Her şey değişir, statüko kalır: Statüko, görünen değişimlerin ardında saklanan, esas düzenin adıdır.
Statüko (İng: status quo, Alm: Status quo, Fr: statu quo) Latince kökenli bir terimdir ve “mevcut durum” ya da “şu anki hâl” anlamına gelir. Siyaset, toplumbilim ve felsefede ise, yalnızca var olan durumu değil, bu durumun korunmasını ve sürdürülmesini ifade eder. Statüko, mevcut güç dengelerinin, iktidar ilişkilerinin ve sosyal yapının bozulmadan devam etmesini isteyen anlayıştır.
Genellikle bir sistemin, düzenin veya ilişkiler ağının içindeki değişimi engelleyici mekanizmalarla birlikte anılır. Statükocu ise bu yapının değişmesini istemeyen, yeni olana kuşku ile yaklaşan kişi ya da tutumdur.
Terim olarak Latince status quo ante bellum (savaş öncesi durum) ifadesinden türemiştir. Diplomatik anlaşmalarda sıkça kullanılmış; tarafların savaştan önceki sınır ya da güç konumuna dönmesi anlamına gelmiştir. Zamanla bu ifade, siyaset teorisine ve toplumsal analizlere geçerek daha geniş bir anlam kazanmıştır.
Modern anlamda statüko, özellikle aydınlanma sonrası Avrupa’da, aristokrasi ve kilise düzenini korumak isteyen muhafazakâr kesimlerin ideolojik pozisyonunu tarif etmek için kullanılmıştır. 19. ve 20. yüzyıllarda ise devrimci hareketlerin karşısına dikilen “düzen savunucusu” pozisyonu tanımlar. Türkiye gibi geç-modernleşen toplumlarda ise statüko çoğu zaman hem sağ hem sol yapıların içinde farklı biçimlerde varlığını sürdürmüştür.
► Statüko neden bu kadar dirençlidir?
Çünkü yalnızca fiziksel yapılara değil, alışkanlıklara, korkulara ve konfor alanlarına dayanır. İnsanlar, mevcut olanın bilinirliğine güvenir. Bu yüzden statüko, yalnızca iktidar sahiplerinin değil, geniş kitlelerin de rızasıyla ayakta durur. Bazen değişim, kaostan korkma refleksiyle ertelenir.
► Statükocu olmak muhafazakârlıkla aynı şey mi?
Hayır. Statükoculuk, herhangi bir ideolojinin içinden de doğabilir. Sol bir yapı da kendi iç dinamiklerini eleştiriye kapatarak statükocu hâle gelebilir. Muhafazakârlık bir dünya görüşüyken, statükoculuk bir davranış biçimidir: Sistemi korumaya yönelik refleksif bir tutum.
► Statüko sadece siyasette mi olur?
Hayır. Akademide, sanatta, ailede, arkadaşlık ilişkilerinde, hatta kişisel psikolojide bile statüko olabilir. Örneğin üniversite hocalarının genç akademisyenleri bastırması, bir ilişkinin sağlıksız olduğu hâlde devam etmesi ya da sanatın sadece “alışıldık” olana ödül vermesi de statükonun mikro örnekleridir.
► Statüko değişebilir mi?
Evet ama bu, çoğu zaman bir kriz, sarsıntı ya da dışsal müdahale ile olur. Statüko kendi içinde değişime dirençlidir. Ancak tarih, hiçbir statükonun sonsuza dek sürdüğünü göstermemiştir. Değişim önce kültürel düzeyde başlar, sonra siyasal ve yapısal dönüşümleri tetikler.
► Statüko her zaman olumsuz bir şey midir?
Hayır. Bazen belirli bir toplumsal düzen, çatışmayı azaltan, uzlaşıya dayanan bir denge hâlini temsil edebilir. Ancak bu denge, dışlayıcı, baskıcı ya da eşitsizse, statükonun devamı toplumsal adaletin önünde engel hâline gelir. Bu noktada mesele, statükonun neyi koruduğudur.
The Hunger Games serisi, elitlerin oluşturduğu bir düzeni ve bu düzenin nasıl sıradanlaştırıldığını gösterir. George Orwell’in Animal Farm adlı romanı, devrimle gelen bir statükonun nasıl yeniden tahakküme dönüştüğünü anlatır. V for Vendetta filminde, baskıcı bir rejime karşı halkın uyanışı, statükonun nasıl kırılabileceğini simgeler.
Türkiye’de ise Muhsin Bey filmi, değişen dünyaya rağmen “eski düzeni” korumaya çalışan karakterlerin dramatik gerilimini işler. Aynı şekilde Eşkıya ya da Yazı Tura gibi filmler de kırılmayan statükonun birey üzerinde bıraktığı tahribatı gözler önüne serer.
Statüko, çoğu zaman görünmezdir ama etkilidir. Değişim sloganları atılırken bile onun rüzgârı içeridedir. İnsan ilişkilerinde, kültürel kurumlarda, devlet katında statüko; değişiyormuş gibi yaparak aynı şeyi sürdürme sanatıdır. Ona karşı durmak, yalnızca “yeni”yi istemek değil, aynı zamanda neyin “artık işlemeyen” olduğunu cesaretle göstermekten geçer.
► MASLAHATGÜZAR
► AYDINLANMA
► SİVİL İTAATSİZLİK
► PARANOYA
► DEMOKRASİ VE TARİHSEL GELİŞİMİ