Thule Society (Thule Cemiyeti), 1918 yılında Almanya’nın Münih kentinde kurulan, ırkçı, mistik ve okült temelli bir gizli örgüttür.
Adını, antik dönemlerde kuzeydeki efsanevi bir ada olarak anılan “Thule”den alır. Bu ada, Aryan ırkının kökeni olarak görülür ve cemiyetin tüm düşünce yapısını belirleyen saf, üstün ırk mitinin kaynağıdır.
Thule üyeleri, yalnızca siyasi değil; mitolojik, ruhani ve ezoterik kaynaklarla da ırkçı bir ideoloji geliştirmenin peşindeydi.
Cemiyet, I. Dünya Savaşı’nın sonunda, Almanya’nın kaybettiği savaş, yaşanan ekonomik çöküş ve toplumsal kaos ortamında ortaya çıktı.
Kurucusu Rudolf von Sebottendorf idi. Thule, başlangıçta Alman işçi sınıfını “Yahudi tehlikesine” karşı uyarmayı amaçlayan bir okült düşünce topluluğuydu.
Ancak kısa sürede siyasal alana taşındı. Bu dönüşüm, özellikle Alman İşçi Partisi (DAP) ile kurdukları bağ üzerinden gerçekleşti. Bu parti, daha sonra Adolf Hitler’in liderliğinde Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi’ne (NSDAP), yani Nazi Partisi’ne dönüşecekti.
Thule Society, Nazi Partisi’nin doğrudan öncüllerinden biridir.
Partinin kurucuları arasında Thule üyeleri de bulunuyordu: Anton Drexler, Dietrich Eckart ve Alfred Rosenberg, cemiyetle doğrudan ilişkiliydi.
Hitler’in 1919’da katıldığı DAP (Alman İşçi Partisi), Thule’nin ideolojik etkisindeydi.
Thule’nin sembolleri (örneğin gamalı haçın bazı versiyonları) ve fikirleri (örneğin “Aryan ırkının üstünlüğü”) Nazi propagandasına entegre edildi.
Kısacası, Thule, Nazizm’in mitolojik ve ideolojik laboratuvarıdır.
Thule üyeleri, Aryan ırkının Atlantis’ten gelen üstün bir uygarlık olduğuna inanıyordu. Bu mistik kökeni “Thule Adası” olarak adlandırılan kuzey efsanelerine dayandırıyorlardı.
Tibet, Hint Vedaları, Germen mitolojisi, Helena Blavatsky’nin teozofik yazıları gibi farklı kaynaklardan esinlendiler.
Cemiyetin toplantılarında ritüeller, spiritüel çağırmalar ve ezoterik öğretiler kullanıldığı iddia edilir.
Bu yönüyle Thule, siyasal bir hareketten çok, mistik bir ırk felsefesi inşa etmeye çalışan karanlık bir tarikat görünümündedir.
Thule Society, başlangıçta mistik ve okült bir topluluk olarak kurulsa da kısa sürede siyasi etkisi olan bir yapıya dönüşmüştür.
İlk etapta Aryan ırkına dair ezoterik ve mitolojik fikirler üzerine yoğunlaşan bu cemiyet, zamanla antisemitik ve faşizan bir ideoloji üretmeye başlamıştır.
Dolayısıyla yalnızca bir “tarikat” olarak görülmesi yanıltıcı olur. Thule, mistik inançlarla siyasi stratejiyi harmanlayan hibrit bir yapıdır.
Thule Cemiyeti, Nazizmin temel ırkçı söylemlerini şekillendiren kaynaklardan biridir.
Aryan ırkının üstünlüğü, antisemitik paranoyalar, sembol dili, okült ritüeller ve mistik köken anlatıları gibi unsurlar doğrudan Thule’nin felsefi bagajından devralınmıştır.
Özellikle Dietrich Eckart ve Alfred Rosenberg gibi Thule üyeleri, Nazi ideolojisinin entelektüel zeminini hazırlayan kişiler olarak öne çıkar.
Hitler’in “mistik liderlik” kurgusu da Thule’nin etkisini taşır.
Tam anlamıyla mitolojikti. Thule üyeleri, Aryan ırkının kökenini tarihsel veya antropolojik verilere değil; Atlantis efsanesi, kuzey mitolojisi ve ezoterik kaynaklara dayandırıyorlardı.
Onlara göre saf Aryanlar, Thule adası denilen kuzeydeki kutsal bir uygarlıktan gelmişti ve zamanla diğer ırklarla karışarak “bozulmuşlardı.”
Bu, bilimsellikten uzak, ırksal saflığı yüceltmeye dayanan uydurma bir mitolojiydi. Ancak o dönem toplumunda, kriz ve kaos ortamında karşılık buldu.
Resmî anlamda Thule Society 1925’te dağıldı. Ancak fikirleri ve sembolleri, modern neo-Nazi hareketlerinde, kimi sağ radikal gruplarda, internet forumlarında ve alternatif tarih kurgularında yaşamaya devam ediyor.
Bazı aşırı sağcı gruplar kendilerini “Thule’nin mirasçıları” olarak tanıtıyor.
Ayrıca Thule, popüler kültürde de karanlık güçlerin sembolü olarak yeniden üretildiği için etkisini doğrudan değil, dolaylı ve simgesel yollardan sürdürüyor.
Çünkü Thule Society, tarihsel bir olgu olmanın ötesinde, karanlık, mistik ve yasaklı olanın cazibesiyle çevrelenmiş bir figür hâline geldi.
Hem “gizli örgüt” oluşu, hem Nazi ideolojisine olan yakınlığı, hem de Atlantis gibi efsanelerle ilişkisi onu mitolojik bir aura ile sarmaladı.
Popüler kültür, Thule’yi bir “komplo mecazı” olarak benimsedi: kötülüğün kaynağı, gölgelerin örgütü, tarih dışı ama anlam yüklü bir figür.
Kitap Dünyasında
The Occult Roots of Nazism – Nicholas Goodrick-Clarke
Black Sun – Aryan Cults, Esoteric Nazism and the Politics of Identity – Nicholas Goodrick-Clarke
Hitler and the Power of Aesthetics – Frederic Spotts (Nazizmin estetik ve sembol dili üzerinden Thule’ye göndermeler)
Sinemada ve Dizilerde
Hellboy – Nazi okültizmi ve Thule benzeri gizli cemiyetler
Indiana Jones and the Last Crusade – Mitoloji ve Nazizmin iç içe geçtiği hikâye kurguları
The Man in the High Castle – Alternatif tarih evreninde Thule etkisiyle inşa edilmiş Nazi düzeni
Oyun Dünyasında
Wolfenstein serisi – Thule benzeri okült örgütler, üstün ırk yaratma temaları
Assassin’s Creed – Ezoterik örgütlerin tarihi süreçlerdeki etkileri
Thule Society, 20. yüzyılın en yıkıcı ideolojilerinden biri olan Nazizm’in yalnızca politik değil, mistik, estetik ve sembolik kökenlerini de oluşturmuştur.
Bu yönüyle tarihsel bir detay değil, ideolojilerin nasıl mitolojiye ve mistisizme yaslanarak meşrulaştırıldığını gösteren ibretlik bir örnektir.
Thule, çağın krizlerinden doğan bir “saflık hayali”ni; modern dünyanın en karanlık kabusuna dönüştüren ideolojik bir aygıttır.
Bu madde ilginizi çektiyse aşağıdaki maddelere de göz atabilirsiniz:
