şarkı, hem Vietnam Savaşı’na hem baskı altındaki tüm halklara bir dayanışma çağrısıydı. “Barış içinde yaşama hakkı” onun en evrensel mesajıydı.
► Jara’nın ölümü nasıl ortaya çıktı?
Yıllar sonra Estadio Chile’de tutuklu kalan tanıkların ifadeleri ve otopsi raporları, işkence ve infazın tüm ayrıntılarını açığa çıkardı.
► Cinayetten kimler sorumlu tutuldu?
2018’de Şili mahkemeleri, dokuz eski askerî yetkiliyi Jara’nın öldürülmesinden suçlu buldu. 2023’te ABD, olayın baş sorumlularından Pedro Barrientos’u iade etti.
► Jara bugün nasıl hatırlanıyor?
Latin Amerika’da devrimci sanatın simgesi olarak anılıyor. Şili’nin en büyük stadyumlarından biri bugün “Estadio Víctor Jara” adını taşıyor.
Víctor Jara’nın yaşamı, The Death of Víctor Jara (1991) belgeselinde ve Víctor Jara: El Derecho de Vivir en Paz (2002) adlı filmde işlendi.
U2, Bruce Springsteen, Silvio Rodríguez ve Ana Tijoux gibi sanatçılar Jara’ya adanmış şarkılar yazdı. Bruce Springsteen, 2013’te Santiago konserinde “Manifesto”yu Jara’ya ithaf etti.
Víctor Jara, bir halkın belleğinde sadece bir müzisyen değil, “öldürülemeyen bir vicdan” olarak yer alır. Onun şarkıları, silah seslerinden güçlü çıktı; çünkü her mısrasında insan onurunun sesi vardı.
Bugün hâlâ Latin Amerika’da devrimci marşlar söylenirken, Jara’nın adı sessiz bir refakatçi gibi duyulur: “Şarkıyı öldürebilirsiniz, ama sesi asla.”